Can Yücel
Bir Şarabi Asi:Can Yücel
Can Baba’yi kaybettik.Ölümle seksek oynayarak,’sinifsal eceliyle!’aramizdan ayrildi Can Baba.Bademcik kanseri nedeniyle, ’azalarak yasayanlarin degil,cogalarak ölenlerin’ kervanina katildi.Ölümü,mutlulugun bir parcasi olarak görüp,insanin cok mutlu oldugu zaman ölümü düsünebilecegini,yari ölü sekilde ölümü düsünmenin bir ise yaramayacagini savunmustu.Bir ölüm kalmisti görmedigi,onu da gördü sonunda!Ölüm,dogduguna pisman etmedi onu.Esi Güler Yücel,Can Yücel’i düsünde can cekisirken gördügünde,tam zamaninda uyandiramadi esini bu kez Can Baba.Esi Güler’e yesillenerek öldü.Öldükten sonra bir daha küfredemeyecegi icin gam cekti durdu yasarken.1995 yilinda Kücük Sahne’de kendisi icin yapilan onur gecesinde, ’Herkes sagligima duaci oluyor,oysa solluguma duaci olmalari gerekir.’ diyen Can Yücel,yasami boyunca devrim kosusunu sürdürdü.Cünkü burnunda tüten toprak kokusuydu devrim.Sisteme karsi Can’siperane tavrindan ödün vermedi hicbir zaman.Düsüncelerini dobra dobra söyleyen,sözünü esirgemeyen bir sairimizdi.Yillar yili sosyalizm ugruna acilar,cileler cekti,ama asla yakinmadi.O,yasami boyunca hic pismaniye yemedigi icin, yasadiklarindan dolayi pisman olmamis bir sairimizdi! ’Bi sag yanima
yattim,gecti bes yil/Bi de soluma yattim,etti mi on!/Hadi kalk dediler,bitti bu fasil!/Hay allah kahretsin,uyanamiyom!’ diyecek kadar,cezaevinde yatmalara aldiris etmedi.Cünkü hic degilse iceride iceri düsme tehlikesi yoktu!Gorki’nin, ’Icindeki duvarlari yik yeter ki,distakiler kolay!’ sözünü,cezaevinde yattigi dönemde bellegine kazimisti.’Bir gövdedir yeryüzü.Neresi yaralanirsa oraya kanin ulasmasi gibi,sanatcilar acilara varmakla yasayabilirler.Yasadiklarini gösterirler.’ diyen Fazil Hüsnü Daglarca gibi,acilara vararak yasamasini bildi Can Yücel.
Anne ve babasi günlerden bir gün Bebek sirtlarina giderler flört döneminde.Annesi,teyzesinin nisanligini giymistir.Fakat elbise bol geldigi icin igneyle ayarlamislardir üstüne.Babasi annesini öpmek istediginde,orasina,burasina el attiginda,elbisedeki igneler batmis eline ve ’Ay!’ diye bagirmis.Annesinin imgelemine o an düstügü icin,yasamda da siirde de igneli konusmustur Can Yücel.Iyi de olmustur!Böylece igneli diliyle,sevgi ve umut asilamistir bizlere. Günese,yesile,topraga,acik havaya,adam gibi calismaya,insan gibi yasamaya acligimizin bilinciyle söyle haykirabilmistir bir siirinde: ’Acc!Acc!diye haykiriyoruz./Kilitleri ac!/Kelepceleri ac!/Demir kapilari ac!/Acc!Acc!Acc!/Aciz cünkü/Aciz.../(...)/Acc!Acc!Acc! diye haykiriyoruz./Bize okul,/Bize yol,/Bize fabrika ac!/(...)/Ama hala anlamiyor ki düzenbaz,/Gönül hosluguyla o acmazsa eger,/Firladigimiz gibi bu Tarih denen sahneye,/Acc! dediklerimizi biz/Kendi ellerimizle acaca’az!’
Esi Güler’i,kendisinden önce ölmesinden korkacak kadar cok seviyordu.Elsa ölünce,Aragon’un homoseksüel olmasi tasalandiriyordu onu!Yasamak dügünse,Güler de geliniydi ona göre.Güler’i soyundurdugunda dünyayi giyiniyordu cünkü.Esi Güler’le sevismesini, ’önce ölümü kim öldürecek?’diye aralarinda yaptiklari bir yarisa benzetiyordu.Güler,yurt bilgisi dersiyle kimya dersi arasinda bir teneffüstü onun icin.Güler’le sevistiginde bir kalyon oluyordu bulunduklari ev sanki.Ve agaclar ’Bizi de alin,hepimiz kalyon olup,sizinle acilalim denize’ diye haykiriyorlardi sanki dört bir yanlarindan.
Bir belgesel filmde,bitkilerin nasil ciftlestigini seyrederken ya da esi Güler’le ilk sevismesinde aglayacak kadar,sikintili oldugu günlerde Shakespeare’in yapitlariyla sirra kadem basacak kadar,gecmekte oldugu bir yolda buldugu bir dilim ekmegi Tanri’yi bulmus gibi öpüp basina koyacak kadar duyarli olmasiyla percinlemistir siirini.Öfke ve sevgi,Can Yücel’in siirinin temeliydi.Cünkü o,müebbet muhabbete mahkum bir sairimizdi.Onun icin yasamak,tellerine vurdukca yediveren bir gitar olmakti.Bir bayram gecesi gökyüzüne baktiginda,kendi yedi renginden acmis bir kestane fisegi olarak cocuklarin üstüne yagabildigini görebilmisti.Biz evlatlarina, ’Dislerinizle tirnaklarinizi yiyeceginize,gözlerinizle gökyüzünü yiyin’ diyordu.Yasami boyunca ’düzdügü’ siirlerin dogurganligiyla beslemisti sol yanimizi.Yazdigi siirlerle karayaziyi silmeye cabalayip duruyor,siir kasiniyordu boyuna.O siir yazmayi balik avlamaya benzetiyordu.Ona göre,iyi bir sair oltayla,zipkinla ya da agla,her ücüyle de siir avlayabilmelidir.
Can Yücel yillar önce kendisiyle yapilan bir sorusturmada, ’Ne yaziyorsunuz?Nasil yaziyorsunuz?Sairliginizi nasil sürdürüyorsunuz?’ diye birbirinin pesi sira sorulan üc soruya, ’Bu ara ben kardesler,davarlara karsi günebakanlari korumakla ugrasiyorum.’ seklinde bir yanit vermisti.Can Yücel’i bu yanit icin esinlendiren olayi anlatmakta yarar var:Can Yücel’in Dragos’taki evinin yanindaki bos bir arsa cöplük olarak kullaniliyor.Ayrica bekcilerin inekleri de otlatiliyor bu arsada.Can Yücel sirinlik olsun diye evinin duvarinin dibine günebakanlar dikiyor.Cünkü onlarin günesi andirmalari hosuna gitmektedir Can Yücel’in.Günlerden bir gün bir dana günebakanlara musallat olur.Bu yetmezmis gibi evin bahcesine dalip,oradaki ciceklere de abanir dana.Bunun üzerine tas ve sopa yardimiyla zor bela danayi disari atmayi basarirlar.O,umutsuzluk icinde umudu bulmaya calismak olarak tanimladi siiri.Cünkü bos bir kagit umutsuzluktur Can Yücel’e göre.Bir söylesisinde, ’Insan beyni aslinda tam calisan bir alet degil.Rivayete göre %10-15 calisiyor.(...) Insanlik bu beynin islemeyen kisimlarini isletmek icin birtakim careler bulmus.Tektanrili dinlerden ibaret degil tabii.Budizm var,Taoizm var,ilahiler var ve sanat var.(...)Siir de bu carelerden biri bence.Siir,beynin islemeyen yanlarini biraz olsun daha fazla harekete gecirmeye yariyor.’diyordu.O,ele aldigi konuyu karamizahiyla boyamistir siirlerinde.Argolu,küfürlü,alayci,yergili,öfkeli diliyle kendine özgü bir yer edinmistir siirimizde.Sözcüklerle oynamis,deforme ederek yeni anlamlar katabilmistir onlara.Folklordan da yararlanmayi ihmal etmemistir.Dogaclama yöntemiyle yazdigi siirlerle caz yapmistir.Zaten bir siirinin adi da Yasasin Cazin Getirdigi Devrim’dir. ’Yazar,Türkce yazsaydi nasil yazardi?’sorusundan hareketle yaptigi ceviriler de,degisik yöntemlerle siir yazma arayisinda yardimci olmustur kendisine.Can Yücel’in siirlerindeki anlam derinligine ulasmak icin,kültürel donanimin iyi olmasi gerekir.Her seyden önce yazdigi siirin bütünlügündeki imgeyi algilamak gerekir.
Icemedigi zamanlar serap yerine sarap gören bir sairimizdi!Cünkü ona göre komünizmin yok edemeyecegi tek sinif aksamci sinifiydi!Charles Baudelaire,Sarhos Olun adli siirinin bir bölümünde söyle der: ’Her zaman sarhos olmali.Her sey bunda.Tek sorun bu:Omuzlarinizi ezen,sizi topraga dogru ceken Zaman’in korkunc agirligini duymamak icin,durmamacasina sarhos olmalisiniz. Ama neyle?Sarapla,siirle ya da erdemle,nasil isterseniz.Ama sarhos olun.’ Can yücel,her ücüyle de sarhos olmayi basararak,canina Can katmistir siirimizin.Can’landirmistir siirimizi.Sairlerin ickiye düskünlügünü Fazil Hüsnü Daglarca’nin, ’Siire yeryüzünde en yakin varlik ickidir.Cünkü ikisi de bizi soyutlamaya ulastirirlar.’ sözü carpici bir bicimde özetlemektedir.Can Yücel’in de ici raki,disi suydu zaten.
Ona göre etik,ahlak degildir.Evreni kavrama cabasi ve bir yasam biciminde karar kilma noktasinda bakis acisi üretmenin yöntemidir.Belli bir etik kimlige göre yasanilmasi durumunda,siirin bir cesit ilahi olacagini savunuyordu. ’Allah’a inanmiyorsam bile ilahiye inaniyorum.’ diyordu.Can Yücel,insanin dogaya egemen olma cabasina karsi cikiyordu.Insanlar doga ile uyum icinde yasamalidirlar ona göre.Dogayi kucaklayarak yasamanin güzelligine inaniyordu.Doganin bütünselligi anlayisi,onun etik kimligiydi.Siirlerinde,dogayi insanlastirma cabasi sonucunda,insanlar arasi iliskileri sorgulamaya calismistir.Insanin dogal özelliklerini yasayabilecegi bir toplumun yaratilacagina olan inancini korumustur hep.Bir ütopyanin siirini yazmistir.Degisik adli siirinde, ’Baska türlü bir sey benim istedigim,/Ne agaca benzer,ne buluta benzer;/Burasi gibi degil gidecegim memleket,/Denizi ayri deniz,havasi ayri hava;/Nerde gördüklerim,nerde o bekledigim kiz!/Rengi baska,tadi baska.’ diyordu.Turgut Uyar’la ilgili yazdigi Varsa Ölümün Arifesi adli siirinin bir bölümünde ise,’Ben Turgut’la okusup koklastigimda/Yasamanin umman solugunu soludugumda/Denize acilir olurdum hep/Fethe cikarcasina,Dünyanin En Güzel Arabistani’ni/Siirimizin o en kizil sacli levendiyle’ diyordu.Bir deniz tutkunuydu Can Yücel.Bir yilan düsse vapurda yanina,denize sarilacak kadar bir düskünlüge sahipti.’Denizboku cakillardir benim mezartaslarim.’ diyordu.Kendini hem balik hem de kus olarak hissetmeye basladigindan beri,martilara büyük sevgi duyuyordu.Rastladigi yasli bir köprü bile, ’Basimi döndürmeseler,bir diyecegim yok martilara.’ diyebilmistir kendisine.Martilar,denizin sokak cocuklariydi ona göre.
Nazim Hikmet’ten sonra gelmis en büyük sair olarak Oktay Rifat’i görüyordu.Can Yücel ve Oktay Rifat,halk edebiyatinin söyleyis bicimleriyle beslemislerdir siirlerini.Halk dilinin zenginliklerini yeniden isleyerek,kendilerine özgü bir siir dili yaratabilmislerdir.Argodan, humordan yararlanmislardir.Aklin denetiminden uzaklasarak,hicbir ahlaksal ve estetik tasa olmadan,düsüncenin kendini otomatik olarak ortaya koymasini,bilincdisina yönelisi savunan Gerceküstücülük akimindan etkilenimle,otomatik olarak yazabildikleri siirleri,dogalligini bozmayacak bir bicimde disipline edebilen bir ustalik da gösterebilmislerdir.Her ikisi de,toplum icinde olmaktan önce,doga icinde konumlandirmislardir kendilerini.Doga icinde yasiyor olmanin sevincinden yola cikarak,toplumu dönüstürmeye yönelik siir yazabilmislerdir.Bati ve Dogu kültürüyle donanmis olmanin gücüyle,genis bir kültür yörüngesinde hareket etmeye davet etmislerdir okurlarini.Doganin bütünselligi anlayisindan duyduklari yasama sevincini,Oktay Rifat’in Yildizlar adli siiri özetler gibidir: ’Kitabin yaninda defter/Defterin yaninda bardak/Bardagin yaninda cocuk/Cocugun yaninda kedi/Ve uzakta yildizlar yildizlar’ Oktay Rifat’in siiriyle,Can Yücel’in siiri arasindaki en belirgin farklara bakacak olursak;Oktay Rifat,Percemli Sokak adli siir kitabindan itibaren güncelden beslenen siirden uzaklastigi halde,Can Yücel güncelden beslenen siirler yazmayi sürdürebilmistir.Oktay Rifat,anlami zorlayan,anlamca kapali siir denemeleri yapabildigi halde,Can Yücel,yalin,ciplak,ama anlam katmanlariyla örülü bir siiri sürdürmüstür.Can Yücel’in,Oktay Rifat’a olan sevgisini dile getiren Oktay’a adli siiriyle bu bahsi kapatalim: ’1960’larda Kuzguncuk’taki evine/Ziyarete gelmistik,/Cevat vardi,Teoman vardi../Kapiyi sen actin,/Gözlerinde deniz hareleri/ Iy’ki geldiniz cocuklar,dedin/Sosyalizmi görecegim gelmisti./Ne gezer o zaman bizde/-simdi de öyle ya-/Sosyalizmi temsil.../Ama hic kuskum yok,Oktay,/Sosyalizmin görecegi gelecek seni.
Can Yücel,Enver Ercan’la 1985 yilinda yaptigi söyleside, ’Ben haberciyim,deprem habercisiyim. demisti.Sizmografi adli siirinde söyle derCan Baba: ’Dünya öküzün boynuzlari üstünde dururmus,/Her kipirdayisinda öküz,deprem olurmus.../Oysa dünya,halklarin omuzlari üstünde durur/Kipirdasin da gör!’ Dünyanin halklarin kipirdanmasiyla sarsilip,özgürlük dünyasi haline gelecegi günlerin habercisiydi CanYücel.Hicbir deprem onun bu umudunu yikamazdi.Ama Türkiye,dogayla ve kendimizle barisik olmadigimiz sürece büyük kayiplar yaratabilecek depremlerden biriyle sarsildi ne yazik ki.Cünkü insanlarimizin cogunlugu,yazarlarimizin yapitlarindaki siddetle iclerinde deprem yaratamiyorlar!
Türkiye’de en cok basilan eserin ’Sansür’ oldugunu savunuyordu Can Yücel.Esi Güler,bir gün kirdan topladigi papatyalari bir tabaga koyar,suyunu da unutmaz.Bir saat sonra, ’Papatyalar ayaklanmis!’ diye seslenir Can Yücel’e.Hazircevap Can Yücel, ’Dur hele bu 142’ye girmesin sakin!’ der hemen esine.’Sansür’ adli eserin ’yazarlari’ sanlarini sürerken,Can Yücel ise bu ’yazarlara’ karsi günebakanlarin sürmesi icin cabalayip duruyordu.
Gorki’nin kahramanlarindan 7 yasindaki Yakov,arkadasi Ilya’ya,insanlarin kücücük gözlerle nasil olup da her seyi görebildiklerini,koca bir kasabayi ya da caddeyi gözlerine nasil sigdirabildiklerini sorar.Can Yücel,Yakov’a söyle bir yanit veriyor: ’Pekiy ama Yakov diyorum ben de,su cezaevindeki bini askin mahkumun,koca koca adamlarin yillardir dünyaya duyduklari özlemle o kocaman olmus gözlerini düsün bikez!Nasil olup da bunca göz bu dört duvar arasina sigiyor?’ Can Yücel gözüne dünya kacanlardandi.Gözü dünyayi görmeyenlere sövgüsünü sakinmadi hicbir zaman.Edip Cansever,Gül Kokuyorsun adli siirinde,’Siir insanin icinden dopdolu bir hayat gibi gecerse/O zaman ölünce de siirler yazar insan/Ölünce de yazdiklarini okutur elbet’ diyordu.Can Yücel de siir yazmaya devam ediyor hala.Samih Rifat,babasi Oktay Rifat’la ilgili yazdigi yazida söyle der: ’Dostlarla oturup bir iki kadeh atildiginda,Fransizca bir sarkinin kücük bir bölümünü söyletirdi anneme ara sira:Ozanlar yok olup gittikten cok sonra,türküleri dolasir durur sokaklarda.’ Gün gelecek Can Baba’mizin türküleri de dolasip duracak sokaklarimizda!
Can Yücel,Mesel adli siirinin bir bölümünde söyle der: ’Ters bir nota verdi Tanri elcisi:/Zaptiyelerdeydi en büyük hata!/Denize dökünce Marx’i,Engels’i,/Kitaplardan gecti baliklara da /Diyalektik materyalizm illeti!...’ Siirin bu bölümünü Can Baba icin söyle degistirmek istiyorum:Ters bir nota verdi Tanri elcisi:/Zaptiyelerdeydi en büyük hata!/Denize dökünce Can’imizi/Baliklardan gecti martilara da/Sevgi ve öfkesinin mayasi!...
1972 yilinda bir yaz gününün öglen sicaginda,heykeltras Kuzgun Acar’la birlikte Kalamis’ta raki icerken,’Garson bana biraz sabir ver!’ diye seslenir Can Baba.Garsonun ’Allah’tan isteyeceginizi benden istiyorsunuz pasam.’ demesi üzerine, ’Öyleyse bir Allah ver!’ der. Benim de senden bir istegim var ey okur!Bana bir Can ver!
Okur:...................
1999-OMAYRA MAY
YORUMLAR
ahh ben bugün bu sitede çok zaman geçiremediğime hayıflanmaktan usandım.can yücel can baba okurken yazınızı burnumun direği sızladı gözlerim yaşardı.öpüyorum kaleminizden.
ve can baba'dan güzel bir dize benden size
Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.
Teşekkürler...
Emeklerine sağlık güzel bir çalışmaydı
ANAYASASI İNSANIN
Ustamız Eluard’ın izinden
Kan yasası bu insanın:
Üzümden şarap yapacaksın
Çakmak taşından ateş
Ve öpücüklerden insan!
Can yasası bu insanın:
Savaşlara yoksulluklara
Ve binbir belaya karşın
İlle de yaşayacaksın!
Us yasası bu insanın:
Suyu şavka döndürüp
Düşü gerçeğe çevirip
Düşmanı dost kılacaksın!
Anayasası bu insanın
Emekleyen çocuktan
Uzayda koşana dek
Yürürlükte her zaman
Can YÜCEL
Rahmetle anıyorum.
Saygılarımla
Yazınız ilmek, ilmek işlendi yüreğime... Bir yandan kirpiklerimi ıslatırken bir yandan da seksen öncesine aldı götürdü beni. Can Yücel, bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm.. Ne kadar da yakışıyor. Hele anlatımınız yatağını dolduran bir nehir gibi sürüklüyor insanı. Söze ne hacet yazınız karşısında. Yürekten kutluyorum. saygımla.
Büyük kayıp, mühim yazı, derin bilgiler…
Uzun olsun olmasın, okunması gereken, belgesel tadında yazılmış bir yazıydı.
Sanırım klavyeniz Türkçe karakter barındırmadığı için Türkçe harfler kullanamamışsınız… Zaten bu da sizin hatanız değil. İmla ile ilgili pek hata göremedim çünkü. Bu konuda da tebrik ederim sizi.
Elinize sağlık…