Orhan Veli
Şiirimizin Sokak Kedisi:Orhan Veli Kanık
Neden insanlarin büyük cogunlugu siirden bu kadar uzak?Neden insanlarin büyük cogunlugu siiri günlük hayatin disinda görüyorlar?Neden hayatin siir ve ask oldugunu hissedemiyorlar?Iste bu sorular sairlerin duyarliginda yara olusturur.Bu yaradan kanayanlardir siirler.Siiri hissedemiyoruz,cünkü ’Bedava yasiyoruz,bedava!’ Doganin ve hayatin bize sunduklarini arsizca carcur ediyoruz. ’Bu ne acaip bilmece!’
Orhan Veli ,dünyamizin gün isigindan hak ettigi hisseyi almaya raziydi.Ümidine raziydi.Fakat hicbirini bulamamisti.Kendine icat ettigi hüzünler de avutmuyordu onu.Cünkü o günümüz dünyasinin degil,insan gibi yasanacak bir dünyanin insaniydi! Her seyi söylemenin mümkün oldugu bir yerin var oldugunu biliyordu,hissediyordu,fakat anlatamiyordu.Insanlarin,misralardaki aglayislarini hissetmelerini,siirlerindeki gözyaslarina elleriyle dokunmalarini arzuluyordu.Sair duyarligindan dolayi öyle bir derde düsmüstü ki,sarkilarin cok güzel,kelimelerinse kifayetsiz(yetersiz) oldugunu derinden hissedebiliyordu.Sairligiyle yetinip avunuyordu o.Tarifsiz kederler icindeydi.Kederliyken bir türkü tutturuyor,marti kuslariysa basina konuyordu.Gözlerinden bosaniyordu hicran yaslari.Helene Icin adli siirinde, ’Hatirlayacaksin beni gözlerin yasla dolu, /Güzelligin yalniz misralarimda kaldigi gün.’ diyordu.Icmeyip de ne halt edecekti ki !?
Bazen gözleri kapaliyken Istanbul’u dinliyordu.Kapadigi gözleri, tikadigi kulaklari gibiydi sanki.Kulaklariysa göz oluyordu sanki.Bu sirada yapraklarin agaclarda sallanmasini,kuslarin ucusunu,güvercin dolu avlulari,sarkilari,türküleri,sevgilinin kalbinin vurusunu vb. görebiliyordu sanki.Sairin, gözleri kapali bicimde Istanbul’u dinlemesi,askin gözüyle dünyayi seyretmesiydi sanki.
O,güzelim siirleriyle dogayi bizlere sevdirmeye calisti.Gün oluyor,alip basini gidiyordu,denizden yeni cikmis aglarin kokusunda.Deniz,onun icin özgürlügün simgesiydi.Denizi gökle bir görüyordu.Rüyalarindan gemiler gectiginde,alli pullu gemiler geciyordu sanki damlarin üzerinden.Bazen günes vuruyordu icine.Kuslara,yapraklara dönüyordu birdenbire.Bedeninin her yanini isyan kapliyordu.Hürriyete Dogru siirinde ’at kendini denize’ diye haykiriyordu. ’Yelken ol,kürek ol,dümen ol,balik ol,su ol; / Git gidebildigin yere.’ diye de tamamliyordu siirini.Denizin mavisi icinde her seyi unutabilmeyi arzuluyordu.Aksamlar harikulade bir suruptu agzinda,gecelerse yesil bir deniz gibiydi basinda.O,bir yelkenli olarak kendini bütün bütün vermek istiyordu engine.Kuslar gibi,serseri ömrün güzelligine kanmak istiyordu.
Bir gökyüzü genisligiyle ruhuna doluyordu,otlarin icine sirtüstü yatmanin tadi.Elini cok dalli bir agac gibi tutuyordu gökyüzüne.O,siirlerindeki yasama sevinciyle,icimizdeki gökyüzünü maviye boyamaya calisan bir sairimizdi.Icimizin denizi yirtildiginda dikebiliyordu.Bütün bir geceyi bir misranin mahremiyetinde gecirebilen bir sairdi o! Insani deli eden,sarhos eden havalarin insaniydi.Güzel havalarda asik oluyordu.Böyle havalarda siir yazma hastaligi nüksediyordu.Onu bu güzel havalar mahvediyordu!Böyle bir havada istifa etmisti Evkaf’taki(Vakiflar) memuriyetinden.Sevgili öyle bir havada gelmeliydi ki,vazgecmek mümkün olmamaliydi hava yüzünden.O,sevgiliyi bir denizkizi gibi görüyordu.Sevgilisi denizden yeni cikmis gibiydi onun icin.Sevgilinin saclari,dudaklari deniz kokuyordu sabaha kadar.Sevgilinin yükselip alcalan gögsü deniz gibiydi onun icin.Sevgilinin saclari ögretiyordu ona dalgayi.Böylece calkalanip duruyordu rüyalar icinde.Onun gözlerinde rüyalarin gülüp agladiklari vardi.Onun ic alemi oyuncaktan farksizdi.Yüregiyse bu oyuncakla oynamaktan bikmayan bir cocuktu.Annesini rüyasinda ölü görmesi,bir bayram sabahi gökyüzüne kacirdigi balonuna bakip aglayisini hatirlatiyordu ona.Cocukken,cocukluk arkadasiyla birlikte,Robenson’u issiz adadan kurtarmak icin careler düsünebiliyordu.Ya da o arkadasiyla birlikte Gülliver’in devler memleketinde cektiklerine aglayabiliyordu.Hep cocukluk özlemini yesertmeye calisiyordu yetiskin yüzünde.Dünyaya sairce bakmanin,sairce yasamanin sonsuz devinimini cocuksu bir bicimde yasayabiliyordu.Öyle ki odasini,icine ayna kilabiliyordu.Asfalt Üzerine Siirler adli siirinde, ’Kirik taslara bakip / Isikli bir asfalt düsünmek / Acaba yalniz/ Sairlere mi mahsus?’ diye soruyordu.Evrenle bütünlesme duygusunu yasadiginda özgürlestigini hissedebiliyordu.Kolay degildi yasamak onun icin,bu dünyadan ayrilmak da kolay degildi.Orhan Veli’nin yalnizligi,bir cana hasret olmakla özdesti.Can insanlar buldugunda yalnizligiyla kivaniyordu.
Orhan Veli,1936-1942 yillari arasinda PTT Genel Müdürlügü’nde ve 1945-1947 yillari arasinda Milli Egitim Bakanligi Tercüme Bürosu’nda calisma disinda gecimini yazarlik ve cevirmenlik sayesinde sürdürmeye cabaladi durdu.Mehmed Kemal,Orhan Veli ile ilgili yazisinda, ’Böyle havalarda istifa ettim / Evkaftaki memuriyetimden’ dizelerine aciklik getiriyor. ’Orhan’in calistigi PTT,Evkaf apartmaninda idi.Genclik parkinin yaninda koca bir yapi var ya,orasi.Orhan,Evkaf’daki PTT’de calistigi icin oradan ayrildi.Bu sözü onun icin söylemis olabilir.’ diyor.
Orhan Veli,Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday’la birlikte,Türk siirindeki Garip akiminin yaraticisiydi.Orhan Veli,ilk dönem siirlerinde hece ölcüsüne önem vermisti.Garip akimiyla birlikte,toplumcu gercekci siir gelenegimizden ve kaliplasmis hece siirimizden ayrilan bir yol tutarak siirimize yenilik getirmeye calismistir.Garip siiri,misra,ölcü,imge,kafiye,müzik ve ses sanatlarini gereksiz bulmus,duygudan cok akla dayanmaya calismistir.Cemal Süreya’nin deyimiyle,eski siir ne degilse, onun cevresinde dolanmistir Garip sairleri.Daha sonra ise kendilerini dönüsüme ugratarak Türk siirinin gelismesine yönelik yapici bir siir kurmuslardir.Orhan Veli’nin eski siire tepkisi o kadar yogundu ki,bu yüzden eski siir gelenegindeki dizelerden yola cikarak ortaya cikardigi parodileri siirine yansitmaktan cekinmemisti.Örnegin Eskiler Aliyorum adli siirdeki, ’Bir de raki sisesindeki balik olsam’ dizesi,Ahmet Hasim’in ’Göllerde bu dem kamis olsam’ dizesinin bir parodisiydi.Eski siire karsi savasini,siiriyle yapacak kadar ileri gidebilmisti.Sait Faik’le 1947 yilinda yaptigi bir söyleside,bu dizeyle ilgili olarak, ’Yine mahsus yazmadim.O sirada yoksulluklar icinde yasayan bir adamin hayatini anlatir o siir.Böyle bir insan bircok sey ister.Esvap ister,yemek icmek ister.Bu arada raki icmek de ister.Bu istek mübalagali bir sekilde anlatilmistir.’ der.
O,siirlerini azinligin degil,cogunlugun yani halkin okuyabilmesi icin yazdi.Kücük insani,siirinde ustaca konusturmayi basarabildi.Garip siirindeki kücük insan,halkin icindeki tutunamayanlarin sembolüdür.Orhan Veli, o güne kadar siirimize girmemis bircok sözcügün siirimize girmesini saglamis,halkin konusma dilini,deyimlerini,söyleyis bicimlerini kullanarak siirimizin olanaklarini genisletmeye calismistir.
Orhan Veli,yalin siirler cikardi karsimiza.Yahya Kemal ve Nazim Hikmet’le atilim yapan Türk siirini daha da gelistirmenin olanaklarini saglayabilmistir.Nazim Hikmet,imgeye,söz sanatlarina,ölcüye,uyaga sirt cevirmemisti.Orhan Veli ise farkli bir tutum izleyerek siirimize yeni boyutlar kazandirabilmistir.O,Birdenbire adli siirinde dogada birdenbire ortaya cikan olusumlardan söz eder.Askin,sevincin birdenbire olusmasina deginir.Orhan Veli de siirini birdenbire degistirerek Türk siirine yenilik getirmistir.Kimbilir siirini degistirmesini ne saglamistir birdenbire?Onun dogayla bütünlesme duygusunu derinden yasamasi,insanlarin dogaya yabancilasmalarina tepkisi,sairanelikten uzak olan Garip siirine kaynaklik etmis olabilir mi birdenbire?Dogal bir siir diline varmak icin ölcü,uyak,söz sanatlarini vb. engel olarak görmüs olabilir mi?Belki!Orhan Veli,dogada birdenbire olusan degisikliklerin onu sasirtmasindan zevk aldigi icin,siirlerinde de bizleri sasirtmayi,sarsmayi yeglemistir sanirim.Siir alanindaki sasirtmayi,siirden ölcüyü,uyagi,sairaneligi cikartmakla baslatmistir.Nesirle siir arasindaki farkin vezin kafiye farki olmadigini,ayni zamanda ifade farki oldugunu düsünüyordu.Vezinle kafiyeye düsman degildi,ama onlari marifet sananlara kiziyordu.Sait Faik’le yaptigi söyleside, ’Vezinsiz,kafiyesiz siir,sairi,güclügü dogrudan dogruya siirde aramak imkaniyla,daha dogrusu zaruretiyle karsilastiriyor.Bu zaruret de siirin cevresini genisletiyor.Günün birinde vezinli,kafiyeli siire dönülecek olursa, o zamanin sairleri bugünkü nesillerin tecrübesinden istifade etmis olacaklar.’ diyordu.
Garip siirinin ortaya cikmasinda,Gerceküstücü siirin etkisi sözkonusu olabilir mi?Garip sairleri de,Gerceküstücüler gibi,ölcüyle uyagi önemsememislerdir,onlar gibi humora önem vermislerdir.Fakat imgeden kacinmakla,otomatik yazisa yanasmamakla,siirlerinin akla dayanmasiyla onlardan ayrilirlar.Gerceküstücüler,Garipciler gibi halkin begenisine seslenmek kaygisi da tasimazlar.Buradan yola cikarak ancak kismi bir etkilenme olasiligindan söz edilebilir.
Mehmet H. Dogan’in deyimiyle,nasil aruzdan heceye gecilmesi toplumsal yapidaki,dünya görüslerindeki degisikliklerden kaynaklaniyorsa,Garip siiri de bu temelde anlasilmaya calisilmalidir.Garip siirini,siirimizde hamle yapma ihtiyacindan dogan bir arakesit olarak görmeliyiz.Orhan Veli siirine gelince,bu siirin imgeden yoksun olusunda,eski siire tepkinin yaninda,sairanelikle imgenin birbirine karistirilmasinin da etkisi olabilir.Ama onun siiri imgeden yoksun diye de kücümsenemez elbette.Siir=Imge mantigiyla siirlerinin yorumlanmasi sagliksiz sonuclara yol acar.Orhan Veli’nin siirini analiz ederken,genelleme yapmak dogru olmaz.Cünkü o,öz ve bicim acisindan bircok asamalardan gecirmisti siirini.Garip’ten sonra yazdigi siirlere ölcü ve uyak girmis,ironiden cok duygular agir basmis,lirizme yer verilmistir.Orhan Veli, kücük insanin sorunlarindan,toplumun genel sorunlarina yöneldikce,sairaneligi de önemsemeye baslar siirlrinde.Orhan Veli,siirini felsefi bir temele oturtma kaygisiyla hareket etmese de,toplumcu düsünceyle onun düsünceleri arasinda bir kan bagi oldugu reddedilemez.Orhan Veli siiri götürdükleriyle degil,daha cok getirdikleri acisindan degerlendirilmeyi hak eden bir siirdir.O,Oktay Rifat’in dedigi gibi,birkac neslin belki arka arkaya basarabilecegi bir degismeyi birkac yilin icinde tamamlamistir.Orhan Veli,Cemal Süreya’nin deyimiyle,Türk siirine kasket giydirdi,sivillestirdi onu.
Cezaevinden Mehmet Fuat’a yazdigi mektuplarda,Orhan Veli’ye sekilperest diyen,dil bakimindan solda,icerik bakimindan sagda oldugunu söyleyen Nazim Hikmet,yillar sonra,1958 yilinda yazdigi Slavya Kahvesinde Sair Dostum Tavfer’le Yarenlik siirinde Orhan Veli’yi sevgiyle anar. ’Hele sabahlari,hele baharda /Prag sehri yaldizli bir dumandir /Ve kizil,kocaman bir elma gibi /Nezval gecer taze cikmis kabrinden /Paramparca yüregi de elinde /Ve Orhan Veli ile karsilasirlar /Urumeli Hisari’ndan gelir o /Ve telli kavaga benzer Orhan’im /Yüregi delik desik onun da.’ der.1956’da Sofya’da kendisiyle yapilan bir söyleside, ’Orhan Veli’yle Sait Faik.Bence ikisi de büyük sairlerimizdendir.Hem de yalniz bizim degil,yeryüzünün büyük sairlerinden.Orhan Veli’yle Sait Faik’i bir kat daha sevmek icin gurbete düsmek de gerekiyor biraz galiba...Bir sey daha söyleyeyim,klasikler,kendi devirlerinin yenilik taraftaridirlar.Kendi devrinde yenilik getirememis hicbir sanatci,sonradan klasik olmamistir.Yeniligi tutmasi da sart elbette.Bana öyle geliyor ki Orhan Veli,bilhassa Orhan Veli,klasiklerimizden olacaktir zamanla.Nasil ki resimde Fransiz empresyonistlerin bircogu,siirde Boudler(Baudelaire),Apoliner(Apolinaire) artik klasiklesmisse...
Siir lafi acilmisken bir söyleyeyim.Bugünkü genclerin Orhan Veli’yle arkadaslarini kücümsemeleri bence klasik genclik sersemligi.Orhan Veli’yle arkadaslari,bence siirimize cok sey kattilar.En kolay sey inkar.Ben de bir zamanlar münkirligi marifet sayardim.Her genc gibi ben de samimiydim bunda.Ama simdi inkar etmiyorum.Keciboynuzunda sekeri bile kabulleniyorum...’ diyordu.
Orhan Veli’nin siirinde hüzün,yalnizlik,ask,özlem,gecim derdi,özgürlük,doga sevgisi,insan sevgisi,yasama sevinci baslica temalardi.Siirindeki gülümsetici,ironik yan kendine özgüydü.Esprili bir kisiligi vardi.Kemal Dayan,1947 yilinda yaptigi bir söyleside,Orhan Veli’ye, ’Ilk siirinizi okudugunuz zaman etrafinizdakiler ne yaptilar?’ diye soruyor. Orhan Veli muzipce yanitliyor: ’Amuda kalktilar.’ Kitabe-i Seng-i Mezar(Mezartasi Yaziti) siirinde, ’Hicbir seyden cekmedi dünyada /Nasirdan cektigi kadar.’ diyordu.Siire konu edindigi Süleyman Efendi icin,Sait Faik’le yaptigi söyleside, ’Hayatinda büyük manevi istiraplari olmayan bir insan icin nasirin önemli oldugunu telakki ediyorum.’ diyordu.Sait Faik, ’Sizde nasir var miydi o zaman?’ diye sorunca, ’Süleyman Efendi siirinden sonra ahi tuttu.Bende de nasir cikti.’ seklinde yanitliyor.
O siirimizin sokak kedisiydi.Kuyruklu Siir adli siirinde, ’Uyusamayiz yollarimiz ayri; / Sen cigercinin kedisi,ben sokak kedisi; / Senin yiyecegin,kalayli kapta; / Benimki aslan agzinda; / Sen ask rüyasi görürsün,ben kemik. / Ama seninki de kolay degil,kardesim; / Böyle kuyruk sallamak Tanrinin günü. ’ diyordu.Cigercinin kedisi ciger icin kuyruk sallarken, Orhan Veli siir miyavliyordu!
Metin Üstündag,Denemeyenler adli kitabinda,Orhan Veli’lemeler basligi altinda,Orhan Veli’nin bazi dizelerinin altina esprili sözler eklemis.Örnegin, ’dag basindasin./ derdin günün hasretlik /aksam olmus /günes batmis /icmeyip de ne halt edeceksin’ dizelerinin altina ’televizyonda talk show mu seyredeceksin’ dizesini eklemis.Metin Üstündag’in yazisinin sonunu baglayisi cok güzel! "Okuldaydim...Bittabi tahsilim birrt...Müdür bana dedi ki: ’yarin velini cagir’ , ben de sirinim ya,senin kitabini götürdüm...Gevrek gevrek gülümserken: ’iste veli’m’ dedim: Orhan Veli’m."
Siz de ey sevgili okurlar.Orhan Veli’nin kanik oldugu(yetindigi) siirlerindeki duygu ve düsünceleri kaniksamayin lütfen!
2000-OMAYRA MAY
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.