- 757 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
AŞK YOLCULUĞU
farklı yerlerde , farklı bakışlarla çok uzun bir sürehiç bir şey hissetmeksizin görüştüğünüz, konuştuğunuz olur kimi insanlarla. Bir hayatın,bir başka hayatın sizi izlediğini, içine her geçen gün biraz daha aldığını , tutsağı kıldığını ayrımsamazsınız o zamanlarda. Oysa bazı küçük, önemsizmiş gibi görünen ayrıntılarla, o insana, o insana her geçen gün biraz daha çok, gizliden gizliye hazırlanırsınız. Tüm yaşananlar o an içindir, o dokunuş içindir aslında. Çünkü bazı ilişkiler hep o yeri , o zamanı bekler. Sonra o büyüye, çoğu kez bir daha çıkmamasıya girmeye başlarsınız.” (marıo levi-istanbul bir masaldı.)
o büyüyü kimin yarattığının bir önemi olmaz böyle zamanlarda. Bir dokunuşla başlar büyü, yaşam gibi..
ve kendinizi iliklerinize kadar aşka batmış bulursunuz, zamanın bir yerlerinde. İliklerinize kadar aşka bulanmış. Tüm benliğinizi, bedeninizi sarıp sarmalayan, gizli bir tümördür aşk aslında. O aşkın sizde açtığı; derin , büyük yaraları başka insanlarla sarmaya, geçirmeye çalışırsınız. O yaraların ilacı olmadığından, onlarla yaşamayı öğrenmeniz gerektiğinden habersiz. Bilmediğiniz hastalıkları başka hastalıklara ait ilaçlarla geçirme çabasının sonunda yorgun düşen ruhunuz, laf anlatamaz olur size.
Çantanız hep , çıkış kapısının öndeki vestiyerde asılı durur. Sizi , her çağıranla vakit kaybetmeden kaçıp gitmenizi kolaylaştırmak için.. kapı çalınır… kimin çaldığından ve nereye gideceğinizden bi haber, çantanızı sırtınıza alır , önceki yolculuklardan hasar almış ve onarılamayan yaralarınıza inatla , bir çok onarım görmüş ayakkabılarınızı giyer , kapıyı açarsınız.yolculuğa hazırsınızdır. Çıkar gidersiniz , geri döneceğinizi bildiğiniz ama dönmemek için direndiğiniz evinizden. Çantanızda ; dilinize dolanmış yarım yamalak şarkılarınız vardır , dönüşü olmayan umutlarınız. En diplerde ise yaralarınız.
Son yolculuğumdan döneli birkaç hafta oldu. Çantam vestiyerde , ayakkabılarım ; yeni bir yolculuk için onarımda. Ruhumdaki yaraları seyrediyorum. Kırmızı ile başlayan renk karmaşasının kararışını izliyorum , usulca. Kapı her çalınışında “kim o” demeden açmanın zararları diyorum, çarpık bir gülümsemeyle.
Gittiğim psikoloğun verdiği ilacı , gittiğim hocanın verdiği okunmuş suyla içiyorum. İçimde böyle bir çelişki, böyle bir çarpık kentleşmeyle soluyorum havayı. Bu çarpık kentleşmenin projelerini hazırlamasam da, içimin mimarı benim diyorum güçlü görünmeye çalışarak.
O , bilmediğim topraklarda, bırakılıp gidişimi, bilmediğim yollardan yalnız başıma dönüşümü düşünüyorum, bildiğim tek yer olan evime.. sonra utanıyorum, tüm kolay kadınlardan daha kolay olduğumu anımsayarak. Yeni ve büyük kararlar alıyorum.. sonra aldığım kararları , unutmamak adına kalem ve kağıtla belgelendiriyorum. Aldığım kararların çokluğuna yetmez oluyor çekmecemdeki kağıtlar. Duvarlara yazıyorum artık. Büyük harflerle ve silinmez kalemlerle.
Seni özlüyorum. Bir tek seni. Gecenin bir yarısı yanında uyandığım tüm o yabancı adamları yok sayarak. Böyle öldürüyorum gecelerini bu şehrin.. ölümsüz gün aydınlarında kendimi öldürüyorum sonra..
Ölümler! Ölümler ! ölümler!
Korkuyorum…
Arkadaşlarımı arıyorum telaşla. Aldığım cevap hep aynı : “ yeni bir yolculuğa çıktım. Geri dönmemeyi umuyorum. Ama siz gene de sinyal sesinden sonra mesajınızı bırakın
YORUMLAR
bir tek ben değilmişim demek ki...
tek kanadın varlığına inat iki kanatla uçmak için çırpınan...
lakin; hiç utanmadım geri döndüğümde..
üzüldüm, ağladım...
belki de hiç kapının kolunu bırakamadım, tek kanadıma güvenemedim...
bu arada..
siz mesajı bırakın. telefon yönlerdirmeyi de öğrendim:)))
sona doğru geçişte bir kopukluk yaşanmış olsa bile..
güzel bir yazı okudum sizden. beni bulduğum...
sevgimle kalın..