1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
28
Okunma
Hayatın en değişmez gerçeği şudur: Doğru, ne kadar örtülmeye çalışılırsa çalışılsın, bir gün mutlaka kendine yol bulur.
Ama buna rağmen insanlar, yanlışların kalın gölgeleri altında yaşamayı tercih ederler çoğu zaman. Çünkü yanlışı seçmek kolaydır; kendini aklamak kolaydır, yüzleşmemek kolaydır. Doğruyu taşıyabilmek ise hem ağırlık ister, hem de cesaret.
Ne acıdır ki günümüz insanı, doğruyu savunmayı değil; doğruyu görmezden gelmeyi, üzerini örtmeyi, hatta yok saymayı öğrenmiş durumda. Sanki doğrular, birilerinin çıkarına ters düştüğü anda değersizleşen sıradan kelimelermiş gibi…
Yanlışlar öyle çoğaldı, öyle yayıldı ki; bugün birçok kişi yanlışın içinden doğruyu ayırt edemeyecek hale geldi.
Çünkü kazançların, statülerin, hızlı yükselişlerin büyük kısmı yanlışların üzerine kurulmuş bir düzenin içinde yeşeriyor. Doğru olan yolun dik, engebeli, sabır isteyen bir yol oluşu; insanların gözüne artık gereksiz bir çile gibi görünüyor.
Kimse düşünmüyor;
Bir yanlış, ne kadar parlatılırsa parlatılsın, sahte bir ışıktan ibarettir.
Bir doğru ise, ne kadar karanlığa gömülürse gömülsün, kendi hakikatinin ışığını taşır.
Asıl acı olan, doğruyu savunanın yalnızlaştırılması, yanlışın ise kalabalıklaşarak büyümesi.
Yanlışa ortak olan çok, doğruya omuz veren az.
Bu yüzden doğruların sesi kısık, yanlışların gürültüsü yüksek.
Ama unutulan bir şey var:
Gürültü hakikat değildir.
Sahte kalabalıkların alkışı sonsuza dek sürmez.
Ve doğru, en sessiz anında bile yanlışın üzerine örtülmüş bütün perdeleri tek tek yırtacak kadar güçlüdür.
Bugün zor olan, doğruyu yaşamak değil; doğruyu kabul etmeyi erdem sayan insanların azalmasıdır.
İnsan, doğruyu kaybettiğinde değil; yanlışı doğru sanmaya başladığında tükenir.
Çünkü hakikatin düşmanı yanlış değil; onu görmezden gelen insanların korkularıdır.
Ve yine de bilmek gerekir:
Doğrular geç gelir, geç anlaşılır, geç kabul edilir…
Ama geldiğinde, yanlışların yıllarca kurduğu bütün sahte düzenleri tek hamlede yok edebilir.
İşte bu yüzden, gerçeğin üzeri toz tuta tuta kararıyor gibi görünse de, o tozun altında yatan hakikat kendini er ya da geç gösterecek.
Çünkü dünyanın tüm yanlışları birleşse bile, bir doğru kadar sağlam olamaz.
Sonuçta, hayatın bütün gürültüsü arasında doğruyu savunmak bazen bir yalnızlık eylemi gibi görünse de, aslında insanın kendine verdiği en büyük değerdir. Yanlışların kalabalığı, gerçeğin tek başına duruşunu asla gölgeleyemez. Çünkü doğru; bir dava, bir kişilik, bir vicdan meselesidir.
Zaman geçer, insanlar değişir, düzenler kurulur ve yıkılır…
Ama doğrular, suyun yüzüne çıkan hakikatler gibi er ya da geç kendini gösterir.
Bugün yanlışlar güçlüymüş gibi görünüyorsa, bu sadece hakikatin sessizliğidir.
Ve bilinir ki:
Hakikat sustuğu yerde yok olmaz; yalnızca doğru zamanı bekler.
İnsan, yanlışların arasında kaybolmamak için değil; doğruların yanında dimdik kalabilmek için vardır.
Ve bir gün geldiğinde, kaybeden her zaman yanlış; kazanan her zaman doğru olacaktır.
Çünkü gerçeğin kaderi değişmez:
Üzeri ne kadar örtülürse örtülsün, bir gün mutlaka ışığa çıkar.
5.0
100% (1)