0
Yorum
12
Beğeni
0,0
Puan
186
Okunma
Kalakaldığın yerden, gitmek mümkün olmuyor, biat etmişken inanmışlıklarına ve yürürken bir ipin üzerinde tüm dengeli hallerine rağmen; saatin yelkovanını kontrol etmekten, caddeleri duymaktan/pencereleri açmaktan ve gezinmekten ne aradığını bilmeden defterin sayfalarında..yorgun düştüğün bir an.. şimdi burada avuç içlerini çekmelisin/uzaklaşmalısın her şeyden/kendinden…
-İçinden deniz geçen bir şehre gideceğim, çabuk gel son/bahar gelmeden-
Neyi kaybettiğinde döner insan kendi özüne bunu asla öğrenemedim..ölümü asla yakıştırmadım saçlarına, şiir yazmadım anneme mesela ve kaç ovuşturmada diner ağrısı dizimin, huzur bulur eklemlerim..sahi, kaç sözden sonra vücut bulur anlam ve kurulur ilk cümle, ben buna hep üç nokta dedim…
Yer çekimi yasaları vardır..belli bir yükseklikten sonra korkularınla birlik olup, seni savurmaya devam edip, dibe çeken bir girdap.. derine/daha derine..
Ben seni, özgürlüğünün sınırları içinde
sevdim..hani dokunsam, dökülecek gibiydi narin, kİraz çiçeklerin..
Geçmişin dişleri arasına sıkışmış günaydınlar düşer soyut sabahlara..hep aynı yüzlere..ruhunla aranda yasal bir anlaşma İmzalar parmak uçlarının çaresizliği...
Evet daha tenha, daha uykusuz ve çok daha mutsuz haller gelip, işgal eder, dört bir yanın kuşatılmıştır.. gövdende bunlar olurken sen, uzak bir köşede, kuytularının bentlerini doldurmak için daldırıp şiirlerin içine avuçlarını, düş tohumları toplarsın, yüreğine dikmek için filiz filiz..
Irmaklarının, bentlerimi terk edip denizlere akacağını anladığımda, biliyorsun değil mi sana yardım ettim.. aklını okudum birazda, kelimelerin renginden anladım seni, hazırlanır gibiydin bir eyleme ve bende alıp suçu üzerime, sona ve sırra avuç açtım.. yağmur halleri vardır gitmelerin, unutma..
Bir madde, mesela bir anı, bir merhaba, oda/salon, mutfak.. kumandası televizyonun ve monitörüne ruh veren fare ki senin yüreğinde hiç bir zaman diğeri olmayı başaramamıştır/biri. Bir hayat boyu mesafede işgaller kuşanırken sessizliğinde, kendinle yaptığın savaş sonrası ulvi yorumlarında; evet o çokça egemen/seni en derin unuttuğu anlarda bile deyip, susa(ya)rak özlemlerinle, yabancıların en yakını olarak kalır yüreğinde.
Bu bir geçiş/yasa..topal bir süreç..renk körü zam/AN..üç nokta ve ünlem ki belkide ölüm yakışacak gamzelerinin çukurlarına..trajedi bu..bir ışık hızında geçmiş kavimlerin sözleri, az hasarlı bir doğa olayı gibi çarpıyor kelebek kanatlarında, lambanın ışık bilmez yerlerine..yiten ve silinen hatıralar dibe yakın şimdi..
Benim olan, bana ait olan..solum ve sağım yani b’tanem/can evim..göz alabildiğine bir sahilden söz etmiyorum hayır, bir zamanlama meselesi değil
bil/iyorum senin avuç içlerindeki o ses, harf harf yaz(g)ısı yüreğimin…
Beni anlayabilecek kadar yakın olmayı seçiyorum şimdilik, ürkek/durgun bir denizsin biliyorum, kendi sahilinde. derin ve sırılsıklam İÇİN..boğulmak için açılıyorum sularına.
İçine batıyorum,
’batık’
diyebilirsin artık bana..
(...)