İnsanlar sizden, onları tenkit etmenizi isterler, fakat asıl istedikleri onları övmenizdir. w. somerset maugham
Hamdioruc
Hamdioruc

İslam yani kurtuluş Esmalara kulluktadır...

Yorum

İslam yani kurtuluş Esmalara kulluktadır...

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

17

Okunma

İslam yani kurtuluş Esmalara kulluktadır...

İslam yani kurtuluş Esmalara kulluktadır...

Namazda değil çünkü o kıldığın namaz değil...Medine devletinde her esmaya kullukta kusursuzluk var onların kıldığı namazdı...Kötülüğe cihad etmeyenin namazı namaz değil...Nefiscinin namazı namaz değil ihlahsızın namazı namaz değil...

Zekat vermeyenin namazı namaz değil...İslam’ın beş şartı, İslâm Dini’nin Ehl-i Sünnet ve Ca’feriyye mezheplerine göre büyük önem arz eden beş ibadeti. Bu şartlar sırasıyla: Şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, oruç tutmak ve hacca gitmektir.

Cenneti cemalüllahı görerek mi kıldın namazı O kıldığın namaz değil çünkü imanın iman değil...Sünni İslam’a göre imanın şartları meleklere imanın varsa zina nasıl yaptın o kıldığın namaz değil gel tevbe et...

Allah’a iman.
Meleklere iman.
Kitaplara iman.
Peygamberlere imân.
Ahirete iman.
Kader ve Kazaya iman.

Abdestin tevbe mi o kıldığın namaz değil...günahlara tevbe iledir abdest gusül bedenin tümünü ilgilendiren günahlara tevbedir aslında namaz abdesti ise ellerle ayaklarla yaptığın günahlara tevbe mi o kıldığın namaz değil...32 farz, dinimizde yapılması gereken en temel farzlardan birisidir. 32 farz; İmanın şartları (6), İslam’ın şartları (5), Namazın farzları (12), Abdestin farzları (4), Guslün farzları (3) ve Teyemmümün farzları (2) olmak üzere toplamda 32 farzdan oluşur.

“En sağlam direniş, kalbi temiz tutmaktır.” dedi Muhyiddin İbn Arabî yani tevbe halli ol.esmalara kullukta kusurlusun tevbeye muhtaçsın...günahım yok deme...hangi esmaya kullukta sahabeye eriştin ki...Hz Ali kadar alim mi oldun...hz Ömer kadar adil mi oldun..günahım yok deme...Cömertlikte hz Osmana denk mi oldun...Hz Vahşi 83 kafir öldürdü...Tevbe için hz Hamzayı şehit etmişti çünkü...


﴾Hac/39﴿ Saldırıya uğrayanlara zulme mâruz kaldıkları için savaş izni verildi. Allah onları muzaffer kılmaya elbette kādirdir.
﴾40﴿ Onlar sırf “Rabbimiz Allah’tır” dediklerinden dolayı haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmıyla diğer kısmını engellemesi olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler -ki oralarda Allah’ın adı çokça anılır- yıkılır giderdi. Allah kendi dinine yardım edenlere muhakkak yardım edecektir. Kuşkusuz Allah güçlüdür, mutlak galiptir.
﴾41﴿ Onlar öyle kimselerdir ki, kendilerine bir yerde egemenlik versek, namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emrederler ve kötülükten alıkoymaya çalışırlar. İşlerin sonu Allah’a varır.

Tefsiri

Genellikle bu âyetlerin Kur’an’da savaş izni veren ilk âyetler olduğu kabul edilir. Konuya ilişkin rivayetlere göre Mekke’de müşriklerin ağır baskı ve işkencelerine mâruz kalan müslümanlar onlara karşılık vermek istediklerinde Resûlullah, Allah’tan savaş izninin gelmediğini söyleyip kendilerine sabırlı olmalarını tavsiye etmiş, nihayet bu âyetlerin gelmesiyle ilk savaş müsaadesi verilmiştir. Bu izaha göre âyetlerin Medine döneminin başlangıcında inmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Bununla birlikte, âyetlerin Mekke’den Habeşistan’a göç etmek zorunda kalan müslümanlar hakkında indiğine dair rivayetler ışığında bunların Mekke’de inmiş olabileceğini düşünen müfessirler de vardır. Onlara göre burada, müminlerin zulüm ve baskı altında bulunduklarının tescil edilip hicrete izin verildiğinin bildirilmesi ve Allah’ın müslümanlara nasip edeceği zaferin yakın olduğu ima edilerek onlara moral verilmesi amaçlanmıştır (Şevkânî, III, 514-516; Derveze, VII, 104-105). Öte yandan, burada Hz. Peygamber ve ashabına verilmiş genel bir savaş izninden söz edildiği yahut bu iznin sadece Mekke’den Medine’ye hicret etmek için yola çıktıkları sırada engellenmeye çalışılan belirli bir grup müslüman için olduğu yönünde de rivayetler bulunmaktadır (bk. Taberî, XVII, 171-173).

39 ve 40. âyetler birlikte değerlendirildiğinde, inanç özgürlüğünü ve dinin icaplarını yaşama serbestisini sağlama hedefinin, savunma hazırlıklarını haklı kılan sebeplerin başında geldiği söylenebilir (İslâm’ın savaş konusuna bakışı hakkında açıklama için bk. Bakara 2/190-193; savaşın “dinde zorlama olamayacağı” ilkesi açısından değerlendirilmesi için bk. Bakara 2/256; Kur’an’da “öldürme” emrinin geçtiği ifadeler için bk. Tevbe 9/5; Kur’an’da “cihad” kavramı ve savaşla ilişkisi hakkında bk. Nisâ 4/84, 95; Mâide 5/35).

40. âyette geçen ve sırasıyla “manastırlar, kiliseler, havralar” şeklinde tercüme edilen kelimeler genel kabul esas alınarak çevrilmiştir; buna göre anılan kelimelerin ilki rahiplerin ibadet için kapandıkları yüksek ve sarp yerlere yapılmış inziva yerleri, ikincisi hıristiyanların ve üçüncüsü yahudilerin ibadet mahalleri anlamındadır. Tefsirlerde, bunların hangi din mensuplarına ait mâbedler olduğu hususunda farklı görüşler de bulunmaktadır (bk. Taberî, XVII, 175-177; Râzî, XXIII, 40; İbn Âşûr, XVII, 277-278). Bu âyetin “ki oralarda Allah’ın adı bol bol anılır” şeklinde çevrilen kısmını sadece mescidlerin sıfatı olarak yorumlayan müfessirler de vardır (Şevkânî, III, 515). Bu yorumu esas alan Elmalılı Muhammed Hamdi, burada bir taraftan İslâm’daki ibadetlerde Allah’ı çokça anmanın temel hedef olduğuna, bir taraftan da âyette değinilen diğer din mensuplarına ait mâbedlerde asıl amaç olan Allah’ı anmaktan uzaklaşılıp başka maksatlarla kullanılır hale getirildiğine işaret bulunduğunu belirtir (V, 3409). Bütün ilâhî dinlerdeki ibadetlerde Allah’ı çokça anmanın temel hedef olduğunda kuşku yoktur; âyette diğer din mensuplarına ait mâbedlerde bu aslî amaçtan uzaklaşıldığına dair bir işaret bulunduğunu söylemek de isabetli görünmemektedir.

Aynı âyetin “eğer Allah’ın, insanların bir kısmı ile diğer kısmını engellemesi olmasaydı” şeklinde tercüme ettiğimiz kısmı hakkında değişik yorumlar yapılmıştır (bk. Râzî, XXIII, 39-40). Taberî bu konudaki başlıca yorumları aktardıktan sonra, burada özel bir durumun kastedildiğine dair bir açıklama bulunmadığına göre âyeti kapsamlı biçimde anlamanın uygun olacağını belirtir. Buna göre âyeti yorumlarken, Allah’ın, O’nun birliğine inananlara, putperestlere karşı mücadele gücü vermesi, topluma bireylerinin birbirlerine haksızlık etmelerini önleyen bir yönetim nasip etmesi, tanıklık vb. hukukî yolları göstererek hak sahiplerinin hak gaspı yapan tarafa karşı korunmasını sağlaması gibi durumları göz önünde bulundurmak gerekir (XVII, 174-175).

Tefsirlerde genellikle, 41. âyette övülen kişilerin kendilerine hicret veya savaş izni verilen sahâbîler olduğu belirtilir. Bununla birlikte âyetteki ifadenin Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak isteyen bütün müminleri kapsayacak biçimde anlaşılmasına bir engel bulunmamaktadır. Burada asıl dikkat çekilmek istenen nokta, kendilerine imkân ve güç lutfedilen gerçek müminlerin, bu imkânlara kavuşunca adaleti elden bırakmamaları, ahlâkın bozulmasına fırsat vermemeleri ve bunu güvence altına almak için de dinin temel umdelerine sıkı biçimde sarılıp onlara sahip çıkma çabası içinde olmaları gerektiğidir (“İyiliği emretme ve kötülükten alıkoymaya çalışma” şeklinde çevirdiğimiz “emir bi’l-ma‘rûf ve nehiy ani’l-münker” ifadesinin açıklaması için bk. Âl-i İmrân 3/104; Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için başka yere göç etme konusunda bk. Nisâ 4/100).Kaynak: Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 736-738

O kıldığın namaz değil kibri yen...Duygucu değil AKILCI olun HAMAS nüklerli bir İslam devletinin askerliğini seçmeli kibiri terk etmeli cihadları başarıya erişsin...

O kıldığın namaz olsun ...görevimizdir TDT’ci etkiyi CHP üzerinde bırakmak CHP de TDT’ci olmalı batıcı değil...Batı ile ortağız sadece ekonomide ortak noktalarımız esmaya kullukları yetersiz batının sömürücüdür batı çünkü...Sömürücüyü imdada çağırmak da ne oluyor...

Ortak noktaları ÇİN ZULMÜNE isyan adile-Rahmana kulluk akılcı Kazandır kazan ilkeli ÇOK büyük ÇOK geniş çatıdır TDT...

Halifelik sunniliği savunan bir makam ve güç ama mezhebçi ve ırkçı olma...TDT çok büyük çatı olmak uğruna mezheb-ırk dil esaslarını kaldırdı.Arablar ARABÇACIDIR.Karaman beyi MEHMET bey isyan etti...

Esmalara kulluk farzdır namazın namaz olsun...İlme bilme teknolojiye kul ol...sömürüyü önle dünyada...Çin zulmünü hedef alan ÇOK BÜYÜK çatı olacak TDT...Adalet ilkeli...Kazandır-Kazan ilkeli.Barışcı...RAHMANA kul.ALİME kul...Akılcı

Türkün ÇİN diye düşmanı var.TDT Çin zulmüne karşı güç olmayı hedefliyor.Halifelik-AB benzeri çok büyük ÇATI ama din esaslı değil..

Medine devletinin ilk halini oluştur...namazın namaz olur...Osmanlı halifeliği yüklenmişti ama TDT büyük çatı kuracak fakat din esaslı değil.Japonyayı...Çine karşı ülkeleri ortaklığa alacak

Osmanlı halifeliği yüklenmişti ama TDT büyük çatı kuracak fakat din esaslı değil."Kazandır kazan ilkeli bir güç"AB hiristiyan güç

Dünya bir MEDİNE namazın namaz olsun...Peygamberin izine bas...“Medine Vesikası”, Hz. Peygamber (sav)’in, Mekke’den Medine’ye hicretinden sonra, yeni kurulan İslam Devletinin anayasası mesabesinde olmak üzere yazdırdığı rivayet edilen meşhur mukavelenamedir. Bu vesika, dünyanın ilk yazılı Anayasası olarak kabul edildiği için, Hukuk tarihi açısından özel bir öneme sahiptir.

Dış politikamızda milliyetçi ton her geçen gün artıyor.Gebele zirvesinde TDT PLUS yani üçüncü ülkelerle iş birliği kararı alındı..

CHP yi kalbura koyduk nötürlüyoruz.TDT ilkeli olsun...Bir halk kahramanı üretmeye çalışıyorlar boş...Atatürkün partisiyiz dediler YALAN çıktı...

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
İslam yani kurtuluş esmalara kulluktadır... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz İslam yani kurtuluş esmalara kulluktadır... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
İslam yani kurtuluş Esmalara kulluktadır... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL