girdap
…ve kendi içimde kayboluyorum sonunda… döne döne kayıyorum…
…güzel duygularımı, sevdiklerimi, gündüzlerimi ve sarı haricindeki tüm renklerimi; en zengin kuşların bile imrenip içinde yaşamak uğruna o minicik bedenlerini kendi harika kafeslerinden dışarı atmak için parçalayabilecekleri camdan bir kafese koydum.
ancak üstünü siyah bir pelerinle örttüm.
görmedik
ve göstermedikten sonra güzelliğin var olmasının ne anlamı vardı sanki? hiç. tıpkı;
içindekilerin dışarı taşmaması için siyahlarla sıkıca bağlanmış, hissetmek istemediğim arzularım gibi. onları yok edemediğimi ve edemeyeceğimi bildiğim halde üzerine ayaklarımla bastırdığım çöp tenekesi gibi kalbimle ve gölgemle gitmek istiyorum. her şeyi ve herkesi oraya gömüyorum.
artık sinek öldürmüyorum.
son vurgunum ya da vurduğum yer aslında tam tersi gibi görünse de kendi kalbim biliyorum. bunu kimse bilemez. bende yeni farkına vardım. aslında; doğrusu beynim ve kalbim arasındaki çatışmada sonunda beynim geri çekildi ve kabul ediyor.
bunu yalnızca kendimi kırmak, üzmek, yıpratmak ve en çokta kolay kolay yapamadığım şey; ağlatmak için bir kez daha deneyeceğim. bu sefer gerçek olacak.
bir çeşit geri çekilme yaşıyorum işte. hayatımın ’cezir’i, ’med’leri ise çoktan terkettim ben.
bu gece her şey olabilir
mesela ölebilirim
bu gece yakalanabilirim
bu gece gidebilirim
sadece
bu gece!…
- Ne olduğunu bilmediğim birçok şey, eleştirmekten çekinip, sormaktansa
korktuğum. Susmayı tercih ettiğim. Durduğum halde kaçmayı seçtiğim şeyler, sorular. Olgular ve her şey…çok değil mi bunlar?
— Bir gidiş öyküsüyle belirdi karanlık. Ve bir daha da son bulamayacak.
Hani geceyi anlık aydınlatan şimşekler vardır ya. İşte onların büyüsüne kapıldı hayallerim. Ruhumun özgürlüğünü taşıyorlardı bana. Gerçekleri göremedi gözlerim. Görünmediler.
Parıl parıl parlayan yıldızlara rağmen, bulutsuz karanlık gökyüzünün ta ötelerinde, hani ufuk çizgisi denilen yerdeki anlık aydınlanmalar; onlar aldı gözümü. Gitmeliydim.
— Gitmeli. Dedim. Hep, hep doğuya. Ya da kuzeye. Belki de batıydı orası, bilmiyordum ki. Tamamen pusulayı şaşırmış ta olabilirdim. Sanki tüm duyuların bir şıklatmayla kapatılması gibi ilişkimin kesildiği gerçek dünya biranda yok oldu. Öyle ki, hafızamdan silindi sanki. Karardı dünya. Tüm hayatım, hatıralarım ve belki de aslında hiç olmayan gerçeklerim. Hepsi, her şey o karanlık, sonunu aydınlatan yalancı ışığın yansıdığı kısacık ama o tanıdık uzun tünelin ardında kaldılar.
Nerelerdedirler bilemem. Ama dilediğim sadece onun varlığından şüphe edemediğim yaratandan; alsın her şeyimi, gerçeğimi, günümü, dünümü ve yarınımı, gençliğimi ama bana geri versin güvenimi ve huzurumu. Gerçeğimi. Yoruldum. Çok yoruldum.
lacivert salina
kendime geldiğimde; kuyuya düşmüş ayı izlerken buldum kendimi. içine atlasam dokunacaktım. meğer yanlış bir hayale kapılmışım. meğer vardığım yer yine evim olacakmış. varınca anladım.
misafir
YORUMLAR
Bu yazıda kendimi buldum sanki beni anlatmış... Duygular bazen böyle eşleşir bizim anlatamadığımızı başkası yazabilir... Gecelere hiç sığınmadan güneşli yolları arzulamak ve beklemek hani derler ya "zaman en güzel ilaçtır" diye.
"Ve yoruldum artık yalan olmaktan, deliler gibi bağırmaktan
Ben gerçeklerimle yaşamak istiyorum; Gölgelerimle dans etmek doyasıya... "
Kutladım... Çok harika bir yazıydı ve başarılı bir anlatım yazımıyla beraber.
Saygılarımla
DEVRİM tarafından 3/22/2007 4:04:32 PM zamanında düzenlenmiştir.