0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
113
Okunma

YERİ VAR!
Sevgili dostlar, zaman zaman, sizler gibi bende STK’lar veya Siyasi Partilerin, Kamu kurum ve kuruluşlarının açık veya kapalı miting, toplantı, panel, tiyatro, konferans gibi etkinliklerine katılıyorum. Zira, insanın bir de sosyal yönü var.
Bu tür etkinlikler toplumun huzuru, sosyalleşmesi ve bilgilenmesi için son derecede önemli bir işlevi görmektedir. Tebrik ediyorum, kutluyorum, başarılar diliyorum düşünenlere, hayata geçirenlere ve emeği geçenlere...
Etkinliği düzenleyenler tarafından hoşgörüye, kültüre, komşuluk ilişkilerine uymayan davranışlar sergilendiklerine de şahit oluyoruz. Örneğin: boş koltuklara rezerve kağıtları asmak, hiç bir özelliği olmadığı halde isim yazmak suretiyle yer ayırmalar.. Kendilerinden olmayanların oturmasına izin verilmeyen bencil davranışları da görüyor üzülüyoruz. Kimi zaman açıktan tepki vererek kimi zaman da zımnen kınayarak bu olumsuzluğa: şahsen ben tepkimi veriyorum, veriyorsun, veriyor; tepki veriyoruz, tepki veriyorsunuz, tepki veriyorlar.
Protokol, Devlet Büyüklerine, makam-mevki sahibi kişilere devlet adabı gereği yapılır. O da, iki elin parmaklarını geçmez. Hadi diyelim geçti.. Be birader, topu topu 15-20 sıra olan bir salonda veya alanda önden 2 veya 3 sıra boydan boya protokol sırası ayrılır mı?.. O zaman kimseyi çağırmayın, davet etmeyin, kendi kendinize çalın, oynayın.. Ne konuşuyorsanız, neyin şovunu yapıyorsanız kendi kendinize yapın!.. Niye milleti değersiz kalabalık gibi görüp insan yerine koymaya çalışıyorsunuz veya dolgu malzemesi gibi gören davranışları sergiliyorsunuz?.. Oraya davet ettiğiniz kişiliği ve sıfatı ne olursa olsun, gelen herkes eşit haklara sahip, yaratanın "biz insanı en mükemmel bir şekilde yarattık" diye övdüğü, değer verdiği kişilerdir.
Bir meraklı veya açıkgöz erken gelecek, sıranın başına oturacak, kendisinden sonraki sandalyeleri, koltukları eşi-dostu akrabası için ayıracak; amiyane tabirle kapatacak.. Ne olacak? Kendi arkadaşları, akrabaları veya partinin kurumun mensupları keyifleri ne zaman yeterse, gelip insanları rahatsız ederek oturacaklar...Bak bak bak!..
Tam da burada, geçen hafta yaşadığım bir hatırayı paylaşmadan geçemeyeceğim: 14.12.2025 günü Kocatepe Kültür Merkezinde: Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Prof. Dr. İskender Öksüz ve Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun konuşmacı olacakları "Dünya Türk Dili Ailesi Günü" Paneline bende gittim. Salon tıklım tıklım.. Oturacak bir yer arıyorum.. biraz gezindikten sonra, ta üst arka sıralardan birinde boş koltuklara gözüm takıldı, gittim. Bir sıranın başına genç bir beyefendi oturmuş, ondan sonra sağ tarafındaki 5, 6 koltuk boş, buraya oturabilirim diye düşündüm, yanımda da arkadaşım Hayri Demir var.
"Boş mu?" diye, sordum.
"Parti yönetiminden gelecekler" cevabını aldım.
Parti yöneticileri kimse şimdiye kadar gelmeliydiler. Zira panel saat: 14.00’de başlayacaktı, sabahın erken vakit değil.. Muziplik bu ya, gülümsemeyle karışık:
"Hangi parti?" Diye sordum, Bende partiliyim ya..
"… Parti" cevabını aldım (Parti ismi bende saklı).
Çok ilginç geldi bana. Ben de bir partiye mensuptum, hatta aday adayı da olmuştum, kendi partime mensup kişiler böyle bir şey yapsalar emin olun ki, karşı gelirdim; burası topluma ait bir mekan… O kişinin, bu cevabı beklemediğim bir karşılamaydı…
Türkiye’yi yönetmeye talip olan, daha bir yılını yeni dolduran bir partinin mensuplarının daha şimdiden, kendilerine ayrıcalık yapmaya başlamalarına şaşırdım..
Bazı kişiler, Anayasamızda: kişiye, aileye, zümreye ayrıcalıklar verilemeyeceğine ilişkin hükümler bulunmasına rağmen, devlet imkanlarını, veya o anki statülerini, mesleklerini arkasına alarak, açıkgözlülüğünü, saygısızlığını gösterebilme cüretine sahipler maalesef!
Aslında bilmiyorlar ki, bu şekilde yaptıklarında: ortamın huzuru bozulduğu gibi, katılanların enerjilerinin zayıflamasına, moral ve motivasyon çöküntüsüne sebep olabileceklerinin bile ferasetine sahip değiller.. Ya kendilerine verdikleri zarar!
Vicdanları Rahat mı?..
Ankara Belediyesinin otobüslerinde "EGO" logoları var. buna, gençliğimizden beri aramızda, "ERKEN GELEN OTURUR" diye, anlam yükler, parolayı çözerdik mecazi anlamda da olsa; doğrusu da buydu: ERKEN GELEN OTURUR.
Otobüslerde, metrolarda böyle..
Ama düzenlenen etkinliklerde gördüklerimiz, yaşadıklarımız, manzara böyle mi? Değil! Bedavadan sandalye ve koltuk gaspı..
Miting, panel, toplantı, konser, tiyatro... Her neyse.. Halka açık bir etkinliğe erken geldiği halde erken gelen ayakta kalacak ve yer bulamayacak.. Ama bir sandalyelere, koltuklara bir bedel ödemediği halde, birilerinin yetkisiz ve haksız-hukuksuz yer kapmaları sonucu başkaları istediği zaman gelecek ve oraya oturacak.. Bu hem etik değil, hem de ahlaka ve toplum kurallarına tamamen aykırıdır ve insanlığa karşı bir saygısızlık, en önemlisi de: insanın kendisine olan saygısızlığının, cehaletinin, ahlaksızlığının, kural tanımazlığının bir ifadesidir…
Yer tahsisi ancak bir bedel ödendiği zaman hukuki bir sahiplenmeye dönüşür. Bunun dışında, yapılan her ne olursa olsun tamamen kabadayılık, çirkeflik ve gasptır; bunun lamı cimi yok...
Bugün bana, yarın sana..
İlkokul ve ortaokul zamanlarımızda “Vatandaşlık Dersleri vardı; bu dersler zaman içerisinde yerini koruyamadı. Lise yıllarında ise: “Din dersi” yanında bir de “Ahlak Bilgisi” dersi vardı. Hiç bir ders boşuna değildi ama zaman içerisinde değerlerimiz dejenere olarak toplum da büyük-küçük, kadın-erkek ilişkilerinde erozyon artık gözle görülür derecede yaşanmaktadır. Şimdi zaman zaman “değerler eğitimi” diye sunumlar, paneller yapıldığını, konferanslar verildiğini görüyoruz; demek ki bir yerlerde bir yanlışlık, eksiklik var.
Bu gidişat, pek hayra değil dostlar! Dindar nesil yetiştirmekle beraber aynı zamanda ahlaklı, büyüğünü-küçüğünü bilen, hakkı-hukuku gözeten, kişilik ve insan haklarına saygılı gençler yetiştirmek, insanlar arasında ilişkilere önem vermek, sağlıklı toplumun ve ülke geleceğinin sigortası ve güvencesi olacaktır.
Ben, bunu bilir, bunu söylerim. 20251222 Ankara
Hüsnü EKİZCELİ
E. VD. Md. Yrd.
Yazar, Şair