0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
63
Okunma
UNUTTURULMAYA CALIŞILAN TÜRKLÜK VE AYRIŞTIRILAN İSLAM
Sağ sol dediler, başaramadılar. Kürt Türk dediler, başaramadılar. Dinci, laik dediler başaramadılar. Osmanlıcı Cumhuriyetçi dediler, basaramadılar. Şimdi yeni bir akım başladı; "Mezhepçilik"
Altını çizercesine “Ben Hanefiyim”, “Ben Sünniyim”, “Ben Hambeliyim”, “Ben Şafiiyim”, “Ben Caferiyim” Şii, Alevi’yim, demenin özünde, aynı sorun yatıyor. "AY RIM CI LIK". İnsanın ille de bir aidiyet hesabı yapmak zorunda kalıyor ya da bırakılıyor. Bu aslında inandıkları dine hizmet için değil, dar bir kalıbin içine sıkıştırmasıdır.
Oysa İslam’ın özünde; mezhep, tarık, tarikat, cemaat yoktur. Çünkü İslam bir mezhep değil, bir dindir. Ve nereden bakarsanız bakın, İslam dininin Peygamberi Hz. Muhammed’dir; kitabı ise Kur’an’dır.
Allah’ın birliği nasıl tartışmaya kapalıysa, İslam’ın birliği de tartışmaya kapalıdır. Ne var ki, bu birliği, önce mezheplerle bozmaya çalıştılar ve bunu da başardılar. Ama İslam dini yeterince yara almalıydı ki, İslamiyet tamamen yok olsun. Bu yüzden de, Kuran hukümlerini yok saydılar. Dolayısıyla İslamiyeti mezhepler aracılığıyla tartışmaya açtılar. Bugün gördüğümüz gibi, Hanefi, Şafii, Hambeli, Sünni, Şii, Alevi gibi Mezhepler ortaya çıkması yetmezmiş gibi, yüzlerce cemaat ve tarikatlar peydahlandı.
Derken herkesin bildiği o malum söz gerçeğe dönüştü. "Nerede çokluk, orada mokluk!"
Kur’an’ın hiçbir ayetinde, hiçbir cüzünde “mezhep” kelimesi geçmez. Mezhepleri kabul edenler ise, peygamberden yaklaşık dört yüz yıl sonra doğmuştur. Ne yazık ki, her bir mezhebin, her bir cemaat ve her bir tarikatın farklı Allah, farklı peygamber, farklı din, farklı İslam profili yaratması, İslamiyete samimiyetle inanan insanlarda bir kafa karışıklığı yarattı.
Kendimi örnek göstereyim ki, bir yanlış anlaşılmaya yol açmayayım; ben bir Ateist ya da Hıristiyan, putperest, Mecusi olsam ve İslamiyet’e geçmek istesem; Hangi Tanrının, hangi peygamberin, hangi mezhep veya cemaatin, tarikatın İslam profilindeki Allah’ı, Peygamberi ve Kuran-ı kabullenmem gerekir?
Allah bir, peygamber bir, kuran bir, din bir. Peki bu mezhepler, cemaatler tarikatlar neden kendi kafalarına göre Allah’ı Peygamberi ve kuran-ı şekillendiriyorlar? Üstelik de bu şekillendirme yetmezmiş gibi, hepsi; "Benim Allahım, benim peygamberim, benim kuran-ım seninkinden büyük, seninkinden güçlü, seninkinden daha iyidir kavgasına tutuşurlar..
Sebep ne olur ise olsun, Kimin Allah’ı, Kimin peygamberi, kimin dini kimden ve hangisinden daha büyük ve güçlü olrsa olsun, önemli olan; Anadolu topraklarında asırlardır içtihadi meseleleri ırki meselelerin önüne geçirenler, kendi özünü de inkara düşmüştürler. Kendisini, ırkını inkar eden birinin de Allah’ı, peygamberi, dini inkar etmesi kaçınılmazdır.
Şöyle ki, özellikle siyasal islamcılar, diğer bir deyişle "Ajan islamcılar" İslam dini kardeşlik dinidir derken, bir Arabı, bir Ugandalı’yı, Bir Fars’ı ya da Afganistan’lıyı Türk’e kardeş yapıyor. Ne hikmettir bilinmez. Ama bir Türk’ü başta kendi içimizde yaşayan bir Kürt’e, bir Araba veya Fars’a kardeş yapamaya çalışmıyor.
Bu sebeple, bu toprakların hafızasında mezhep, cemaat veya tarikat değil, kültür, kimlik, dil ve tarih vardır.
Kısacası, Din bir seçim, Irk ise kaderdir. Bizim kaderimiz de Türklüktür. Dolayısıyla "hiçbir din, benim ırkımın üstünde değildir. "
Siyasal islamcılar ya da" Ajan İslamcılar" Türk’ün milli ve manevi değerlerine hakaret ederek kazanacaklarını sanıyorlarsa, kendilerini bir kez daha sorgulasınlar.
Unutmasınlar ki, "Türkler İslamiyetle değil, İslamiyet Türkülerle şereflenmiştir."
Bu sebeple siz siz olun; dininizi, ırkınızın önünde tutmayın.
İnançlı bireylerseniz, önce geninize inanın. Ceddinizi yok sayarak büyümeniz mümkün değil. Bu inançla, inandığınız değerler sizi büyütsün, bölmesin!
Efkan ÖTGÜN
5.0
100% (1)