1
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
56
Okunma

Değerli Yay burcu dostlar ve bu satırları okuyan tüm okurlara selam olsun,
5 Aralık benim doğum günümdü. Bu vesileyle, benimle aynı burçta olan, tüm Yay dostlarını selamlıyor, doğum günlerini gönülden kutluyorum.
46. yaşın eşiğinde insan, zamanın kendisine öğrettiklerini artık yalnızca hatırlamaz; onları taşır, tartar, yeniden anlamlandırır. Ben de bugün, takvimde sıradan bir günün ötesine geçen bu 5 Aralık sabahında, kendi varoluşumun sessiz merkezine doğru ilerledim. Yaş dediğimiz şeyin yalnızca geçen yılların toplamı değil, insanın kendini ne ölçüde kavradığının bir göstergesi olduğunu daha iyi anlıyorum. İnsan kırıldıkça çoğalıyor, çözüldükçe derinleşiyor, aradıkça kendi iç sesine daha çok yaklaşıyor. 46 yaş tam da bu aradalığın, bu olgun bilincin yaşıdır. Bu derinlik belki de Yay burcu olmanın kadim özünden gelir; çünkü Yay, soran, sorgulayan, anlam arayan ve hakikati kovalayan bir filozoftur.
Sosyolojinin söylediği gibi, birey yalnızca kendisi değildir; toplumun gölgesiyle yürür, kültürün izlerini taşır, geçmişin tortusunu içinde saklar. Fakat insan, belli bir yaşa geldiğinde bu gölgenin de tortunun da sahibi olduğunu fark eder. Artık başkalarının sesinden değil, kendi içsel hakikatinden konuşur. Ben bugün, kendi hakikatime eğiliyorum; yaşadığım acıların, mücadelelerin, iyileşmelerin ve yeniden kurduğum benliğin bir toplamıyım. Ne eksik ne fazla. Hayat bana hiçbir zaman tek bir anlam sunmadı; o anlamı her seferinde yeniden inşa ettim. Her düşüş bir soru, her ayağa kalkış bir cevap gibiydi.
46 yaş bir kadının kendine karşı en dürüst olduğu yaştır. Kendini kandıramadığı, duygularını saklayamadığı, hayatı ertelenmiş bir hikâye gibi görmeyi bırakıp onu bilinçli bir tercih hâline getirdiği eştir. Ben de bugün, kendimi yeniden tertip eden bir bilge gibi, zamanın önümde açtığı sessiz defterin satırlarını okuyorum. Geçmişimde lüzumsuz yükler kadar beni büyüten izler de var. Hiçbiri pişmanlık değil; hepsi birer veri, birer deney, birer insanlık hâli ve alan çalışması gibiydi. Sosyolojik olarak bakınca, bireyin dönüşümü toplumsal beklentilerle çatıştığında olgunluk başlar. İşte ben o çatışmayı içimde defalarca yaşadım ve her defasında kendi tarafımda durmayı öğrendim.
Bugün 46 yaşıma basıyorum. Ne gençliğin hızı peşimde, ne de geleceğin telaşı önümde. Zaman, artık bir yarış değil; bir farkındalık alanı. İçimdeki kadın artık kendini tanıyor, sınırlarını biliyor, neye evet neye hayır diyeceğini tereddüt etmeden seçiyor. Ben bugün kendimi yeniden doğuruyorum. Daha sakin bir akılla, daha derin bir bilinçle, daha sağlam bir benlikle. Yaşamın bana sunduğu her kırılmanın altındaki bilgeliği görüyor, her iyileşmenin ardındaki emeğe saygı duyuyorum. İnsan kendi hayatına dışarıdan bakmayı öğrendiğinde işte o zaman gerçek anlamda büyüyor.
Bu benim 46. yaşım. Bir yaş değil; bir kavrayış. Bir yıl daha değil; bir bilgelik seviyesi daha. Kendime fısıldıyorum; “Varoluşumun bütün ağırlığıyla, bütün ışığıyla buradayım. Ve bundan sonrası, artık başkalarının gölgesinde değil, kendi bilincimin genişliğinde yolunu bulacak”.
Selamlar, saygılar
Dipçe:
Haberton.com da 5 Aralık 2025 de yayınlanan bu yazımı Burada paylaşmayı unutmuşum Keyifli okumalar dilerim..
Herkesin kendisinden bir şeyler bulacağına inanıyorum.