Edip Cansever
Trenlere Çikolata Yediren Şair:Edip Cansever
Türkiye’nin en kentli sairiydi Edip Cansever.Siir,onun vataniydi.Siiri hayattan,hayati siirden özümseyebilmisti.Kaybola adli siirinde,’Yapilan bir seydir siir,yuvarlak,kirmizi,genis/En genisi en kirmizisi o ezilmisler katinda’ diyordu.Bir siir fetisistiydi Edip Cansever.Öyle ki siiri yürüyen,seven,icen bir varlik olarak algilayabiliyordu.Siir yazmaya gerekli olan hazirlik asamasi icin harcadigi zamanda nelerle ugrastigini söyle dile getirir Edip Cansever:’Ön calismalarim kalabaliklara karismak,yolculuklara cikmak,yillardir bitiremedigim Istanbul’u adim adim dolasmaktir.Bir de denizsiz yapamam.Yasamim bir kiyinin yasami gibidir.’
Haziran 1977’de,Türkiye Yazilari’nda yayimlanan Yasam Öyküsü adli yazisinda,’On dokuz yasinda evli,yirmisinde cocugu olan bir genc!Hem ev gecindirmek zorunda,hem de siire tutkun.Neyse ki birkac yil sonra büyük Kapalicarsi yanginiyla dükkanim kül oluyor.Asma katli bir baska dükkana geciyorum.Ortagim iyi yürekli bir insan.O satislari yönetiyor,bense asma katta okuyup yaziyorum.Siirle dostlugumuz o tarihlerde basliyor ve yirmi iki yil sürüyor.Ondan sonrasi evimde,odamda,kitaplarimin arasinda.’ diyor.Antikacilik yaptigi dönemde,cok iyi gözlemleme olanagina sahip oldugu Kapalicarsi’yi,sinif ayriminin en belirgin,en somut olarak görülebildigi bir kücük ülke olarak kabul etmisti.Toplumdaki cürümeyle birlikte Kapalicarsi’nin da cürümekte olusu hüzünlendiriyordu onu.Ve usta bir sair duyarliligiyla kendi kendine su soruyu sormaktan kendini alamiyordu:Düsünüyorum da,neden onca yil cicek saticisi gecmedi Kapalicarsi’dan?
Edip Cansever,siir serüveni boyunca,Türkcenin kullanimindaki yetersizlikten hareketle,yeni söyleyis bicimleri yaratmaya calisarak katkida bulunmustur dilimize.Ilk anda okuyucuyu sasirtan bu söyleyis biciminin önemi,sözdizimi degistirildiginde,baska bir siir cümlesi kuruldugunda,Cansever’in verdigi anlamin yitimiyle karsi karsiya kalinmasindan kaynaklanmaktadir.Cansever,Türkcedeki sözcük cesitlerine yeni kullanim alanlari acmayi basarmis bir sairimizdi.Bu söyledigimin saglamasini yapmaniz icin örnekler sunmamin tam sirasi:
-Sana ben olmaliydim,ayaklarimdan ötürü gezinirdik
-Cok agriyan yerlerim pembeye mavi
-Ben derim:sana olmak,seni yürümek Besbelli seni yürümek kendimde
-Cocuklar ekmek yiyorlar gibidir sesin
-Bu sanki niye durdugumuz mu?acikken sevisme bölgeleri Ay,pencere,göz!Siz git ey!
-Orda,burda sayisiz ayak izleri Niye hic kimse konusmuyor kadar
-Gözlerin bir baligin onu tutma denizlerinde
-Bu kac kapili konyak?
-Cocugu cocukluyor bir düdügün kirmizisi
-En akilli tarafimdir balikla deniz tutmak
-Bugün pazar eve kirmizilar tasiyorum
-Deli ediyor onlari sonsuzda cok isimli bir cay cok yuvarlak bir masa
-En cogul gökler kipirdar,en yapragi bollar sevinirdi
-Sonra bu uzunluk sulari;ilk olarak sen
-Hem güzel,hem de dolgunluk kuslari bunlar
-Bakmalar görüyorum bütün gün türlü bakmalar Pencere bakmasi,sabahlar bakmasi,yesil otlar bakmasi
-Kollarin upuzun Walt Whitman’i okumaktan
-Bir cicek geliyorsun yeralti cevresinden Bir kartal gidiyorsun ciplagin ayaklarla
-Gözlerimi batiriyorum istakozlara
-Vay cicekleri,kedileri bakmak bakmak yapan elim
Edip Cansever,kendine özgü söyleyis bicimlerinin yadirganmamasina dair savunmasini,yine kendi siiri icinde yapar.Yangin adli siirinde,’Bir cümle tuhafsa dikkat!Pek tuhaftir insanin tirnak cikardigi/Sonra da boyadigi,ne demeli sonra da kestigi’ der.Böylece insanlarimizi dil aliskanliklarinin,kosullanmisligin,kaniksamisligin disinda düsünmeye davet eder.Edip Cansever,siir serüveni boyunca,yeni ses arayislarina kaptirmisti kendini.Son siir calismalarinda,ic ve dis sese cok önem vermek istememisti.Dis sesler,uyak,ses benzerlikleri gibi özelliklerdi siirlerinde.Ic sesler ise,dizelerin bitimindeki ve baslangicindaki seslerin uyumuydu.Elinden gelse dis ve ic sesleri atmayi düsünüyordu siirinden.Siirde akustik yaratmayi,ses dagilimini siirsel yapida dagitmayi amacliyordu.Seyyit Nezir’le 1985 yilinda yaptigi söyleside lirizmle ilgisinin olmadigini savunmustur.James Joyce’un,’Lirigi söyleyen kimse,kendi duygulanisinin bilincinden cok,duygu aninin bilincindedir.’ sözünü de bu savunusuna dayanak yapmistir.Güven Turan’in vurguladigi gibi,tek bir anlaticinin oldugu siirleri ’dramatik monolog’ sayilabilir.Edip Cansever’in dramatik siir yazma süreci özellikle Umutsuzlar Parki’nda belirginlesmistir.Dramatik siir yaratiminda Tragedyalar özel bir yer tutmaktadir elbette.Cansever,roman,öykü,tiyatro gibi türlerden siir icin yararlanmayi basarabilmisti.Bir söylesisinde,etkilendigi sairler soruldugunda,’Ben siirden cok romandan,öyküden,oyundan etkilenmisimdir.’ der.Siiri acisindan T.S.Eliot’in ’nesnel karsilik’ kuraminin önemi büyüktü.Siirlerinde duygulara,düsüncelere nesnel bir karsilik bulmaya,nesnel bir altyapi kurmaya calisiyordu.Örnegin Salincak siirinde,agacin gölgesini bir kus ölüsüne benzetir.Siirlerindeki dekor tasarimi da ’nesnel karsilik’ kuramiyla baglantiliydi.Dramatik siir yazimini,bir tiyatro metnindeki dekor tasarimini siirde uygulamaya kadar vardirabilmisti.Salincak adli siiri,’Büyük bir masa/Yanda bir kapi/Daha birkac sey:Örnegin bir yunus baligi camdan,bir heykel’ dizeleriyle baslar.O insana cok gözlülükle baktigi gibi,nesneler dünyasina da bakabilmistir.Nesnelerin cansizligina can katmaya calismistir siirlerinde.’Benim mutlulugumu saglayacak olan o cansizlari insan insan seviyorum.’ diyordu.Usta bir elmas yontucusu gibi,sözcükleri yonta yonta cok görünüslü bir nesneye cevirdigini söyleyen Cansever,nesnelere tutkunlugunu göstermis oluyordu böylece.Öyle ki siirlerindeki insanlari acimlamaya calisirken,nesnelerin özelliklerinden de yararlanmistir.Siiri acisindan bir baska önemli yan ise,kisa siirlerinde anlik düsünce ya da duygulari dile getirmesi;uzun siirlerinde de ele aldigi sorunsali yanitlamaya kalkmamasi,sorular sormasi,bu sorulari cogaltmayi amaclamasiydi.
Edip Cansever,göz ve el tutkunu bir sairimizdi.Siirlerinde bu iki sözcüge siklikla rastlariz.Gözleri adli siirinde söyle der Cansever:’Sanki hicbir sey uyaramaz/Icimizdeki sessizligi/Ne söz,ne kelime,ne hicbir sey/Gözleri getirin gözleri./Baska degil anlasiyoruz böylece/Yapragin daha bir yapraga degdigi/O kadar yakin,o kadar uysal/Elleri getirin elleri/Diyorum,bir seye karsi komaktir günümüzde ask/Birlesip saliverelim iki tek gölgeyi.’ Adsiz Bir Cicek adli siirinde,sevgilisi ona ’sairsin’ dedigi zaman,gözlerinin adsiz bir cicek gibi parladigindan söz ediyordu.Dört Günes adli siirinde,gözlerinde hic bitmeyen bir delinin varligindan haberdar eder bizi.Bir Su Yili Denebilirdi adli siirindeki,’Gözlerim sevdim seni/Kökleri gözlerimin/Suyunu benden icen issiz bir kasaba gibi’ dizeleriyle kamastirir gözlerimizi.Aci Bahriyeli’de,gözlerin bütün asklarin en serserisi oldugunu söyler.Sesli Harfler’de, ’Bir adam sapkasi maviyle gelen/Bir ekmek koparilsam iste o sira/Benzer mi benzer sevdaya/Bir durusum var cevresi gözlerinden’ diyerek askin gözleriyle kusatir kendisini.Yangin’da, ’Bir yere kapaniyorsaniz dikkat!yaninizda olsun elleriniz’ diyerek uyarir bizi.Cember adli siirinde, ’Bir kadin evine girer ellerimden/Bir adam tirasi uzar ellerimden’ dizeleriyle karsilasiriz.Güzel Atomlarin Yaptigi Ayak adli siirinde, ’Bir menekse duyuyorum ellerimle’ der.Sesli Harfler adli siirinde ise, ’Sen, o benim,daha ne duruyorsun ask kelimesi/Burasi ben,gene de bir sevdaya cagrildi o yer/Inanma elimi deniz,agzimi bulut ettigime/Agzim da,ellerim de dünyaya göre/Günüm aydinlikla biter.’ der.Yeri gelmisken,kendime sordugum bir soruyu sizinle paylasarak bu bahsi kapatmak istiyorum:Cansever,elini deniz,agzini bulut ettigine inanilmamasini mi istiyor,yoksa ’inanis elinin’ deniz,agzinin bulut oldugu bir sevdadan mi dem vuruyor sizce?Iki yoruma da acik bir dize oldugunu söyleyebilirsiniz.Ama yine de ben ikinci yoruma daha sicak bakiyorum.Yoksa yaniliyor muyum?
Edip Cansever’in siirini irdelerken,kimilerince akim oldugu iddia edilen Ikinci Yeni cercevesinde yorumlar üretmek dogru bir tutum olmasa gerek.Tomris Uyar’in,28 Ocak 1980 tarihli günlügünde,bu konu hakkinda yer alan carpici yoruma kulak verelim isterseniz: "Ikinci Yeni diye adlandirilan akimin basi-ceken sairleri,birbirlerinden habersiz yaftalanip ayni kümeye yakistirilmislardi.Karsi cikmamislardi pek;cünkü hic degilse temelde,yani Türk siirine geleneksel imge zenginligini geri getirmede,kücük insanin trajik boyutunu yakalamada birlesiyorlardi.
Sonralari,bu akimi onlarin degil,sonradan katilip imgeyi de dili de soysuzlastiran yeteneksiz heveslilerin temsil ettigi görüsü ortaya atildiginda da ses cikarmamislardi.Elestirmenlerin özellikle yanlis okumalarina,satasmalarina yanit vermemislerdi.’Kacak’ , ’sagci’, ’düzenin dümen suyunda’ gibi suclamalari yakinmadan sineye cekmislerdi.
Eskiden öfkelenirdim bu sususa,simdi cok iyi anliyorum nedenini.Edip’in dedigi gibi,bir ülke siirinin o ülkenin toplumsal yasamiyla tam bir kosutluk göstermedigi anlar vardir.Yalnizca toplumcu bir öz,dildeki tikanikligi gidermeye yetmez zaman zaman.Dilin günü dolmustur artik.Toplumcu sairlerin bir dönemde susmalarini yalnizca iktidarin susturmasina baglamak da bu gercegi görmezlikten gelmek demektir." Dildeki tikanikligi asma konusunda yadsinamayacak katkilari olan Cansever,Ikinci Yeni’yi bir karsi cikisin degil,yetersizligin sonucu olarak görüyordu.Akim olarak da degerlendirilmesine karsiydi.Degisik sairlerin,degisik kisilikler kurdugu bir yenilesme alani olarak degerlendiriyordu Ikinci Yeni’yi.Bir degil,bircok siir ortamlari kurdugunu savunuyordu. ’Üzümü tartiyla,kumasi metreyle ölctügümüz gibi siiri de kendine özgü bir aracla degerlendirmek gerekir.’ diyordu Edip Cansever.Ozanlari,beklentilerimizi karsilayip karsilamadiklarina bakarak degerlendirme aliskanliginin,saglikli sonuclara gitmemizi engelleyen bir tutum oldugunu görebilmeliyiz artik.Onlari,icerik ve bicimi isleyislerindeki baskaliklarla degerlendirmeye calismak en dogru tutum olsa gerek.Valery, ’Siirde düsünce,elmadaki seker gibi sakli olmalidir.’ diyordu.Cansever,dünya görüsünü siirlerinin derinliklerine gizlemeyi basarmis bir sair olarak,siir yoluyla felsefe yapmaya karsiydi.Felsefenin,siirin temeli olan imgeyi disladigini ve ayrica duygusalliga da karsi oldugunu savunuyordu.Cok büyük sorunlara el atmanin siiri kücültebilecegi kanisindaydi.Ona göre sair,büyüklügü,derinligi dilde aramaliydi.
Cansever,Mehmet H. Dogan’in dedigi gibi,siir-alkol-sanatci dostlar ücgeni üzerine kurmustur yasamini.O,bu ücgeni cokgen durumuna getirmeyi basarabilmis bir sairimizdi.Yalnizligini,kendini baska insanlardan tecrit etme olarak algilamiyordu.Yalnizligi,kendine yönelme,kendini daha yakindan inceleme yetisi olarak görüyordu.Yalnizlik,baskalarinin varligi bilindikce bir anlama kavusuyordu ona göre.O,kalabaliklar icinde üretken bir yalnizlik yasiyordu.Cin adli siirinde, ’Insanin insana verebilecegi en degerli sey/Yalnizliktir’ diyordu.Akdeniz Salgini adli siirinde ise, ’Biliyorsun,bizim her türlü yalnizligimiz/Yeni bir dil olacak yarin’ diyordu.Yalnizligi,cogulluk olarak algiliyordu.Bu yalnizligi,Idris’le Konusma adli siirinde,’Yalnizlik sevmesini bilmeyenlerin icadi’ dizesinde dile getirilen yalnizlikla karistirmamak gerekiyor elbette.Kusatma’da, ’Dogasin sen,dogasin,yarat beni yeniden/Ey yalnizligimi kusatan yalnizlik’ diyerek,kendisine yönelmesini saglayan yalnizlikla dogaya da yöneldigini vurgulamis oluyordu.Cansever,aciyla ayni yasta hissediyordu kendini.Cüceler adli siirinde, ’Yüzümü icime kirbacliyorum,korkunc yüzümü/Gülüyorum orda aciya/Gülmüyorum bile aciya/cok kollu bir deniz hayvani gibi/çildirtiyorum onu sehvetten’ der.Ask,en bitirim acilarda en dayanikli büyüyendi onun icin.Phoenix adli siirinde, ’Öyle ya kim sevisirdi acilari olmasa’ diyerek,acilara tutunmamizi salik veriyordu.Üclükler’de , ’Gölgen yok senin,ayak izlerin yok/Neden mi? acilar barinmamis ki sende/Mutluluk yok,mutsuzluk yok’ diyordu.O,acilar icinden aska varan bir sairimizdi.Her zaman ask kelimesini yaninda gezdirirdi.Ask konusundaki iyimserligini korudu hep.Aski yasamanin iyi oldugunu,insanin duyumunu artirdigini savundu.Asklarin pesi sira kosup durdu yasami boyunca.Kalbi,serseriligiydi onun.Ask,onun icin öyle bir aciydi ki aciyla anlatilamazdi.O,iyi siirler gibi biraz da herkes icin düsünüyordu aski.Yüregi yorgun olsa da,yarali olsa da hepimizin askina sevgiliydi.Ask sayesinde gül renginde basiyordu yere.Ufukta ansizin bir isik cizgisi belirdiginde,avuclarinda hissediyordu kendini.Bir gül dönüyordu avucunda ardindan.Basini gökyüzüne kaldirdiginda,bir plak gibi döndügünü görüyordu gökteki maviligin.Aslinda avucundaki gül,koparip kendisini kendisinden,armagan etmisti Cansever’e.Güle bir gül daha ekleyerek,gülü geri verdi güle Cansever de.Iste o an bir bakti ki ask kelimesi dönüyordu avucunda.Hicbir dilde söylenmemis,hicbir dilde yazilmamis sözler ve sarkilar icindeydi sanki.En azindan bir özeni,displini,özveriyi gerektireni,bir bakima iki kisilik bir dengeyi özgürce yaratmayi,yani sevda ya da ask dedigimiz seyi acilarin eleginden gecirdi ve bir karanfile yükledi daha sonra da.Bu karanfilin adi Yercekimli Karanfil’di.Cansever,Yercekimli Karanfil adli siirinde, ’Sen o karanfile egilimlisin,alip sana veriyorum iste/Sen de bir baskasina veriyorsun daha güzel/O baskasi yok mu?bir yanindakine veriyor/Derken karanfil elden ele’ diyordu.Böylece askin yarattigi coskunun cevremizdeki insanlarla paylasilmasinin,onlari da güzelliklere yolculuk yapmaya yöneltecegini vurgulamis oluyordu.Karanfil imgesi degisik anlamalara acar kendisini onun siirinde.Örnegin Yaz Mutlulugu’nda, ’Sen bir karanfilsin,delisin/Iclisin de,bükersin hemen boynunu’ der.Manastirli Hilmi Beye Birinci Mektup adli siirinde ise karanfil imgesi söyle gecer: ’Bir tramvayin durmasiyla durmamasi arasindaki ayrim/Karanfil kokuyorsa biraz/Yeni koparilmis bir demet karanfilim ben’ Bir Cicek Sergicisi Der ki adli siirinde ise, ’Benim bütün yasamimda hep karanfiller olmustur/Her zaman hatirlarim/Sanki bir karanfilden sürekli dogmusumdur’ der.
Edip Cansever,insanin icsel dramini islerken,bunalti,mutsuzluk,umutsuzluk gibi duygulanimlari gündemine almistir.Fakat bu duygulanimlari sergilemesine bakarak,onun bu duygulanimlari isleyen siirlerini karanlik olarak degerlendirme aldanisina düsülmemeli.O,insanligin icsel draminin bir parcasi olan bu duygulanimlari sergileyerek aydinlik bir siir kurmaya calismistir.Kendini görmeye parklara giderken,Umutsuzlar Parki’na da gitmeyi ihmal etmemistir.Bu parktaki insanlar,yagmur sonralarina,los bahcelere,aksam sefalarina, ’Söylesin benimle bir kez gelmis bulundum’ diyen uyumsuz,mutsuz,umutsuz insanlardir.Cansever,Füsun Akatli’yla yaptigi söyleside, ’Anlattigi sey,savundugu sey degildir sairin.Sergilemektir yaptigi.Bir durumu,bir kisiyi,bir tavri,bir yasama bicimini sergilemek.Cagrilmayan Yakup’u düsün.Yabancilasmayi sergiledin diye yabancilasmis olmuyorsun ki kendin!Savunuyor da degilsin yabancilasmayi.’ diyordu.Bir mektubunda,’Bizlere dadanan her yakici umutsuzluk,her küstah aci,bir güzellige,bir yasama direncine dönmek zorundadir ister istemez.Anlam da bizde,anlamsizlik da.’ diye yazmisti.Ele aldigi uyumsuz,umutsuz insanlar,cözülmekte olan,önünde sonunda yok olacak olan siniflarin bireyleridirler onun siirlerinde.Edip Cansever,Yasam Öyküsü adli yazisinda Tragedyalar’in kisilerinden söz ederken, ’Hepsinin az ya da cok hasta tipler olusu,cökmekte,kokusmakta olan bir düzeni saptamak,sergilemek icindi.’ der.Hepsinin bir masalin sonundaki gibi yok olusunu,gelecegin gecmise bir utkusu olarak degerlendiriyordu.Edip Cansever,yasanilasi bir dünya özlemiyle hareket eden bir sairimizdi.O,mutlulugu,umutlu olmayi bir kabuk gibi saran mutsuzlugu,umutsuzlugu soymaya calismistir.Sair olarak,uyumsuz,mutsuz,umutsuz insanlarin agzindan konusmaya calismasi bir gereklilik olarak algilanmalidir.Edip Cansever,özgürlük dünyasina özleminden dolayi Marksizmden,umutsuzluk,bunalti,mutsuzluk,caresizlik gibi konulari islerken de Varolusculuktan,kismen de Nihilizmden yararlanmistir.Akdeniz Salgini siirinde,’Bosalan bir gügümsündür her umutsuzluga’ dizesine rastlariz.Cansever,siir deryasiyla bunu basarabilmis bir sairimizdi.
O,denizin sonsuzundan bir alkolik cocuktu.Her yani,ama her yani cocuklar gibi gülümseyendi o.Siirlerinde alkolden cok söz etmis bir sairimizdi.Alkolü bir mit olarak görmüstü.Alkolle birlikte düsünmeye calismisti.Yasam Öyküsü adli yazisinda, ’Yakama hicbir zaman cicek takmadim.Ama Cicek Pasaji’nin bizleri takindigi yeni koparilmis cicekler gibiydik.’ der.Ictikce iciyordu cocukluk günlerinin yüzüyle.Eski Bir Takvim Icin Siirler 1’de, ’Ne yapsam/Alkollere gitsem.Giderim alkollere bir mektup gibi/Alkollerden gelirim bir mektup gibi/Bellidir sirtimdaki kan lekesinden ve puldan’ diyordu.
Edip Cansever,toplumcu bir sairimizdi.Toplumcu dünya görüsünden hareketle unutulmaz siirler miras birakti bizlere.Mendilimde Kan Sesleri’nde, ’Gülemiyorsun ya,gülmek/Bir halk gülüyorsa gülmektir’ diyordu.Idris’le Konusma’da, ’Gececektir hayatimiza mutlaka/cok inandigimiz bir seyin cocuklugu/Sonra gencligi,sonra oturmuslugu/Sonra hayat hayat gibi olacaktir’ diyerek,gelecek günlerin güzelligine olan inancini dile getirmistir.O,kendini bir insan olarak,bir tohum gibi dikmisti sonsuzluga.Mutluluk,dallardan yapraklardaki kilcal damarlara giden ve damarlardan koskoca ormani öpendi Cansever’e göre.Bilmez miyim Hic adli siirinde, ’Her seydir bir insan,her seydir/Yalandir kisaligi yasamin/Ve özellikle insan dedigimiz sey/Inancli bir insan soyunun parcasiysa’ dizeleri,cok yasamli insanlara armagandir.Deniz Gezmisler icin yazdigi,Ölü mü Denir adli siirinde, "Suratlari gergin/Suratlari kararli/Belli ki cok beklemisler/Kabugundan cikan bir portakal gibi gelen sabahi/Suratlari gergin/Bir savas alanina benziyor suratlari/Dudaklari nemli/Son defa kendi etini öpüp/Yani son defa gercek bir insan etini/Hazla kapanmislar öyle/Gecirmiyor gövdeleri sogugu/Gecirmiyor sicagi da/Ve ikiye ayrilmis bir nehir gibi bacaklari/Akiyorlar sonsuza/Ölü mü denir simdi onlara."dizeleri, ’insanlik güllerinin’ kokusundan dolayi yasadigi köklü sarhoslugun sonucudur.
Yangin adli siirinde, ’Sizi görmüyor muyum dikkat!trenlere cikolata yediriyorum/Bunu her zaman yapiyorum akilla oynamak yani/Öyle trenler var ki,insani simartiyor/cikip kuruluyorum pencere yanina gel keyfim gel/Gidip duruyorum böylece,adimi bileceksiniz,cok ülkeli adam/Üstelik daha kalkma saati gelmeden trenlerin’ diyordu.Erdal Öz’ün dedigi gibi,Cansever’in trenleri,ses duvarini,akil duvarini her an asabilen düssel trenlerdi.O,inanclarini,düslerini,özlemlerini,asklarini,cok gözlü ve cok elli olmasiyla besliyordu.Trenlere cikolata yedirmesini,icindeki cocugu cocuklamasina yoruyorum ben.Böylece yalnizligindan dogurdugu siirlerle besliyordu bizleri.
Edip Cansever’i,1986 Mayis’inda yitirdik.Cemal Süreya,Edip Cansever adli siirinde söyle der:’Yesil ipek gömleginin yakasi/Büyük zamana düser/Her seyin fazlasi zararlidir ya/Fazla siirden öldü Edip Cansever’
Cansever,siiri,doganin kendisine verdigi bir ödül olarak görüyordu.Bu ödülden dolayi cildirip yitmemek icin,birbiriyle konusan iki insan gibi kalmisti.Bu iki insandan birini yitirdik.Öbürü ise cildirip yitmemek icin,kendisiyle konusmaya davet ediyor bizleri.Ne duruyoruz öyleyse?Birakalim kendimizi Cansever’in siirlerine,konusmaya baslasin sonsuzlugun dilini öbürü.
2000-OMAYRA MAY
YORUMLAR
Bu yazınızdan dolayı çok teşekkür ederim güzel bir paylaşımdı... Ve bende Ruhu şad olsun derken bir şiiriyle size katılmak istedim...
MENDİLİMDE KAN SESLERİ
Her yere yetişilir
Hiçbir şeye geç kalınmaz ama
Çocuğum beni bağışla
Ahmet Abi sen de bağışla
Boynu bükük duruyorsam eğer
İçimden öyle geldiği için değil
Ama hiç değil
Ah güzel Ahmet abim benim
İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
Konyanın beyaz
Antebin kırmızı düzlüğüne benzer
Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
Denize benzer ki dalgalıdır bakışları
Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
Öylesine benzer ki
Ve avlularına
(Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
Ve sözlerine
(Yani bir cep aynası alım-satımına belki)
Ve bir gün birinin adres sormasına benzer
Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne
Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına
Minibüslerine, gecekondularına
Hasretine, yalanına benzer
Anısı işsizliktir
Acısı bilincidir
Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi.
Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
Dirseğin iskemleye dayalı
-- Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben --
Cıgara paketinde yazılar resimler
Resimler: cezaevleri
Resimler: özlem
Resimler: eskidenberi
Ve bir kaşın yukarı kalkık
Sevmen acele
Dostluğun çabuk
Bakıyorum da simdi
O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.
Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi
Biz eskiden seninle
İstasyonları dolaşırdık bir bir
O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar
Nazilli kokardı
Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası
Kıl gibi ince İstanbul yağmurunun altında
Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
Kadının ütülü patiskalardan bir teni
Upuzun boynu
Kirpikleri
Ve sana Ahmet Abi
uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
Sofranı kurardı
Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
Cezaevlerine düşsen cıgaranı getirirdi
Çocuklar doğururdu
Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar...
Bilmezlikten gelme Ahmet Abi
Umudu dürt
Umutsuzluğu yatıştır
Diyeceğim şu ki
Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
Oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
Çocuklar, kadınlar, erkekler
Trenler tıklım tıklım
Trenler cepheye giden trenler gibi
İşçiler
Almanya yolcusu işçiler
Kadınlar
Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
Ellerinde bavullar, fileler
Kolonyalar, su şişeleri, paketler
Onlar ki, hepsi
Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
Ah güzel Ahmet Abim benim
Gördün mü bak
Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
Gelse de
Öyle sürekli değil
Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
O kadar çabuk
O kadar kısa
İşte o kadar.
Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri.
Edip CANSEVER