AYRILIK TÜRKÜLERİ
AYRILIK TÜRKÜLERİ
Uzaktan geliyor gülüşün.
Hatıramda kalan en aydınlık şey, o şen kahkahan... Çarpık kentleşmeden bahsederken yanlış yere dikmişiz heykelimizi, şimdi; ağaçların gölgesinde uyuklamak vardı oysa.
Salkım saçak olmuş bir yüreğe, yağmur yağsa da bir, yağmasa da... Ben çoktan ezberlemişim ayrılık türkülerini
Hoş geldin ya da güle güle… Bu nasıl baktığına göre değişir hayata. Yüzün yoksa hiç hatırlamayalım birbirimizi, ama birazcık vicdanımız varsa, ölene kadar yad edelim.
Didişsek de mavi olduğunu bile bile denizler için, sen “yeşil” diye tuttur, ben bildiğimi okuyayım. Kaşının üzerinde duran ela gözlerine söyle meftun olduğumu. Beni sandıkta sakladığın bir yemeni farz et, en kederli anlarında sarıl ki bana, seni ezberlediğim için utanmayayım.
Çıkar ağzındaki baklayı...
“Hala seviyorum” diyeceksen, bu kadar kıvranmaktan vazgeç. Dişlerinin arasından ıslık çalan, parmaklarını belime dolamış, dünyayı yok saymış bir sevgili hatırımdaki.
Hiç çözülmeden öylece durmuştuk ya hani...
O gecenin hatırına ellerini düşlememe izin ver. En kızgın anımda bile, adını anmaktan mahrum etme dudaklarımı. Ne kadar çok “elveda” dersek diyelim, hep bir “merhaba” bırak yanı başımda. Salı günlerine dil uzatanlar, çarşambaları sevmeyenler, perşembeleri yok sayanlar hiç unutmasın;
Aşk pazartesileri başlar, gerçekse; ortalarına kadar sürer, ölümsüzse; hiç anlamazsınız, geçenin bir haftamı, bir ömür mü olduğunu!
TALAN AYŞE KANCA