- 997 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
çocuk
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sokakta..
Küçük bir kız çocuğu apartmanın girişindeki üç basamaklı merdivenin ikinci basamağına oturmuş biraz ilerisinde koşuşturan, oyun oynayan çocukları izliyor özlemle. Belli ki onlarla koşuşturmak istiyor. Biraz ilerisinde oynanan oyunun bir parçası olmak istiyor. Küçük bacaklarını, olmayan göğsüne toplamış , küçük kollarıyla sarılmış kendisine. Kendisine ,kendisinden başka sarılacak kimse bulamıyor.
Biraz ilerisinde oyun oynayan çocuklar oyundan yorgun düştüklerinden mi? Yoksa sıkıldıklarından mı bilinmez ,çimlerin üzerine çöküyorlar. Ama onu çağırmıyorlar yanlarına. İstemiyorlar yakınlarında olmasını. Aileleri de kızıyor zaten.. o ise çocukluğun verdiği masumluk.. ve ailesinden kalma eziklikle kendi kendine oyunlar oynamaya çalışıyor,oturduğu ikinci basamakta.
Evde..
Bu gürültüye dayanamıyor. Odasına kapatıp bedenini.. (çünkü ruhu asla oralarda olmuyor.) duymamak için annesinin çığlıklarını, bağıra bağıra şarkılar söylüyor. Çekilen silahlar, kırılan kollar, kadın sesleri erkek seslerine karışıyor. Ve işte o günlerden beri sevmiyor askerleri.
İlk başlarda korkmakla başlayan duygu ,sonraları yerini umursamazlığa, daha sonraları ise nefrete bırakıyor. Ama küçük kızın içindeki bu nefreti elbette kimse umursamıyor.
Babasının eve gelmediği geceleri seviyor en çok. Sessiz geçen geceleri. Annesinin koynunda uyuduğu geceler bunlar.
Okulda..
Hiç arkadaşı olmamasını yadırgamıyor artık. Çünkü hiç arkadaşı olmadı şimdiye dek.. olmama halinin sürekliliği hayatının bir parçası. Ailesinden hiç kimse bilmiyor okulunun yolunu. Veli toplantılarında hep bir eksik
En çok mavi önlüğünün altına giyindiği yeşil çoraplarını seviyor. Onu sıcak tutan yeşil çoraplarını.
Spor derslerinde giyecek bir spor ayakkabısı olmamasını dert etmiyor elbette. Çünkü hiç spor ayakkabısı olmadı.bir şeylerin eksikliğini hissetmek için önce sahip olmak gerekiyor.
Okumayı , sınıf arkadaşlarından çok sonra öğrenmesini, sayı saymayı hala bilmemesini, haftanın günlerinden haberi olmamasını anlayamıyor sınıfındaki çocuklar ve öğretmeni. Kendi kendine öğrenilmiyor ki bunlar. Biri anlatmalı insana. Baban mesela , saçını okşamalı önce sonra saymaya başlamalı haftanın günlerini annen size kek yapmalı. Böyle olunca haftanın günlerini bilmemek/ okumayı sökmemek mümkün olmuyor. Ama hayatın kendisi,o küçük kız için hiçte böyle ilerlemiyor.
elbette bir gün sayı saymayı öğreniyor , öğretmen bir gün tutturunca sayacaksın diye.. ve vurunca küçük parmaklarına. Vahiy geliyor küçük kıza. O günden sonra en iyi o sayıyor sayıları.
Bedeninin büyüdüğünü görenler , tutturuyorlar sen büyüdün diye. Oysaki büyümek beden işi olmuyor.. bunu o küçük kız biliyor da , anlatamıyor başkalarına. Bakıyor anlatması zor vaz geçiyor sonra. Varsın herkes onu abla oldu sansın.