0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
57
Okunma
İnsan "Allah" der, "Tabiat" der, "Evren" der; insanüstü bilgiden ve beceriden kaynaklanan bir en üstün gücü kabullenir. Tabiatın insanüstü bilgi ve beceriden kaynaklanan yapısı ve işleyişi, bu kabullenişin somut kanıtıdır. Bu en üstün güç, istese peygamber göndermez, insanlarla yüz yüze ilişki kuramaz mıydı? Kurardı. Kötü insanları cezalandırarak Dünya asayişini sağlayamaz mıydı? Sağlardı. Niçin insanları yok sayıyor? Bunun akla uygun bir açıklantısı olmalı değil mi? Herkesin kendi aklına uygun düşüncesi vardır elbette.
Aklıma uygun gelen düşüncelerimi sizinle paylaşmak; Yanlış düşünceliysem doğrultulmak, eksiksem tamamlanmak isterim.
Sen ben hepimiz, kişiliklenmiş Evren parçacıklarıyız. Doğal olarak öz savunma içgüdüsündeyiz. Bu içgüdü başkalarıyla eşitleşme; astı üstü olmama ya da, üstü olma şeklinde olabilir. Bu içgüdü nedeniyle insan bilinci kendi bencilliğine yararlı her şeyi iyi, yararlı olmayanı iyi değil görebilir. Evren insan olmadığı için kendine göresi, görecesi yoktur; olması gereken vardır. Evrenin olması gerekeni, insanın yararına ya da zararına olabilir.
İyilik ve kötülük iki zıt kardeştir: Birbirlerini yok etmeye çalışırken var ederler. Kötülük iyiliği yok edeyim derken güçlendirir ve iyiliğin zayıf taraflarından yararlanarak kendini güçlendirir. Evrenin doğal hali sonsuzluktur. Her Evren parçası kendini sınırlamamak, sonsuza dek geliştirmek durumundadır.
Madde ve enerji yokken var, varken yok edilemeyeceğine göre; organik maddeden insan bedeni, bilinçli enerjiden oluşan insan canlılığı -ruhu- yok edilemez. İlahi adalet muhasebesi öbür dünyada da devam eder. Haksızlığa uğrama çilesini çekenler kendilerini geliştirerek alacaklanırlar ve haklarını alırlar. Borçlanan kötüler, vicdanlarının yargısıyla kendilerini cezalandırarak, borçlarını öderler.
5.0
100% (1)