0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
38
Okunma
Bu Sabah Ağlamaya Çok Yakınım
Bu sabah dünyanın en hüzünlü şiirini yazabilirdim, en hüzünlü yazısını da yazabilirdim… En hüzünlü türküsünü de söyler ağlayabilirdim. Bu sabah çok hüzünlüyüm ve her an ağlayabilirim de…Bu sabah yaşadıklarımı daha önceden de yaşamıştım aslında ama hiç bu kadar olumsuz düşünmemiş ve de içimde böylesi intikam duyguları taşımamıştım. Hiç bu kadar uzaklaşmamış, hiç bu kadar yabancılaşmamıştım kendime, duygularıma ve de aileme. Bu sabah her şeyi yapmaya hazır duygularım, her şeyi.Paramparça edercesine üst kirpiklerim çarpıyorum alt kirpiklerime ve düşüncelerim kasırgaya dönüştü neredeyse. İçimdeki fırtına boğazımdan çıkmak için zorluyor. Bu sabah hiç olmadığım kadar hüzünlüyüm.Umudumu yitirmeye başladım. Aslında kendimi çok kötü hissetmiyordum ama bu sabah neden böyle oldu anlamadım. Şu an durmuş yazdıklarıma bakıyorum ve ne yazdım diye okumaktan çekiniyorum; yazdıklarımı silme niyetinde de değilim, bunu da çok iyi biliyorum.Zaman zaman böyle yazılar çok yazdım, hala daha hepsini saklıyorum. Arada geri dönüp geçmişte yazdıklarımı okuyunca düşüyorlar önüme ve kendime inanamıyorum, yine silmiyorum; sadece cümleleri doğru yerlerine koyup o yazdıklarımı okunur hale getirmeye çalışıyorum çünkü o kadar karışıklar ki okusanız ancak anlarsınız.O kadar karışıklıktan çıktığıma göre bu günleri de atlatırım elbette ki. Tabi ki de aradan zaman geçti, o zaman çok gençtim, çok da tecrübesizdim, üstelik yalnızdım. Bu gün ise yaşlandım ama tecrübeliyim, hem de oğullarım büyüdüler.İyi de neden bu kadar telaşlıyım? İşte ben de tam da buradayım, korkuyorum, çok korkuyorum çünkü yine yalnızım; üstelik bu kez her yerden yalnızım ya da ben öyle hissediyorum. Belki de bu sabahki saçmalıklarım, belki geçmişin birikimleridir bütün bu hissettiklerim ama ben bu sabah gerçekten de çok hüzünlüyüm ve her an göz yaşlarım yanaklarımdan boşalabilir, her an…İş yerimizi açmıyorlar. Benim düşünceme göre de açmak için herhangi bir çaba da göstermeyeceklerdir. Belki iş yerlerimizi kendileri kapatmayacaklardır çünkü ciddi tepki olur ve de oy kaybı yaşayacaklarını düşündükleri için bunu yapmazlar; iş yerlerimizi kendimizin kapatmamızı bekleyeceklerdir.Kimse daha fazla dayanamaz, bu kadar vergi, bu kadar kira birikti, elektrik, su, daha bir sürü borç yazıldı hanemize; kim nasıl çıkacak bu işin içerisinde? Bu yüzden esnaflar kendileri kapatacaktır dükkânlarını, onlar da rahat edecekler ve birkaç güçlü el bu işe el koyup bu sektörü ellerine geçireceklerdir. Hedef bu, aha da buraya yazıyorum.Adamların yaptıkları her şey oy içindir. Her şeyi ne kadar oy alır, ne kadar oy kaybederiz üzerinden yürüttükleri için bunları söylüyorum ve haklı çıkacağımı herkes de görecektir, özellikle kendi oğullarım.Onlara diyorum başka işe bakın, bu iş yeri açılmayacak, açılsa bile bize bir fayda sağlamayacak ama kime diyorum; oturmuşlar evde bekliyorlar, neyi bekliyorlarsa artık.Belli aralıklarla gelip gittiği, sonra yine geri geldiği o anları yaşıyorum; içimde bir şey var, her an bir şey olacakmış gibi endişeliyim, kötü bir haber alacakmışım gibi panik yaşıyorum. Çok duygusalım, hem de ağlamaya çok yakınım.Bunun adı ne bilmiyorum, belki doktora gitsem mutlaka bir şey der ama doktora da gitmiyorum. Sağlığım iyi, bu bahar hiç hastalanmadım, belki de evde kaldığım içindir; dışarıya çıktığım zaman da maske takıyorum, ondan da olabilir. Çünkü bu ayları ben yatak döşek geçirirdim; ateş, öksürük ve de nezle, hele de hapşırıklarım tren vagonu gibi oluyordu. Gel ki hala daha hapşırığım var ama seyrek… Nezle olmadım mesela, iyi değil mi?Şu an sanki biraz rahatladım, daha sakinim, yüzümde tebessüm var, bunu hissedebiliyorum; rahatladım ve daha iyiyim. Hala daha dünyanın en iyi şiirini yazabilirim.Dünyanın en iyi şiiri yazmak nasıl bir şeydir? Mutluluk, sevgi, güven ortamı, özgürlük, hukuk ve de adalettir. İnsanların insanca yaşayabildikleri bir dünya ve de refah seviyesinde bir gelirleri olmasıdır… Yarınlarından endişe etmeden çocuklarını büyütüp geleceğe hazırlamaları; bundan daha iyi, bundan daha güzel şiir mi olur? Aha, belki de o güzel şiiri yazmışımdır, ha ne dersiniz…Şaka bir yana halimiz iyi değil, hiç kimsenin hali iyi değil, kendimden görüyorum.Dün Lale aradı. Şaşırdım aslında, o kadar zaman oldu ki aramayalı, nerden esti onu da bilmiyorum ama belki de köyde oluşundan kaynaklı olabilir. Bizim köye gitmiş, İlhan yeniden evlenmiş ya, o da köye gelmiş, gelir gelmez gidip Laleyi alıp bizim köye getirmiş.Laleyle ikimiz birlikte giderdik köye, belki de o günleri hatırladı bilmiyorum ama ben öyle düşünüyorum… Çok yağmur varmış köylerde, kızlar da köydeymiş, geri gelmişler, benim de gelmemi istedi. Nasıl gideyim ki? Oğullarıma bir kaç kez söyledim gidelim diye ama onları götüremedim, alışkanlık edinmedikleri için hiçbir yere gitmiyorlar ve dünyadan kopuk yaşıyorlar, bu da beni çok üzüyor, haliyle ben de onlara uyuyorum, ben de koptum insanlardan; böyle bir mağaraya sığınır gibi evimize sığındık işte…Sağ olsun, gene de aradığı için… Sordu işimizi, merak etmiş, ben memnun oldum ama oğullarım hiç umursamadılar bile, hiçbir şeyi umursamıyorlar, önemsemiyorlar zaten… Böyle nasıl yaşanır hakikatten de çok merak ediyorum.İnsan hiç mi merak etmez, hiç mi özlemez, hiç mi istek duymaz farklı şeylere? Yok, tek başlarına ortak tek bir arkadaşları var o kadar. Arkadaşları da evlendiler, hepsi de çoluk çocuğa karıştılar, bunlar onu da beceremediler; neden kendilerine güvenmediler? Tembeller çünkü, çalışmaktan, çalışıp yorulmaktan hoşlanmadıkları için… Durum öyle olunca sonrası da böyle oluyor işte. En çok yatmayı seviyorlar. Bu yüzden olmuyor işte, olacak mı? Hiç sanmıyorum.Bir gün öyle bir savrulacaklar ki, belki o zaman akılları başlarına gelir. Umarım fazla darbe almadan akılları başlarına gelir. Sürekli tansiyonları yüksek, bunun nedeni çok düşünüyorlar, içlerine atıyorlar ve de hiç paylaşmadıkları içindir ama öte yandan sanki dünya umurlarında değilmiş gibi gözüküyorlar, ben de öyle düşünüyorum… Bilmiyorum, hakikatten de bilmiyorum.Bir ara iyiydim ama şu an yine kendimi kötü hissetmeye başladım, içimdeki o şey boğazıma dayandı yine, birisi hızlı nefes alsa ürküp yerimden hoplayacakmışım gibi diken üzerindeyim, o derece yani…Laleyle öyle samimi bir konuşma yapamadım, içimden gelmedi çünkü. Ona hala daha çok kırgınım, onu da kolay kolay affedeceğimi sanmıyorum diğerleri gibi. Ha affetmesem ne olur, çok da önemli mi ki; değil, hiçbir şey olmaz onu da biliyorum ama bu benim düşüncem ve böyle düşünüyorum, iyi ya da kötü…Soğuk bir konuşmaydı aramızdaki konuşma. İlk başta çok sıcak başladığı konuşmasına, benden o sıcaklığı alamayınca kendisi de soğudu ve havadan sudan konuştuk, kısa bir konuşma oldu. Oysa şarjımız bitene kadar konuşur kahkaha atardık. Lale benim için önemliydi, çok önemliydi. O beni iki delinin söylediği yalanlarla sattı. Bana hakaret etti, bana hırsız dedi, daha ne diyebilir ki. Nasıl affedeyim onu ve de onunla sıcak bir şekilde konuşayım, bu mümkün mü, değil. Hem unutmayın ben akrep burcuyum…Kapattık telefonu, kuzenlere selam söyle dedi, söyledim, duydular mı bilmiyorum…Dün sabah yürüyüşe gidemedim. Oğullarım her zamankinden daha erkenden kalktılar çünkü iş yerinde ki nette sorun vardı ya, güya adamlar dün geleceklerdi de, gelmeden önce arayacaklardı da, nağ aradılar, nağ geldiler, oğullarım da öylece beklediler adamlar arayacaklar diye.Bi şey söylesen hemen bağırıyorlar ve haklı çıkıyorlar. Ne konuşabiliyoruz, ne herhangi bir değerlendirme yapabiliyoruz, ne de bir karar alabiliyoruz. Hemen, tamam, tamam, sen haklısın, sen her şeyi biliyorsun falan da filan da derken konuşamadan öylece susuyoruz…Bu sabah yürüyüşe gitsem mi acaba? Hava bozuk. İnsanlar arabalarını sarıp sarmalamışlar doludan korumak için ama dolu yağmadı şu güne kadar, bundan sonra yağar mı göreceğiz.Ooo, ne çok şey yazdım böyle, bu yüzden içimde bu kadar boşluk oluştu, içimde ne çok şey biriktirdim de haberim yok, oysa hemen her gün yazıyorum üstelik, neden böyle oldu acaba?
24.06.2020, 11:39, Çarşamba, evdeyim.