- 972 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİRLİK
Sağcı, solcu, laik, anti laik, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak, Acem, Arap, Alevi, Sünni vs… devam edip gidiyor. Yaşları müsait olanlar bu olguların Aziz Vatanımızı parçalamak için uğraş veren şer odaklarının sürekli neresinden deşsek diye düşündükleri sözde ayrılık senaryolarının birer başlığı olduğunu bilirler..
Yıllar önce anlatılan bir hikâye vardı.’’80 öncesi, yaşlı bir çift akşam ev gezmesinden gelirlerken önlerini kesen gençler; ‘Sağcı mısınız? Solcumsunuz? Diye sormuşlar. Yaşlı adam ne yapsın gençleri şöyle bir süzüp sağcıyım demiş. Yaşlı adamı önce bir güzel dövmüşler, daha sonrada eline boya kovası verip duvarlara slogan yazdırmışlar. Bir kaç akşam sonra yine önü kesilir ve yine aynı soru;’’Sağcı mısın? Solcu musun?’’ adam geçen sefer dayağı yemiş ya, demiş bu sefer Solcuyum, amcaya bir dayak daha… Ve yine eline verilen boya kutusu ile fırça… Olanlardan bezmiş amcamız bununla kurtulsa iyi, birkaç zaman sonra yine önü kesilmiş ve maalesef yine aynı soru, adamcağız yediği dayaklardan bezmiş olacak ya;’Demiş kardeşim ne sağcıyım ne solcuyum’’ bu seferde adamcağızı ‘Ot musun be adam’’ diyerek dövmüşler.’’
Aziz Türk milleti, Alevi si ile Sünni si ile Kürdü ile lazı ile Çerkezi ile bir ve beraber olarak yüzyıllardır yaşamıştır, birbirlerinden kız almışlar, Laz kürtten torun sahibi olmuş, Sünni alevi ye kapı komşusu olmuş, Çerkez Boşnağın vefatında imanına şahitlik etmiş. Gün gelmiş donanmalar vatan toprağına dayanınca sırt sırta verip ülkeden düşmanı kovmuşlar, koyun koyuna şahadet şerbeti içmişler, İrem bağlarında salına salına, el ele gezecekleri makamlara sahip olmuşlar. Onlar için vatanın sağı solu yoktur. Müdafa mecburiyetine düşülen vatanda bireysel düşüncenin önemsizleştiğini anlamışlar ve ayrı bedenlerde olmalarına rağmen tek bir yüreğin atışları gibi birlikte atmışlar. Netice olarak belki şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, Çanakkale yi geçilmez kılan demir gülleler ve mayınlar değildir. Maraş’ı kahraman yapan, Urfa’yı şanlı yapan, Sakarya da ki ile Afyon da kinin, İzmir deki ile Erzurum da kinin ayrı bedendeki tek bir ruh olmasından kaynaklanır. Bu ise dünya sahnesinde çok az millete nasip olmuş bir özelliktir.
‘’Benim doğumumdaki tek olağan üstü durum Türk olarak dünyaya gelmiş olmamdır’’ diyen, ‘’Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır o satıh bütün vatandır‘’diyen Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ün ne mutlu Türk olana değil de ‘’Ne mutlu Türküm diyene’’ demesindeki sebepte işte bu yüzdendir. Bu milletin birlik ve beraberliğinin tesis edilmesi ve korunması adına söylenen beklide en güzel ifadedir.
Globalleşme senaryoları ile birlikte devletlerin; Örf, adet, gelenek, görenek, dini inanç gibi onları bir ve beraber yapan özellikleri dejenerasyona uğratılmaktadır. Globalleşme yalanı ile birlikte ülkelerin tüm mal ve hizmetleri yine Küresel güçler tarafından sömürülmekte ve adeta 6 milyar dünyalı bu azınlık için sabahtan akşama kadar çalışmaktadır.
Devletlere ekonomilerini küçültmelerini tavsiye eden ancak kendi ülkelerinde başta Ziraat alanları olmak üzere her türlü desteğini her geçen gün arttıran bu zihniyetin nihai hedefleri ekonomileri zayıflamış ülkeleri adeta bir gizli işgal ile birlikte esir almaktır.
Bu işgaller sırasında kullanılan metotlar karşımıza bazen, IMF politikaları, bazen, Özelleştirme, bazen Dinler arası diyalog bazen Medeniyetler arası İttifak gibi isimlerle çıkmakta ve maalesef bunlara ilk etapta yerli taşeronlar bulunarak milletin nabzı ve hassasiyetleri düşürülmektedir. Örneğin İslam inancında ilk referans noktası olan Kitap ve Sünnet üzerinde yapılan çalışmalar ile birlikte asıl olan şeyin ‘’Akıl’’ olduğu Vahyin ise akıldan sonra geldiği iddiaları ile birlikte bütün inanç sistemi sulandırılmak istenmektedir.
İslam inancındaki Tevhit akidesi Müslümanları bir ve beraber tuttuğu için ,yapılmak istenen şey ;Aziz Türk milletinin elinden Kuran ı ve kalbinden de Resulullaha olan muhabbeti almaktır, işte ehli kitap ile olan münasebetlerimizin ne olacağı bilinmesine rağmen dinde reform yapıyoruz diyerek yola çıkanların bilerek yada bilmeyerek yaptıkları şey bu milleti lime lime edecek tehlikeli bir küreselleşme oyununa maşa olmaktır.
Aziz Türk Milleti şunu çok iyi bilmelidir. Dünya üzerinde hiçbir milletin hasleti bu milletin güzelliklerini geçemez. Biz tüm kâinata can, mal, namus, din ve vicdan emniyetini yaşatmış olan dedelerin torunlarıyız. Bunu hiçbir taassup içinde söylemediğimizi azıcık tarih bilgisi olanlar hak vererek tasdik edeceklerdir.
Buradan belki de en kestirme olarak çıkacak sonuç şudur; Eğer şu günümüzde kâinatta can, mal, namus, din ve vicdan emniyeti tesis edilecekse bunu yapacak beceriye, görgüye, ahlaka, geçmişe ve tecrübeye sahip tek bir millet vardır o da Aziz Türk milletidir. İşte bu yüzden diyoruz ki tüm Kâinat Türk milletini bekliyor. Selam olsun, kâinatın sırtını giydirmek için, karnını doyurmak için, namusunu kollamak için yola çıkanlara. Selam olsun dedelerinin demir çarıklarını ayaklarına geçirip kapı kapı dolaşan Kuvva cılara, Selam olsun, Rabbim Yar ve Yardımcıları olsun.