1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
34
Okunma
Yalnızlıkta çağrılır gönül, duyanlar duyar,
Bekleyişle pişer iç, sabırla yoğrulur yar.
Geç kalan lütuf insana öğretir edep ar,
Kapı açılmaz bazen; kul kapı olur, anlar.
İnsan; Yalnızlıkta Öğretilen, Bekleyişte Sınanan, Sabırda Olgunlaşandır. Yalnızlık, kulun kendine değil, hakikate yaklaştırıldığı duraktır. İnsan zanneder ki yalnız kalmıştır; oysa çağrılmıştır. Kalabalıklar çekildiğinde, perdeler iner. Geriye, insanın kendisi sandığı ne varsa dökülür. Yalnızlık, nefsin sustuğu; kalbin konuşmaya başladığı andır. Bu yüzden herkes yalnızlıktan kaçar ama arayan, yalnızlıkta kalır.
Bekleyiş, teslimiyetle imtihan edilmektir. Acele, nefsin dilidir; beklemek ise tevekkülün. Bekleyen insan, kapının önünde değil, hükmün eşiğindedir. Ne zaman geleceğini bilmediği lütfa hazırlanır. Gelmeyen her şey, geciken hayırmıdır, yoksa sabrı büyüten imtihan mı, bunu ancak zaman değil, hal belirler. Beklemek, “henüz değil” denileni saygıyla karşılayabilmektir.
Sabır, bekleyişin kemale ermiş hâlidir. Diş sıkmak değildir; gönlü dağılmadan tutabilmektir. Sabır, başa geleni sevme iddiası değil, başa gelene edep göstermektir. Dert geçsin diye değil, insan değişsin diye gelir. Sabır, yükü almaz; yükü taşıyacak omzu inşa eder. Ve kul, sabırla öğrendiğini dua ile bile öğrenemez bazen.
Yalnızlıkta kul çağrılır, bekleyişte arındırılır, sabırda yeniden kurulur. Bu üç hâl, yolu olanın yol azığıdır. Çünkü hakikat yolunda yürüyen bilir: Her gecikme reddediş değildir, her susuş terk ediş değildir. Bazı kapılar hemen açılmaz; insan önce kapı olmaya hazırlanır.
Rifat KAYA
5.0
100% (2)