0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
36
Okunma
Zaman bazen öyle sessiz çığlıklar atar ki, kulakla değil yürekle duyulur. Biz koşturdukça, dünya hızlandıkça, o çığlık aramızdaki boşluklara, sokakların karanlık köşelerine, unutulan değerlerin üzerine düşer. Ve biz, bir şeylerin yanlış gittiğini biliriz ama yine de devam ederiz; çünkü artık kimsenin duracak hâli kalmamıştır.
Bir zamanlar insan dediğin, insanın yükünü taşırdı. Bir selamın ağırlığı vardı; bir tebessümün bile ayrı bir edebi… Büyüklerin sözü, küçüğün hürmeti, sofrada bereket, evde merhamet vardı. Komşu komşunun kapısını çalmaktan utanmaz; çocuklar büyüklerin yanında diz çökmekten gocunmazdı. Şimdi ise aynı apartmanda yaşayanlar bile birbirine yabancı, aynı sokakta yürüyenler bile birbirine karşı kör. Modernliğin parıltısı, insanın gönül aynasını kararttı belki de.
Bugünün gençlerine bakınca, içim hem acıyor hem umutlanmak istiyor. Ellerinde koca bir dünya, ama ruhlarında derin bir boşluk taşıyorlar. Bilgiyi dakikalar içinde buluyorlar, ama hikâyelerin sıcaklığını bilmiyorlar. Her şeye anında ulaşıyorlar, ama hiçbir şeye bağlanamıyorlar. Yüksek binaların gölgesinde büyüyorlar ama kökleri toprağa değmiyor. Bu yüzden savruluyorlar; çünkü insan toprağa değmeyince savrulur.
Ama suç onların değil.
Onları kirli bir rüzgârın içine biz bıraktık.
Emeği değersizleştirdik, sabrı küçümsedik, sevgiyi tüketim malzemesi yaptık.
Büyüklerin sesini “eski moda”, gençlerin çığlığını “saygısızlık” diye etiketledik.
Her şeyin adı var, kıymeti yok artık.
Kültür erozyonu dediğimiz şey, aslında bir taşın yavaş yavaş aşınması değil; bir milletin kalbinin sessizce oyulmasıdır. Düğünlerimizden türkülerimiz eksildi, sofralarımızdan dua, meclislerimizden edepli söz… Çocuklarımızın gözlerinde masumiyet yerine yorgunluk birikti. Sosyal medya ekranları birer pencereden çok, içeri sızan soğuk rüzgâra dönüştü. Ne varsa değerli olan, ya unutuldu ya da “zaman değişti” diye bir köşeye atıldı.
Oysa zaman değişmedi…
Değişen biziz.
Zaman sadece olanı gösterir, alıp götüren bizim ilgisizliğimizdir.
Ve o sessiz çığlık, tam da burada duyulur:
“Unutma beni…”
Değerlerimizin, kültürümüzün, insanlığımızın fısıltısıdır bu.
Yine de umudu elimden bırakmıyorum. Çünkü bu ülkenin gençlerinin gözlerindeki ışığı gördükçe biliyorum ki hiçbir şey tamamen bitmiş değil. Onlara dokunan bir el, bir nasihat, bir dua, bir doğru örnek yeter. Köklerimizi hatırlatacak bir hikâye, bir türkü, bir vicdan sesi… Hepsi bir yol açabilir. Biz doğru olursak, onlar zaten bulur.
Belki de zamanın sessiz çığlığı tam da bunun için yükseliyor:
“Kaybolanları geri çağır, yeniden tut, yeniden öğret…”
Çünkü unutan toplum tükenir; hatırlayan toplum dirilir.
Ve biz, hatırladığımız gün yeniden çoğalacağız.
Zaman sessiz bağırıyor…
Duyana, hissedene, sahip çıkana ne mutlu.
ALİ RIZA COŞKUN
5.0
100% (2)