0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
23
Okunma
KIŞ AYI HA GELDİ GELECEK
Yine karanlık bir sabah, yine hava küs. Artık şu ileri saat uygulamasına da bir son verilsin; gece kör karanlık, insanlar sokaklarda, akşam yine karanlık geliyorlar evlerine. Bu ne ya böyle? Berat Albayrak’ın ısrarı yüzünden çekmek zorunda kaldık bu işkenceyi. Berat Albayrak çok becerikli olduğu için ekonomi can çekişiyor, değil mi? Şu sıralar kendisi nerede bilinmiyor ama uyguladıkları işler aynen devam ediyor. Yeter artık…Yağmurun yağmasına bir şey dediğimiz yok; keşke yağsa, keşke kış kışlığını bir güzel yaşasa. Ama yok, ne kış ne de sonbahar; Araf’ta kalmış gibi ve can sıkıcı bir durum yaratıyor bu görüntü. Evdeyim; evde kalmanın avantajını yaşıyorum diyemem çünkü böyle bir avantaj yoktur kişiler için. Çalışmak her daim ön planda olmalı ve çalışmaktan daha iyi ne olabilir ki şu hayatta? Düşüncem net olarak budur.Aklıma geldikçe de gülüyorum; sürekli şikâyet ediyordum: yorgunum, çok yoruldum falan. Boşuna o kadar hırpalamışım kendimi; yapabiliyordum demek ki. Şimdi evde toz alsam hastalanıp yatacağım neredeyse. Her şeyin kıymetini kaybedince anlamak ne kadar kötü be… Aklıma sürekli anam geliyor çünkü anamın hareketlerini yapıyorum. Aman da her kalkışında bir inlerdi, suratını hep ekşitir, acı çektiğini belli etmeye çalışırdı. Anam haklıydı ve ben de yerimden kalkarken o kadar zor kalkıyorum ki, özellikle belim… Belim sürekli ağrıyor, belim neredeyse taşımayacak beni; o kadar acı çekiyorum iş yaparken, eğilip kalkarken.Anam demişken… Anamı ilk kez bu kadar net bir sesle ağladım, var gücümle bağırdım hem de. Böylesi mutlaka iyi gelmiştir bana çünkü acı içimde kaldı ve acılarımı bir türlü atamadım içimden; için için yandım ve kimseyle de bir şey paylaşamadım. İyi ki burası var, iyi ki burada yazıp paylaşabiliyorum, iyi ki.Yer olarak hatırlamıyorum her zaman olduğu gibi. Anamın hazırlayıp bıraktığı bazı paketler varmış; onları birine vermem istendi benden ve ben de bir odaya girdim. Bu oda anamın odası mı? Bilmiyorum ama odada anamın hazırlayıp bıraktığı paketler vardı, odanın ortasında. Baktım ve o paketlere dokundum. Paketler kolilenmemiş, katlanıp üst üste konulup bir iple her iki yanlarından bağlanmıştı. Kolileri yan yatırıp bir tanesinin ipini kesince ortaya beyaz çamaşırlar çıktı; hepsi de yıkanmış, tertemiz katlanarak üst üste konmuştu. Anamın bu huyunu bilirdim; az yere çok şey sığdırabilme gibi bir yeteneği vardı ve ben de anam gibi yaparım hâlâ. Elimdeki işi her zaman düzgün yapmak için yoğun bir çaba harcarım. Çamaşırları o şekilde görünce sesli bir şekilde ağlamaya başladım; canımın yandığını, içimin ne kadar çok acıdığını o an çok daha iyi hissetmiştim. Meğer ben ne kadar çok üzülmüşüm de bundan benim bile haberim yoktu. Yanımda her zaman olduğu gibi birileri vardı ama hatırlamıyorum kim olduklarını; Şenol’u hayal meyal de olsa hatırlıyorum. Sonrasını bilmiyorum, rüya işte. Bu aralar çok sık rüya görmeye başladım. Hatırladıklarım oluyor böyle arada ve onları da bu şekilde paylaşıyorum. Diğerleri ise parça parça olduğu için işime yaramıyorlar.Evde çok bir şey kalmadığı için dün uzağımızda olan markete gittim; hem de biraz yürümüş olurum diyerek. Markete yaklaşmıştım ki yolun tam ortasında bir kedi, gelip geçenin arkasından koşuyor hem de sürekli miyavlıyordu. Tam bu sırada karşı apartmandan bir çift çıktı ve kedi miyavlayarak onların da arkasından koştu. Bu çift, “Bu kedi aç, bu kedi aç olduğu için böyle bağırıyor” diye diye arabalarına binip gittiler. Bu kedi sokak kedisiydi ve insanlara neden bu şekilde bağırsın ki? Kedi miyavlayarak benim de arkamdan gelmeye başlayınca kediye çok üzüldüm her nedense. Öyle ki, kediler artık çöplerden de beslenemiyorlar; insanlar çöpe atık atmıyorlar artık. Tamam, tabii ki kimse çöpe bir şey atmasın; hem neden gıdalarımızı çöpe atalım, o tartışmaya açık başka bir konu. Çöpe bir şey atılmıyor çünkü insanlar da aç ve bulabildikleri ne varsa kendileri yiyor ancak. İnsanlar da karınlarını doyuramıyorlar ki; çöplerden beslenen yığınla insan var bu ülkede. Ülkenin durumu o derece vahim.Koşarak markete girdim ve çalışanlardan birine, “Burada kedi maması satılıyor mu?” diye sordum. Çalışan eleman da bana marketin çıkış tarafını göstererek, “Orda var ve oraya gidersen arkadaş yardımcı olur” dedi ve o tarafa doğru yöneldim. Rafları düzenleyen elemandan kedi mamalarının satıldığı rafın yerini sordum; çalışan da “Abla tam önünde” deyince… Aa, ben neden göremiyorum madem ki tam önümde? İyice bakınca mamalar küçük paket halinde, kabartma tozu büyüklüğünde poşetlere konmuştu ama mamalar çok pahalıydılar. Olsun, hiç umurumda değildi çünkü kedi dışarıda çok açtı. Bu benim çok yaptığım bir şey değildi. Tamam, iş yerindeyken yığınla kedi besledim, yemek verdim kedilere ama böylesi ilk defa oluyordu.Parasını ödeyip aceleyle çıktım marketten ama kedi ortalıklarda görünmüyordu. Yağmur yoktu ama hava soğuktu ve yerler ıslaktı çünkü ara ara yağmur yine de yağıyordu. Bakındım sağıma soluma; insanlar “Bu deli mi ne?” diye bakıyorlardı bana ya da ben öyle zannettim bilemiyorum şimdi. Bir iki kez “pisi pisi” bağırınca kedi durduğu yerden çıktı ve bana doğru koşmaya başladı. Elimde mama paketini görünce kedi adeta delirmiş gibi elimdeki paketi istiyordu ısrarla. İyi de bu mamayı bir yere koymam gerekiyordu ve çöp bidonunun yanında duran eleman bana yer gösterdi: “Mamayı buraya dök” dedi ama kedi elimdeki mamaya ulaşmak için bana bir türlü fırsat vermiyordu ki. Kedi gerçekten de o kadar acıkmıştı ki mamayı yerken bile miyavlıyordu. Hemen bir başka kedi koşarak geldi, bir diğeri de biraz uzaktan bakıyordu ama ona bir şey kalacağını hiç zannetmiyorum.İçim rahat bir şekilde markete geri dönüp alışverişime başladım. Az bir şey alacağımı düşündüm ama yine de bayağı bir alışveriş yapmıştım. Kasaya hesabı ödemek için yanaşırken kasadaki eleman, “Kediyi bulabildin mi?” diye sordu. Elemana “Evet, evet, bir iki bağırınca kedi koşarak geldi” deyince eleman, “Bana da o mamayı versen ben de gelirdim” dedi ama ben hiç takılmadım, hatta duymazdan geldim. İçimde bir huzur vardı, kafam çok rahattı ve çok mutlu bir şekilde çıktım marketten.
Eve doğru yürürken adımlarım sanki kendiliğinden ilerliyordu. Keşke daha çok imkânım olmuş olsaydı da oradaki kedilerin hepsini doyurabilseydim, keşke…
16.12.2020 Çarşamba, evdeyim.