0
Yorum
7
Beğeni
4,0
Puan
35
Okunma
Hava çok soğuktu. Yükseklere kar yağmıştı. Köyde daha önce beraber çalıştığım bir öğretmen arkadaşım vardı. Sonradan ilçe merkezindeki bir okula müdür olmuştu. Akşam çoluk çocuk köye bayram için bize gelmişlerdi. Gece geç saatlere kadar oturduk sonra gittiler. Gece yarısı eşi bizi aradı kocasına ulaşılmadığını söyledi. Tahsin hoca Adilcevaz’da lisede okuyan kızını okuluna bırakmaya gitmişti. Giderken yanına iki küçük oğlunu da almış, beraber gider geliriz demişti. Fakat şimdi telefonuna ulaşılamıyormuş. Ben Sağlıkçı İbrahim ve Ali Hoca yardıma gittik. Köyden Malazgirt’e varmamız yarım saati geçti. Oradan da Adilcevaz yoluna çıktık. Dağlar yükseldikçe hava soğudu. Kar lastiğimiz yoktu. Hazırlıksız yola çıkmıştık. Biraz sonra kar başladı. Bir saat kadar yol gittik. Adaksu Köyüne vardık. Karakol yolumuzu kesti. İndik karakola girdik, sobanın başında ısındık. Arkadaşımızın durumunu anlattık. Nöbetçi asker buradan itibaren yolun ikiye ayrıldığını söyledi. Dua edin kestirmeden Dizdar Köyü üzerinden Adilcevaz’a gitmiş olmasın. Yol kötü, çok virajlı. Şimdi yol kesin kapanmıştır. Siz sakın o yola girmeyin, yolda kalır donarsınız dedi. Biz de Ahlat yoluna girdik. Ahlat yolu biraz uzak ama en azından asfalt yapılmış. Epey ilerledik. Kar iyice bastırdı. Kar arabanın önünü kapatıyor, silecekler yetişemiyordu. Gece saat üçü geçiyordu. Derin bir vadinin içinde ilerliyorduk. Kar gelen giden araç izleri kapatmıştı. Yolu bulmakta zorluk çekiyorduk. Yan tarafımızda uçurum vardı. Her an uçuruma kayıp düşebilirdik. Korkudan arabayı yavaş sürüyordum. Yavaş sürünce de araba karda patinaj yapıyordu. Korkudan ecel terleri döküyorduk. Yol bir köyün yanından geçiyordu, köpek sesleri geliyordu. Işıklar sönmüş insanlar kar altındaki evlerinde uyuyorlardı. Köyün yol ayrımına geldik, tabelası kar tutmuş, okunmuyordu. İçimden keşke köye gidip sıcacık bir eve sığınsaydık. Şimdi bu köyün öğretmeni sıcak lojmanında kaygısız uyuyordu. Yol ilerledikçe şartlar zorlaşıyordu. Bu yolu ilk defa gidiyordum. Yan taraftaki dereyi arkadaşımızın uçma ihtimaline karşı ara da bir inip etrafı kontrol ediyorduk. Beyaz bir boşluğa seslenip duruyorduk. Kar ağzımızı tıkıyordu. Sağlıkçı İbrahim buralı olduğu için tipiye alışıktı. Direksiyonu ona verdim. Araba yavaşça ilerliyor, ben ile Ali Hoca arabanın peşinden her birimiz yolun bir tarafını kontrol ederek yürüyorduk. Tipi nefesimizi tıkıyor yürümekte zorluk çekiyorduk. Yol yokuş çıkıyordu. Bir virajda araba patinaj yapmaya başladı. İkimiz arabayı itmeye başladık, Lastikler boşta dönüyordu. Arabanın bagajındaki battaniyeyi ön lastiklerin altına attık, lastikler buzda battaniyeyi parçaladı. Bereket versin araba harekete geçti. Bizler de elimiz yüzümüz üşümüş olarak peşinden koşuyorduk. Araba bizi geride bırakıp gözden kayboldu. Kurtlar bizi parçalar diye ödümüz kopuyordu. Bazen kayıp düşüyorduk. Yolda kalmış insanların kurtlar tarafından parçalandığı söylentileri kulaklarımda çınlıyordu. Arkamıza baka baka birkaç virajı çıktık. Yol düzlüğe çıkınca arabanın yanıp sönen dörtlülerini gördük. Sağlıkçı İbrahim inmiş bizi bekliyordu. Tahsin Hocayı kurtarmaya gelmiştik ama az kalsın tipide kendimiz kayboluyorduk. Ahlat’ın içine indiğimizde sabah ezanları okunuyordu. Karşımızda Van Gölü kurşun gibi ağır bir renk almış, dalgalanıp duruyordu. Gece boyunca kar yağmış, yol açma çalışması başlamıştı. Gölün ufkuna simsiyah bulutlar oturmuş, sular devinimler halinde kabarıp iniyordu. Yolumuz Ahlat üzerinden göl boyunca devam etti. Biraz sonra Adilcevaz’a vardık. İlk işimiz bacasından siyah dumanların yükseldiği yurda gitmek oldu. Yurdun camlar karartılmış, çocuklar derin uykularında yatıyordu. Kapıyı döverek yaşlı hademeyi uyandırdık. Yaşlı hademeye durumu anlattık. Yaşlı hademe kızı çağırdı, Tahsin Hocanın kızı karşısında bizi görünce ağlamaya başladı. Meğerse akşam jandarmanın dua edin arkadaşınız bu yola girmemiş olsun dediği, girmemize müsaade etmediği Dizdar Köyü yolu üzerimden kestirme olur diye Adilcevaz’a inmiş. Kızını yurda teslim etmiş, kızının bize tarif ederken berbat bir yol dediği yoldan gersin geri tırmanıp gitmişti. Kızı ağlamakla haklıydı eğer yolda kaldıysa sabaha kadar soğukta donardı. Kızı pansiyona geri gönderdik. Askeriyeye gittik, nöbetçi amirle görüştük o da Dizdar yolunu kullanan bütün köyleri aradı, muhtarlara arabanın eşkalini verdi. Alınan bilgiye göre yolun kapalı olduğunu söyledi. Ancak bir traktörle yardıma gidilebilir dedi. Biz traktör bulma telaşına düştük. Derken Nöbetçi amir bize müjdeyi verdi. Dizdar köyü korucuları Tahsin hocayı sürekli kazaların yaşandığı bir boğazda bulmuşlardı. Boğazda araba kaymış, derenin kenarına takla atmadan düşmüş. Kimseye bir şey olmamıştı. Tahsin Hoca sabaha kadar arabayı arada bir çalıştırıp ısıtmıştı. Tahsin hocanın şansı varmış arabanın deposu doluymuş. Köylüler traktörle arabayı uçurumdan çıkarmışlardı. Tahsin hoca Adilcevaz’a inince bir adak adadı. Baharda dereye uçtuğu yerde bir kurban keseceğini onu kurtaran köylüleri çağırıp onlara bir ziyafet vereceğini söyledi. Baharda herkes ziyafet beklerken Tahsin Hoca İstanbul’a tayin çıkarmıştı.
Mustafa Alagöz
5.0
75% (3)
1.0
25% (1)