1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
111
Okunma

Yıllar önce çalıştığım kurumun yöneticisi bana bir teklifte bulundu.
Senin çalışmalarından ve iletişiminden çok memnunuz.
Yeni kurulan bir yerleşkede büyük bir depo kuruldu, depo şu anda boş inşat halinde , büyük bir arazisi var, çevrenin yüksek duvarlarla ve dikenli telle çevresi, güvenli bir alan.
Bu arazinin bir bölümünde istinat duvarı var, altından yola geçiyor.
Bu alan içinde 40 metrekarelik iki oda, bir mutfak ve ufak da bir lojman var.
Kendi seçebileceğin bir bölümü bahçe olarak kullanabilirsin, suda yok, dilediğin sebzeyi dikersin, tavuk kümesi yapar, tavuk beslersin, yumurtalarından faydalanırsın. İdare, ilk olarak teklifi sana götürmemi istedi.
Senden ve ailene o lojmanda oturmanı istiyoruz, ayrıca elektrik-su parası da vermeyeceksin. dilerseniz bütün ihtiyaçlarınız için elektrik kullanabilirsiniz.
- Çocuğumun okulu için nasıl sorun olmayacak mı dediğimde 1 km aşağıda bir okul var, biraz zor olsa da oraya gidebilir . Servisle de bunu sağlayabilirsiniz. Kira ve fatura giderlerinin yarısı bile tutmaz. Burada bu masraflar olmayacak. Yalnız çalışma şekli değişmeyecek, iş yerine buradan gidip geleceksin, depoda en az birinin olacağını bileceğiz dedi. Kabul etmek için biraz zaman istedim, enine boyuna düşündüm, güvenlik ve tedirginlik yaşayıp rahatsız olabileceğimizi hesap ettim. Eşim, "Burası bize iyi olabilir, sebzeler diker, tavuklar besleriz, maaşımız bize kalır, 3 sene böyle dirensek ev bile alabiliriz," deyince kafama yattı. Depo alanına taşınma maceramız böyle başladı.
Geceleri deponun güçlü spot lambaları bütün alan aydınlatıyordu, ilk zaman tedirginlik nedeniyle uyuyamadım, birçok gün işe uykusuz gittim ama direnmeliydik .
Yavaş yavaş alışmaya başladık, ektiğimiz sebzeler yeşermeye başladı ,her gün taze yumurtamız da vardı .
İşe gittiğimde eşime pek yardımcı olamasam da hafta sonları ve boş saatlerde bahçe işiyle ilgileniyordum.
10 tane Servi ve 2 Dut ağacı diktim , evimin önüne gölgelik yapması için de 1 asma ağacı.diktim Şehrin kalabalığından, kirinden uzakta adeta burada bir dağ köylüsü gibi olmuştuk , iyice alışmış, hayat rutin şekliyle devam etmekteydi .
Kendi ürettiğimiz sebzelerden yemek yaparken , arada sırada bahçede mangal yakıyorduk. Çocuğumuz için artık sıkıntı da olmuyordu. Kızımın sınıf arkadaşının annesi arabasıyla okul çıkışında kızımızı getirip bırakıyordu, okula giderken sorun yoktu çünkü yokuş aşağı kolaylıkla annesi (eşim) götürüyordu . Günler günleri aylar ayları kovaladı ve kara kış başladı , çok soğuk oluyordu... 2 elektrikli sobayla anca ısınıyorduk. Artık bahçeyle uğraşmak zorluyordu, zaten mevsimsel sebzelerin ekimi bitmişti, bir tek tavuklarla meşguldük. Şubat ayıydı, evimizin çatısında 1 karış kar birikmişti., bizim sahaya yabani hayvanlar giriyordu, ama bunlar köstebek, gelincik gibi hayvanlardı, tavuklara dadanmaya çalışıyorlardı. Fakat bir gece sonunda, tam yatacağımız esnada, dışarıdan acı acı bir inilti sesi geldi, dikkat kesildik bu ne diye, inilti devam ediyor, acı acı inliyordu. Eşime, "İçerideki kapıyı çocukla üzerinize kapat, bakmam şart oldu, bu normal değil" dedim. Kendi güvenliğimi sağlayacak bir şeyler alıp kapıyı yavaş yavaş açtım , Tam karşımda zangır zangır titreyen bir köpek! Yardım istiyordu, gözleri kan çanağına dönmüştü hali perişandı. Eşime seslendim "Misafirimiz var, ama ölmek üzere" dedim. Eşim de çıktı, gördü, "Ayy" dedi, "Kıyamam, buraya nasıl geldi?" Eski battaniyelerle köpeği sardık, birkaç kat mukavva koyduk, iniltisi kesildi.
Dedim, "Ne yemek vardı,?" Eşim, "Yarım tencere nohut kalmıştı yiyemedik , ama köpekler nohut yer mi?" dedi. "Bilmem ki, belki yer" dedim. Biraz ısıttık, ekmek doğradık, hemen hemen bir tencere hacminde nohut-ekmek oldu.
Hayatımda bir köpeğin nohut yediğini ve tencerenin tamamını bitirdiğini ilk kez gördüm. Artık ısınmış, iyice sakinleşmişti. Biz de içeri girdik, uzandık, yattık. Sabah erken kalkmıştım, saat 7 civarındaydı, merakla köpeğe bakıyorum, battaniyeler boştu , köpek gitmişti . İçeri girdim, "Gece gelen misafire gitmiş" dedim. "Vefasız, yaa, insan bir sevgisini gösterir, belki bizimle yaşardı, ama gitti işte" diye diye işime gittim .
Aradan aylar geçti, havalar ısındı, mayısın 29’u, uydu saat 19... Eşim bahçeye masayı kurmuş, ben de işten gelmiştim, kızım, eşim, ben, yemeğe başladık. Kızım, "Baba, baba, dışarıya, demir kapıya bak, aaa" deyince, ", Vefasız dediğim Köpek ve arkasında 4 yavrusu, kuyruklarını sallaya sallaya bize geliyorlar.
Geldiler ve bir daha da gitmediler. Evimizi alana kadar ailemiz olarak devam ettiler. Benim yerime gelen aile, bizim gibi onlara sahip çıktı.
Aradan 15 yıl geçti, depo bölgesine yeni binalar kuruldu
Belediye otobüsleri işlemeye başladı .
Eşime gel bugün bir hayatımıza bir renk katalım dedim , ne yapalım dedi bizim Depoya bir bakalım otobüsler işliyormuş güzel bir nostalji olur dedim o da seve seve kabul etti .
Depoya yaklaşırken ikimizde ağlamaya başladık .
Çok uzaklardan diktiğimiz ağaçlar görünüyordu .
Depo artık faliyete geçtiğinden silahlı güvenlikçi kalmaya başlamış varmış ona kendimizi tanıttık burada ilk kuruluşunda yaşadığımız hayatımızı anlattık köpekleri sorduk Eşimin Nohutçu başı Dediği kızım ve benim Vefalı diye seslendiği Anne 8 yıl önce ,iki yavrusu da 1 yıl önce ölmüş . Yavrunun birini sahiplenmişler , son kalan yavru nere de dedim O da yaşlandı sokaklarda dolaşıyor Bazen buraya geliyor bir şeyler veriyorum dedi .
Yanlış anlamazsan sana bir miktar mama parası vereyim onu lütfen besle olur mu dediğimde Ağabey rica ederim biz ona kıyar mıyız inan gerek yok geldiği zaman mutlaka besliyoruz dedi . İçimize su serpildi , eşimle ağaçlara ellerimiz, süre süre Depo bölgesinden ayrıldık .
Bu gerçek hikaye benim yaşamamda hiç unutulmayan bir vefa belgesidir .
Doğum yapmış bir köpeğin bize gelmesi , bizim kovmak yerine ona yardım etmemiz O gece evde yarım tencere nohut yemeğini kalmış olması , hepsi Yaradanın planıydı bizi sınadı o gece biz aslında Köpeğe iyilik yapmakla Yaradanın planın içinde görev aldık .
Belki de Ailemi korumak için başımıza o Köpeği göndermişti .
Bizim aklımız ermez , ancak Vefa’nın sadece İnsanlara ait bir duygu olmadığını artık çok iyi biliyorum .
Orhan Gülaçar
Görsel . temsilidir .
5.0
100% (2)