Kötülük etmeden pişman olmanın en iyi şekli, iyilik etmektir. bretonne
ŞuLeCannn
ŞuLeCannn
VİP ÜYE

Bir Kilim İki Minder

Yorum

Bir Kilim İki Minder

( 2 kişi )

1

Yorum

6

Beğeni

5,0

Puan

84

Okunma

Bir Kilim İki Minder

Bir Kilim İki Minder


Oturdu Emine bacı mindere, aldatılmışlığı içine oturdu aynı anda. Sanki bulutlar, aldatmaktan yorulmayan ruhlar ve onların ağır bedenlerini taşıyan dünya oturdu peş peşe ve hepsi birbirinin üstüne. Ezildi Emine bacı aldatılmışlığın yükü altında. Karşı minderde yerini aldı acılar, yer kalmadı onları koymaya. Boş minderi seyre daldı Emine bacı. Bir kilim, iki minder kaldı ona acılarla dolu hayattan...

"Her gün aynı kilimin üstünde karşılıklı oturduğu adam, minderini terk etmişti. Adam gittiğini sanmıştı hep, kadın aldatıldığını. Oysa minder hala sıcaktı, acılar taptaze. Adam aldanmıştı, kadınsa bin parça. Artık yama devri kapanmıştı ya Emine bacı hangi yarayı sabırla kapatacaktı? Ve hangi kötülüğü iyilikle savacaktı bunca hasardan sonra? Şaşkındı Emine bacı yıllar gibi, bakışları da baygın. Ayılmak için çevirdi bakışlarını boş minderden göğe. Derman diledi yaratandan hiç tükenmeyen dertlerine.
...

Kilimin desenlerine saklanmıştı sanki yılların acısı. Her desende Emine bacının terk edilmişliği. Yeni evlendiğinde rengarenk olan bu kilim evliliği gibi eskimişti. Pörsümüşlüğüne rağmen kilim Emine bacıyı, Emine bacı da kilimi bırakmamıştı. Eşyalar bile ne kadar vefalıydı sahibine karşı. Yamaya alışık minderler atadan miras gibi sapasağlam duruyordu hala. Her şey eskimeye karşı meydan okuyordu ama bir tek Emine bacının evliliği ilk hali gibi durmuyordu.

Emine bacı mutluluklarını yeşil gözlerinin diplerinde, hüzünlerini saçlarının beyazında eriteli çok olmuştu. Artık ne mutluluklar ne hüzünler derinden etkilemiyordu Emine bacıyı. O sıradanlığına alışmıştı hayatın. Eşiyle yaşadıklarından sonra artık anlamı yoktu kışların baharların. Mücadele edecek bir şeyi olmayanlar için anlamı da kalmıyordu pek kargaşanın. Yine de umut edecek bir şeyleri vardı Emine bacının. Kalbi yaralı olsa da hatırı vardı çocuklarının. Önce kendim içi dedi. Sonra çocuklarım için. Yaşamalıyım benim olanlara halel gelmemesi için. Dik durmalıyım dedi. Öyle ki; düşmanlarım sevinmesin.

Gökyüzü yarıldı Emine bacının kararlılığından. Ağaçlar kıyama durdu acılar karşısındaki azminden. Bereket yağmurları yağdı toprağa. Ekinler yeşerdi boy boy. Filizlendi Emine bacının yüreğinde umut. Biri bine kattı sevgi dolu elleri, yetişemedi Emine bacının gayretine hiçbir yiğit. Minder boş kaldı her akşam. Çocuklar umutla doydu hem ana hem baba bildikleri Emine bacının sofrasında. Adamın lafı hiç duyulmadı. Emine bacı yaşadıkların çocuklarına hiç duyurmadı. Aldatılmışlığa ağladı bu ev, duvarlar, yemek pişirilen ocak. Emine bacının sevgisiyle tüttü yine de kurudu zamanla gözlerde yaş. Kimse ağlamadı ondan sonra. Eşyalar solgunluğunu sakladı. Duvarlar dökülmedi, yürekteki burkuntudan sonra. Çocuklar hiç şikayet etmedi, evdeki eksiklerden. Suskunluğa emanet edilmiş yangınlarla büyüdü herkes...

...

Adam bu evde yaşarken hiç gülmedi, çocuklarına ve eşine sevgisini hiç belli etmedi. Adam bu evde mutlu olmayı bilmedi ya da mutlu olmak istemedi. İçi hep huzursuzdu adamın. O, Emine bacıyı hiç sevmedi. Adam başka hayatlar aradı başka şehirlerde. Sahte mutluluklara aldandı. Emine bacı, adama hiç yaranamadı. Çalışkanlık, alımlılık yetmedi adamı evde tutmaya. Adam başka hayatlarda aradı sıcaklığı bir inat uğruna. Emine bacı hayretlerini, hayra yordu her yıkıntıda. Şaşkınlığını, sükuta çevirdi yıllarca.

Adam bir gün her şeyiyle gitti. Giderken; dürüstlüğü, adamlığı, vefası gitti. Aşktan, aşksızlık kaldı sadece vefasızlığın koynunda. Riyakarlık karıştı havaya bir de acılar kaldı bir ok gibi bu evin bağrında. Emine bacı direğe yaslanmayı öğrenmişti sadece. Direksiz yaşamayı hiç düşünmemişti bu evde. Nerden bilirdi en sevdiği adamın bu evi terk edeceğini. Geçici mutluluklar uğruna, direğinin devrileceğini. Direk eğildi, Emine bacı dikildi, ortasına hayatın. Direk devrildi, başka hayatlara umut olmak için gitti bir akşam dönmemecesine. Gidişlerden elemli kadın, kalktı ansızın, acıların devirdiği yerden...

Adam bir daha anılmadı bu evde. Baba sevgisine hasret çocukluklar kaldı geride. Bir de iki minder bir kilim. Minderin birisi hep boş kaldı birinde Emine bacının ağırlığı. Bir minder hep ezik kaldı, diğerinde serserilikler. Uçarılığına rağmen adamın, vefalıydı bu minder. Nice yamalardan sonra aynı yerde durdu hep, bir kilim iki minder. Çocuklar büyüdü zaman sonra, acılar büyüdü kocaman suskunluklarda. Adam hiç dönmedi, yokluğunu bir uçurum gibi bıraktığı bu eve. Bir veda etme gereksinimi duymadı, yokluğundan kalan boşlukları mıhladığı taze beyinlere.

Çocuklar eksik büyüdü, bir yanları devrik. Hep küskün büyüdüler yüreklerinin boynu bükük. Emine bacı eğdirmedi başını evlatlarının. Eğmedi başını hiçbir zaman. Bütün bu yaşananlara şahit oldu bir kilim, iki minder. Birisi daima boş kaldı. Diğerinde Emine bacı. Dağlar kadar ağırdı Emine bacının yükü. Her yağmurda, gökle beraber ağladı. Söz söyletmedi ellere yine de. Adamsızlığını topladı bu evin yıkılmadan. Evin direği oldu zamanla birkaç adam. Adamsızlığa bakıp adam olmayı seçti onlar. Büyüdükçe emanete sahip çıktı çocuklar. Yürüdü Emine bacı. Evlatlarıyla gelen mutluluk büyüdü yeşil gözlerinde. Adam bu mutluluğu hiç göremedi...

22 Eylül 2011
ŞuLeCan


Paylaş:
6 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (2)

5.0

100% (2)

Bir kilim iki minder Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bir kilim iki minder yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Bir Kilim İki Minder yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Sabitlendi
Ali Rıza  Coşkun
Ali Rıza Coşkun, @alirizacoskun
12.12.2025 00:36:53
5 puan verdi
Yazınız, “Bir Kilim İki Minder” metaforu üzerinden bir kadının aldatılmışlık, yalnızlık ve direniş hikâyesini çok güçlü bir şekilde aktarıyor. Emine bacının yaşadığı acılar, boş kalan minder ve eskimiş kilimle sembolleştirilmiş; bu imgeler hem evin hem de hayatın tanıklığını derin bir anlamla yüklüyor. Adamın gidişiyle yıkılan düzenin, kadının sabrı ve çocuklarına olan sevgisiyle yeniden ayakta tutulması, metne trajik ama aynı zamanda umutlu bir boyut katıyor. Özellikle “evin direği devrildi, Emine bacı dikildi” ifadesi, metnin özünü ve kadının direncini çok çarpıcı biçimde özetliyor.

Orta ölçekte bir değerlendirme olarak: Metin, bireysel bir dramı toplumsal bir gerçekliğe dönüştürüyor; kadınların sessiz kahramanlığını, suskunlukla büyüyen çocukların eksikliğini ve eşyaların bile vefa sembolüne dönüşmesini etkileyici bir dille ortaya koyuyor. Kaleminize sağlık; hem hüzünlü hem de düşündürücü bir anlatım.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL