1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
33
Okunma
Hayatta iki yol vardır:
Biri zorludur, sabır ister, dirayet ister, insanın kendi ayaklarının üzerinde durmasını ister.
Diğeri kolaydır; başkalarının emeğinin üzerinden yürümeyi, onların alın terini basamak yapmayı ve hırsla gözünü kör etmeyi öğretir.
Azim, insanı yavaş ama sağlam adımlarla yukarı taşır.
Hırs ise acelecidir; adaletin üstünden atlar, vicdana basar, kalpleri ezer.
İşte asıl tehlike de burada başlar… Çünkü insanı gerçekten yücelten şey hız değil, helal yoldur.
Bugünün dünyasında birçok kişi başarının anlamını şaşırmış durumda. Emek vererek değil, başkalarının emeğini çiğneyerek yükselmeye çalışmak, ne yazık ki başarı zannediliyor. “Bal tutan parmağını yalar” sözüne sığınıp haksız kazancı normalleştirenler, işin bal ile değil vicdan ile ilgili olduğunu görmek istemiyor. Oysa insanın en büyük aynası vicdanıdır; gece başını yastığa koyduğunda yüzünü saklayamayacağı tek hakem de odur.
Bir de işin hak boyutu vardır.
Birinin emeğini görmezden gelmek, alın terine ortak olmak, basit bir davranış değil; açıkça hak gaspıdır.
Ve gasp edilen her hak, bir gün mutlaka sahibini bulur. Bugün kolay kazanılanın yarın ağır bir hesabı olur. Çünkü hayat, kimsenin sırtına basarak ilerleyene gerçek huzuru teslim etmez.
Unutulmamalıdır ki;
Haksızlık üzerine kurulan her başarı göçmeye mahkûmdur.
Vicdanı susturarak yürüyen her adımın dönüşü acıdır.
Ve insanın karakteri, zorluklara rağmen doğru olanı seçtiği anda inşa olur.
Eğer gelecekte büyük yıkımlar yaşamak istemiyorsak, bugün attığımız adımlara dikkat etmeliyiz.
Çünkü hayat, bize her zaman yaptıklarımızla geri döner.
Emekle yükselen kazanır; hırsla yükselen ise kendi yaptıklarının altında kalır.
Gerçek güç, başkasının omzuna basarak değil; kendi yarasını sararak, kendi yolunu inşa ederek, kendi emeğinin ağırlığını taşıyarak ilerlemektir.
5.0
100% (1)