0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
32
Okunma
Bir taş koydum cebime,
adı: insan.
Ağırdı;
taşlar gibi susmayı öğrenmişti.
Bir sokaktan geçtim,
adını bilmediğim bir sokak,
duvarları yoksullukla yazılmış,
pencerelerinde yarım kalmış çocuk sesleri.
Bir yerlerde bir ana
ekmeği ikiye bölüyordu
biri bugüne
biri utanca.
Sevdim.
Ama sevgi dediğin
bir harf hatası gibi durdu üstümde,
her düzeltmede daha çok kanadı.
Kalbim,
bir cezaevi avlusu kadar genişti
ve herkes suçsuzdu
bir ben hariç.
Gece oldu.
Gece, insanın içini yoklayan bir savcıdır,
itiraf ister.
Ben sustum.
Sustum çünkü bazı acılar
dile gelince hafifler
ben hafifleyecek kadar cesur değildim.
Bir kadın geçti içimden,
saçlarında menekşe kırığı,
ellerinde eksik bir hayat.
“İyi ol” dedi,
iyi olmak o günlerden beri
en ağır küfür bana.
Yalnızlık dedikleri
bir odada tek başına kalmak değil,
aynı cümlede
kimseyle buluşamamaktır.
Ben her sabah
kendime geç kaldım.
Ve hâlâ buradayım,
taş cebimde,
suç omzumda,
sevda yarım.
İnsan dediğin
biraz Ahmed, biraz Didem biraz sen
ama yine de
ışığı suç aleti gibi
cebinde taşır.