HAYAT DENEN GARSON
Yüreğimdeki fırtına sürüklüyor beni, deniz fenerimin ışığını yitirdim, rotasız bir geminin kayıp kaptanıyım ben şimdi ve böyle devam ederse bu çılgın deniz, duygularımla alabora olmam yakındır. Öyle bir şiirsin ki sen, en özenli kelimeleri barındıran bir mısrada gizleniyorken ruhun, nereye gitsem seni taşıyorum yüreğimde… Senin gibi bir şiiri ezbere bilmemin, bu fırtınalara karşı koymamdaki cesareti bana vermesindeki pay büyük… Hafif geliyor sana söylenen sevgi sözcükleri; küçük görüyor güzel gözlerin aşkı ve devrin gündelik sevdalarını daha çok seviyorsun ki bunca yıl çıkmadın karşıma… Ben seni buldum dediğim anlarda kaybettim her defasında. Ama artık öğrendim, hayat denen garson, yasak aşkların siperişini alırken benden, tepsisinde hazan ve acı ile karışık içkisini de ikram etti, bu ikramın zehri hiç aklıma gelmemişti.
Boş değildi Seni seviyorum. Çünkü” ile başlayan cümlelerim. Ama sen sana söylediğim ve yüreğimin aşk ateşinde ısıtıp sunduğum her cümleme matematiksel bir işlem, çözümü zor bir denklem olarak gördün. Gerçekliğin ardına gizlenip, anlamadın seni ne kadar çok sevdiğimi ve yahut anlamamazlık oyunu senin işine geldi. Öyle olsun, tek kalemde sil sana verdiğim değeri, unut aşkımı ebediyyen, düşünme beni hiçbir zaman, çünkü ben senin için sonucu sıfırdan farksız bir denklemim.
Kimi zaman yalnızlığımın nehirlerinde yüzümün aksine baktığımda, yansımamın bir an öncesi gibi olmadığını görüyorum. Bilirsin bir nehirden iki kere geçilmez sevgili. Çaresiz hissediyorum o an ve düşüncelerim taarruza geçiyor birden, kuşatıyor sensizliğimle birlikte bedenimi, ruhum her seferinde yenik düşüyor bu savaşın sonunda…
Neden sen? Neden siluetsiz bir kadını sevdim ben ve neden öykümsü kadınlarımın yankılanan seslerinde senin mutluluk çığlıklarını aradım kanter içinde kalmış bir halde? Neden senin yerine sensizliği yar edindim ki ben? Nedensiz nedenlerim oldun, vazgeçilmezim olduğun gibi…
Bir gün gel usulca, içindeki deli kızın sesine kulak vererek ve ürkek bir ses tonuyla çağır beni, önce kimse bilmesin aynı arabada olduğumuzu, aynı istikamete doğru seninle yol aldığımızı, sonra sessizliğe doğru yol alalım tam gaz, ellerini bulayım verilen kısa molalarda ve al götür bedenimi ruhumu aldığın gibi uzaklara, sonra ki yaşananlar senin o kaçtığın mekanda sadece ikimize kalsın. Bırak beni usulca bir köşede, gerçekliğini al ve git ardına bakmadan, sancılarımız birbirimizi unutturmasın.
Sonra bırak kendini ılık suyun ferahlatan dokunuşlarına, yatağına uzan, sarıl yalnızlığına ve kapat gözlerini, yaşadığın gerçekliği yeniden yaşa ama bu sefer bensizx ve kendi yağmurlarında ıslanırken güneşin yaktığı bir havada hisset o ince sızının ayaklarını yerden kesercesine verdiği hazzı… Ama sen tüm bunları yaşayacak kadar cesur değilsin biliyorum. Sen hayatında bu tür hazlara yer vermezsin, korkarsın, korkaksın. İşte yol ayrımındayız biz. O nedenle sen, hayat denen garsona, ayrılık siparişini ver. Ben hüzünleri senin adına yudum yudum içerken…
BAKİ EVKARALI
YORUMLAR
"Sen hayatında bu tür hazlara yer vermezsin, korkarsın, korkaksın. İşte yol ayrımındayız biz. O nedenle sen, hayat denen garsona, ayrılık siparişini ver. Ben hüzünleri senin adına yudum yudum içerken…"
Harika bir yazıydı keşke şiirlere verilen değer yazıya da verilebilseydi...Ben şiirden çok nesir, deneme yazıları yazmak isterdim...
Kutladım
Saygımdasınız