1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
72
Okunma
Bir otogar köşesinde sabahlayan yaşlı bir insan..
Bir park bankında, elinde poşetiyle hayata tutunmaya çalışan bir nine..
Bu manzaralar ne yazık ki günümüz şehirlerinin acı gerçeği haline geldi.
Ömürlerini bu millete adamış, çalışmış, evlat yetiştirmiş nice yaşlı insan bugün ne sığınacak bir evi ne de kapısını çalabileceği bir yakını olmadığı için terminallerde, cami avlularında, ucuz otel köşelerinde yaşam mücadelesi veriyor. Bu sadece bireysel bir dram değil, toplumsal bir vebaldir.
Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor.
“Rabbin, kendisinden başkasına ibadet etmemenizi ve ana babaya iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, onlara “öf” bile deme.”
(İsra Suresi,23. Ayet )
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ise şöyle buyurmuştur.
“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.
(Tirmizi, Birr,15 )
Bu ilahi ve nebevi ölçülere rağmen, yaşlılarımızın sahipsizliği hepimizin vicdanını yaralamalıdır. Üstelik Türkiye hızla yaşlanmaktadır. Aile yapısı değişmekte, yalnız yaşayan yaşlı sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu gerçek karşısında huzurevleri bir lütuf değil, devletin ve toplumun asli görevidir.
Buradan açık bir çağrıda bulunmak istiyorum:
Devletimize, yerel yönetimlerimize ve ilgili tüm kurumlara sesleniyorum.
Her ilçede, her şehirde ulaşılabilir, nitelikli, denetimli huzur evleri kurulmalıdır. Bu mekanlar sadece barınma değil; sağlık sosyal destek ve insan sıcaklığı sunan yaşam merkezleri olmalıdır.
Huzurevine muhtaç yaşlılarımızı görmezden gelmek, aslında kendi geleceğimizi görmezden gelmektir. Bugün sokakta kalan yaşlı, yarın hepimizin aynasıdır.
Unutmayalım:
Yaşlısına sahip çıkan toplum ayakta kalır.
Aksi halde beton yükselir, ama insanlık çöker.
Fevzi GÜLTUNA
5.0
100% (1)