- 804 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YARALARIMIZI YALAYAN HAYVANLARIZ ASLINDA
Yaralarımızı yalayan hayvanlarız aslında.
Yıllar sonra tamda aynı yerde oluşmaya başlayan yarayı izliyorum usulca. Hey küçük yara.. tanıdım seni. Sen onun armağınısın bana.
Ne işim var bu odada? Neden yalnız oturuyor ve neden bira içiyorum ? durun bir sigara yakıp geleyim hemen.
Bu senin şerefine küçük yara.
-iyi bayramlar efendim..
sıkılıyorum kendimden. Evet evet. Sıkılıyorum. Yaw kurtulabilsem kendimden ne harika olurdu. Bok var bu kadar sıcak kanlı olacak..
--o---
sırnaşık sarmaşık kökünü kaybetmiş bir gün. Aramış aramış bulamamış. Bir yerlerde bir köküm vardı benim.. diye diye dolanmaya başlamış ormanda. Onu gören ağaçlar tutturmuşlar gel ve benim gövdemi sar diye. O istememiş uzaklaşmış onu gövdesine sarmak isteyen ağaçlardan. Yabani bir sarmaşığın ne işi var bir ağaç gövdesinde? İlk var olduğu zamanları hatırlamaya çalışmış. Kim var etti bu sarmaşığı bir bilen yok mu yahu?
Köklerini aramaktan yorulan sarmaşık oturmuş bir kayaya. Başlamış ağlamaya. Nerede benim köklerim. Nereye aitim ben?
Üzerinde oturan ve gözyaşlarıyla sert gövdesini ıslatan bu yaratıktan rahatsız olan kaya hırıldamış. Sarmaşık duyduğu sesle irkilmiş önce. Nereden geldi bu ses. Kim var orada diye bağırmış. İnce çığırtkan sesiyle uykusunu iyice kaçıran sarmaşığı paylamak için tok sesiyle gürlemiş kaya:
-bana bak küçük yaratık oturacak başka yer bulamadın mı sen?
Sırnaşık sarmaşık üzerinde oturduğu kayanın konuştuğunu anlayınca kendini gecenin rengine bürünmüş olan toprağa atmış.
- hey sen konuşuyor musun yoksa?
- Ne yani bir tek senin cinsine mi ait konuşma becerisi sanıyorsun?
- Kayaların konuştuğunu duymamıştım daha önce.
- Bende sarmaşıkların ağladığını görmemiştim. Demiş sert kaya. Sonrada sesinin sertliğinde bir kahkaha atmış. Kahkahasının seninden rahatsız olan toprak şuh sesiyle sessiz olması için uyarmış kayayı. Kaya toprağı uyandırmış olmaktan dolayı utanıp sessiz konuşmaya başlamış sarmaşıkla.
- ne işin var senin gecenin bu vakti yalnız başına , ormanda?
- Köklerimi arıyorum. Gördün mü?
Köklerini arayan bir sarmaşıkla konuşuyor olmak ilgisini çekmiş yaşlı kayanın.
- neden arıyorsun köklerini?
- Çünkü onlar olmadan yaşayamam.
- Şimdi nasıl yaşıyorsun?
Bu soruya çok şaşırmış sarmaşık. Kökleri olmadan bir bitkinin yaşayamayacağını nasıl bilmez bu yaşlı kaya diye düşünmüş. Ve gerçekten merak etmeye başlamış köklerim olmadan şimdi nasıl yaşıyorum?
- benim bir köküm vardı. Bana ait olan.
- Sana aitse şimdi neden sende değil?
Sarmaşık söylediği her şeye soru ile karşılık veren kayaya kızmaya başlamış artık.
- yahu gitti işte bilmiyorum şimdi nerede? Bir sabah uyandım ve yoktu.
- Eğer alıp başını gittiyse belki senin değildir o kökler.
- Saçmalama. O zaman ben nereye aitim?
- ???
----o---
hep bir yerlere ait olma tutkusu.. bir sıfat gelmeli efenim adımızdan önce. Müslüman oluyor kimileri, türk olanlarımız , doktor bilmem kim olanlarımız, sağcı olanlarımız, adından önce sosyalisti kullananlarımız var. Hatta ben bir kere Nişantaşılı bilmem kim diye tanıttığını duymuştum kendini birinin..
hepimiz köklerimizi arıyoruz aslında. Köklerimiz bazen bir ırk, bazen bir din, bazen bir insan oluveriyor. Ve biz hep arıyoruz.
Sonra bulduklarımızla yetinmiyor ait olacak başka şeyler arıyoruz…
----o---
kaya ukala sarmaşıktan sıkılmaya başlamış. Binlerce yıldır olduğu yerden hiç ayrılmamış olan kaya köksüzlüğün özgürlüğünü biliyormuş yinede.
- köklerim olmadan solarım ben. Ölürüm.
- Ne zamandır arıyorsun köklerini?
- Birkaç hafta önce uyandım baktım köklerim yok. Birkaç gün geri dönmesini bekledim. Sonra baktım dönmüyorlar aramaya koyuldum.
- Peki neden solmadın birkaç haftadır?
- Gövdemdeki su ile beslendim.
İncecik gövdesine bakmış sarmaşığın. Ve kendini tutamayıp gürler gibi gülmüş. Toprak kayanın gülmesinden rahatsız olduğunu belli etmek için şuh sesiyle öksürmüş. Kaya yeniden utanmış.
Bunca yıldır acı çekerek öğrendiği bir şeymiş saygı duymak. Saygı duyulmak için önce saygı duyması gerektiğini anlayalı birkaç yıl olmuş daha.
- bak küçük sarmaşık köklerini neden dışarıda arıyorsun sen?
Sarmaşık şaşkın şaşkın bakakalmış kayaya. İçinden “bu kayada hiçbir şey bilmiyor yahu” diye geçirmiş.
- sarmaşıkların kökleri dışarıda olur çünkü.
- Belki seninki içindedir.
- ???
----o----
köklerimiz içimizde gizlidir. Biz onları dışarıda aradıkça kıs kıs gülerler bize.
Ait olma hissi öyle güçlü bir histir ki karşı koyamayız. Her sabah bir şeylere ait olmak için bahaneler üretiriz. Bir şeylere , birilerine ait olduğumuzu sandıktan bir süre sonra bahanelerimizle baş başa buluruz kendimizi.
Acıdır ama hayat böyledir işte. Kısa ve öz.. bahanelerimizden ibarettir hayat. Bazılarının bahaneri sağlamdır. Ama nihayetinde bahanedir efendim.
---o---
- peki benim köklerim içimdeyse neden ben onları arıyorum haftalardır?
- Evet neden? Demiş kaya.
İyice kızan sarmaşık kendinden emin bir şekilde cevap vermiş.
- ÇÜNKÜ KÖKLERİM OLMADAN YAŞAYAMAM BENNN!!!anladın mı beni?
- Hayır anlayamıyorum.
Sarmaşığın kayaya kökleri ile ilgili gerçeği anlatmak gibi bir niyeti yokmuş. Daha fazla kaya ile zaman kaybetmemeye karar vermiş ve hoşça kal bile demeden çekip gitmiş kayanın yanından.
--o---
adam sevdiği kadını üzmüş olmaktan dolayı çok mutsuzmuş. Ve ona bir hediye almaya karar vermiş. İçinde her şeyin satıldığı büyük bir marketin otoparkına parketmiş arabasını ve sevdiği kadını biraz daha çabuk mutlu etme telaşıyla yürümeye başlamış.
Bütün reyonları gezmiş dolaşmış ama bir hediye bulamamış , kadının hoşlanacağı.
Sonra envayi çeşit çiçeklerin satıldığı bitki reyonuna girmiş son bir umutla. Canlı çöçekler.. ölü çiçekler.. hiçbir zaman canlı olmamış yapay çiçekler görmüş. Uzun uzun bakmış hepsine. ölü çiçekler için 3 fatiha bir elham okumamış elbette. Hiçbir zaman canlı olmayan çiçeklerin canlı çiçeklere nasıl kıskançlıkla baktığını da fark etmemiş. Çok işi varmış çünkü adamın. (yahu dedim ya sevdiği kadına hediye alacakmış)
Yeşil gövdesinde kızıl yaprakları yeşil yaprakları kadar dikkat çeken bir sarmaşığa takılmış gözü. Yanından ağlayarak geçen kadını fark etmemiş.
Kasaya gelip sarmaşığın parasını öderken çok mutluymuş adam. Birkaç dakika sonra sevdiği kadına sarılacak ve af dileyecekmiş.
Affedilme olasılığı affedilmeme olasılığından daha güçlüymüş.
Kadın sabahtan beri telaş içindeymiş. Ya bir daha dönmezse diye. Sevdiği adama söylediği o ağır sözlerden sonra onu paramparça eden cümleleri unutuvermiş.
Adam kapıda sarmaşık ile belirdiğinde , sarmaşığı görmeden sevdiği adamın kollarına atmış kendisini kadın.
Sonra usulca eve çekmiş adamı.. (hişt öpüşmüşler yahu)
Adamın kulağına o inanılmaz cümleyi fısıldamış : her şeyimle sana aidim..