NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!
Bir zamanlar, Türk kelimesini ağzına almaya imtina eden, ne hikmetse bugünlerde Türk milliyetçiliğine soyundu. “Tek bayrak, tek millet, tek vatan…” deyip duruyor. Bir zamanlar meydan meydan dolaşıp “alt kimlik-üst kimlik” tartışması ile zihinleri bulandırmaya çalışan, “Türkiye vatandaşlığı” diyerek bir yerlere birtakım mesajlar göndermeye çalışan, yerel dillerle yayın tavizini veren başka birisi miydi? Daha dün, “Kürt sorunu var” diyen bu zat-ı muhterem değil miydi? Diyarbakır’a gidip eşkıyanın sırtını sıvazlayıcı, gönlünü alıcı nutukları bu muhterem atmamış mıydı?
Biraz daha eskiye gidecek olursak; “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım; dedik durduk. Türkiye’de başkaları yok mu?” diyen zat başkası mıydı? “Ne mutlu Türk’üm diyenlerin oyu yüzde 2’ dir.” diyerek aklı sıra Türk milliyetçiliğini ve Türk milliyetçilerini aşağılamaya çalışan, onları hakir görme gafletinde bulunan bugün başımıza Türk milliyetçisi kesilen de, hafızam beni yanıltmıyordur, bu hazretti.
Bu dönüşüme-değişme değil- “U” dönüşü mü desek, çark yapma mı desek, rüzgâr ne yönden esiyorsa, o yöne dönme mi desek, takıya mı desek bilmem ki… Kendileri de bir zamanlar “değiştik” demişlerdi; ama ben değişmiş olabileceklerine inanmıyorum. Onların bu günübirlik ifade değişiklikleri bana ateşi yükselen hastaların sayıklamasını hatırlatıyor. Evet, hastanın ateşi çok yükselmiştir. Bu da hasta için hayra alamet değildir inşallah. Onların değişmesi mümkün görünmüyor. Çünkü Cenap Şahabettin’in bir sözü var: “Yanlış fikirler, çürük çivilere benzer, onları söküp atmak zordur.” Dolaysıyla bu zihniyetteki insanların bu yanlışlarından kolay kolay vazgeçeceklerini bu yüzden sanmıyorum.
Peki, öyleyse kendilerini “değişmiş” gibi göstermek istemelerinin sebebi ne olabilir? Bunu tahmin etmek için arif olmaya ya da kâhin olmaya gerek yok. Bu zihniyet iktidara gelinceye kadar cemiyetin hakikatlerinden bihaberdi. İktidara geldiler, ülkeyi beyinlerine kusulan fikirlerle idare etmeye çalıştılar. Her yaşanılan hadiseden sonra, o ana kadar farkına varmadıkları bir hakikatle yüzleştiler. Karşılaştıkları her hakikat, işin zannettikleri gibi olmadığı gerçeğini yüzlerine haykırdı. Şu anda uykudan uyanmak üzereler.
Peki, hata yaptıklarını anlayınca yaptıklarına pişman mı olacaklar? Elbette ki hayır... Şu anda günü kurtarmaya çalışıyorlar. Bugünlerde “Türk milliyetçiliği” yükselen değer olmuş ya!, ona oynuyorlar. Hâlbuki Türk milliyetçiliği, Türklerin tarih sahnesine çıktıkları andan beri vardır, var olacaktır ve hiçbir zaman da değer kaybetmediği gibi, kaybetmeyecektir de.
Hâlbuki biz başkaları gibi değiliz. Sözümüz sözdür, özümüz doğrudur. Dün Türk’üz dedik, bugün Türk’üz diyoruz, yarın da sorduklarında Türk’üz diyeceğiz. Bir, Türk olduğumuz için; iki, sözümüzün eri olduğumuz için gururluyuz. İşte yüreğimizin sesi:
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE
Aç tarihi, gör kendini
Zaferlerin geçmiş bini
Ama bitmez düşman kini
Yine şaha kalk, coş yine
Ne mutlu Türk’üm diyene!
Gafil olma avlanırsın
Bitmez sızın, artar yasın
Şanlı mazi geri gelsin
Şanla dolu her bir sene
Ne mutlu Türk’üm diyene!
Vebali var bunca kanın
Eksilmesin, artsın şanın
Mimarı ol, gel cihanın
Âlem muhtaç sana gene
Ne mutlu Türk’üm diyene!
Zaman kısa, yol çok uzun
Değişmeli alın yazın
Oyna artık şu son kozun
N’olur bunu artık dene!
Ne mutlu Türk’üm diyene!
Yakışmıyor bu hal sana
Devlet kuşu uçtu, deme
Kalk ayağı yine dene
Güç, kuvvet bul; bak da düne
Ne mutlu Türk’üm diyene!
Açsın ümit çiçeklerim
Son ümidim sensin benim
Artık zaman geldi derim
BİLDİR TÜRK’Ü BİLMEYENE
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!
Günleriniz şiir güzelliğinde geçsin. Şiirle kalın, Türk kalın efendim
YORUMLAR
Büyük Atatürk"ün özgür,bagimsiz onurlu ve insan sevgisiyle
yogrulmus düsüncelerine sahip insanlari olmak ne gurur verici durum herkese.
Saygilarimla