2
Yorum
10
Beğeni
0,0
Puan
38
Okunma

Uçsuz bucaksız bir bozkırın ortasında, nereye vardığı bilinmeyen bir yol uzanıyordu, ancak bu yolun çizgisi zamanla çatlamış topraklara karışır, rüzgarla savrulan otların arasında kaybolur, sonra başka bir yerde yeniden belirirdi. Nice yolcular var bu yolda adım atmışlar, kimileri umutla ilerlemiş, kimileriyse korkuyla, kimileri de daha ilk kendi gölgesini gördüğünde geri dönmüştü. Hayat bu ya kimileri koşarak yolu bir an önce bitirmek isterdi, kimileriyse ağır ağır yürür, ve attığı her adımdan kuşku duyardı, kimileri ise daha yolun sesini bile dinlemeden gerisin geriye dönüp giderdi.
İşte böyle günlerden birinde bu yoldan geçip giden bir bilge kişi, yolcuların yüzlerindeki ifadeye baktı sonra onların hal ve hareketlerinin yanı sıra tereddütlerini görünce durdu. Yoldakiler ile göz göze geldi ve onlara şöyle seslendi onu izleyenler onun gözlerinde sanki bu yolun dilini bilen birini görür gibi öylece susup sükunetle dinlediler onda bir bilgelik vardı, sonrasında onlara şöyle seslendi.
Ey yolcular, yolun sonunu bilmeden yürüyenler kuşkusuz hep korkarlar.
Ve o yolun sahibini bilmeden yürüyen bir şekilde kaybolur.
Bu sözler o andaki rüzgarın uğultusuna da karışarak bozkıra yayıldı, o sırada yolculardan biri öne çıkıp merakla sordu;
Peki yolun sahibi kimdir?
Bu yol nereye gider?”
Bilge adam tebessüm etti, bir insanın yüzüne değil, ruhunun derinliklerine bakar gibi konuştu,
Yolun sahibi, senin içindeki niyettir.
Niyetin ne ise, yolun da odur.
Unutma ki yol dışındaki toprakta değilde, içindeki kararlılıkta başlar.
Sonra bir süre sessizce ilerleyen gökyüzünü izledi ve ardından sözlerine devam etti.
İyi niyetle yürüyen birinin kurtla karşılaşmış olsa bile kurt onu belkide hiç görmez.
Fakat bu söz, yolcuların zihninde şaşkınlıkla dolaştı ama bilge her şeyin farkında olarak açıklamak için yere çömelerek elini toprağa koydu ve şöyle devam etti. Çünkü iyi niyet her zaman için insanın etrafında görünmez bir sabır ve sükunet halkası oluşturur. Kurt ise her zaman korkunun kokusunu alır, kötülüğün izini takip eder. Onun içindir ki kalbi berrak olanın üzerinde gölge durmaz.
Kurt ne için saldırısın ki? Karanlık ışıktan kaçar.
Bilge daha sonra elini göğe doğru kaldırdı, güneş ışıkları parmaklarının arasından süzüldü,
Kötü niyetle yürüyenler ise, güneşle karşılaşsa bile yolun sonunu asla göremez, çünkü kötü niyet insanın gözünü kör eder. Işık önünde dursa bile, iç karanlıksa insanın ona hiçbir şey görünmez, güneş bile rehberlik etmez o insana çünkü gönlü karanlık olan biri kendi gölgesine bile düşman olur. Yolcular, bilgenin sözleriyle derin bir sessizliğe gömüldüler.
Uzunca düşündüler ve sonra fark ettiler ki yolun sonu değil, yoldaki yolcuların kendi içlerinin daha önemli olduğudur.
Kurt da, güneş de, yol da aslında insanın kendi iç aleminin farklı yansımalarıdır.
Her yol niyetle başlar, niyetle biter.
Ve o günden sonra bu bozkırda yürüyen herkes, adım atmadan önce kalbine bakmayı öğrendi.
"Yol dışarıda bitmez, insanın içinde başlar ve yine orada sona erer."
*
Mehmet Demir
1 1123