Şiir ve Üç Şair
Şiir insanların engin gönüllerinde,büyük tesirler bıraktığı bir gerçektir. İslamiyet’ten önce sihirbazlar kadar şairlerde toplum üzerinde etkileri vardı.Cahiliye döneminde her sene Ukaz panayırlarında toplanan geniş halk kitleleri huzurunda, şiir yarışmaları yapılırdı. Yarışmalar da birinci olan şiir altın harflerle yazılarak, Kâbenin duvarına asılırdı. Fesâhat ve belâğat yönünden değer taşımayan şiirlere îtibar edilmezdi. Ancak yedi kişinin şiiri birincilik alarak Kâbe duvarına asılmıştı. Bunlardan en güzeli, İmri-ül Kays’a âit olanıydı. Bu şiir, Peygamber Efendimiz’in s.a.v. doğuşuna kadar asılı kalmıştı.
Ûmeyye İbni Ebi’s Salt’da o dönemin meşhur şairlerindendir.
Taif’in en güçlü şairi olduğuna, Araplar ittifak ederler.
Ümeyye İbnu Ebi’s-Salt bir ara Resûlullah’ın risâletine inanmış ve Medîne’ye hicretten önce Tâif’ten malını almak üzere Hicaz’a gelmiş.Bedir’e indiği zaman kendisine: ’Ey Ebû Osman nereye gidiyorsun? ’ diye soranlara:
’Muhammed’e tâbi olmak istiyorum! ’ cevabını verir. Bunun üzerine:
’Bu kuyuda ne var biliyor musun? ’ derler. ’Hayır! ’ deyince,
’Dayının iki oğlu Utbe ve Şeybe, falan filanlar da kuyunun içindeler! ’ derler. Bunun üzerine öfkelenerek devesinin burnunu kesip, elbisesini yırtar, ağlar ve Tâif’e gider, orada ölür.Tarihçiler kâfir olarak öldüğünde ittifak ederler. İbnu Hacer Sahibu’l Mirat’da böyle kaydetmiştir.
Bu şairin,şiir yönü oldukça güçlü idi. Şiirlerinde manevi bir derinlik vardı. Allah’a iman mevzularını işlemiş, Bazı beyitleri şöyle:
‘Kıyamet günü Allah nezdinde,
Hânif hariç her din batıldır.. ‘
‘Ey Rabbim beni ebediyen kâfir yapma…’
Hatta peygamberimiz s.a.v. bu şairin, (Ûmeyye İbni Ebi’s Salt’ın) beyitlerini dinlemiş.
Amr İbnu’ş-Şerrîd, babasından anlatıyor:
’Bir gün ben Resülullah’ın bineğinin arkasına binmiştim. Bir ara bana: ’Hafızanda Ümeyye İbnu Ebi’s-Salt’ın şiirinden bir şeyler var mı? ’ diye sordu. Ben: ’Evet! ’ deyince: ’Söyle! ’ dedi. Ben kendisine bir beyt okudum. O yine: ’Devam et! ’ dedi. Ben bir beyt daha okudum.O yine,’Söyle! ’ emretti. Böylece kendisine yüz beyit okudum.’ Müslim.
Cihan güneşi efendimiz, zaman zaman onun şiirlerini dinlemek arzu etmişler, dinledikten sonra buyurmuşlar ki:
‘Ûmeyye İbni Ebi’s Salt iman ede yazmış ‘ bir diğer hadislerinde de: ‘Şiiri iman etti, kalbi küfürde kaldı.’
Müslim’in rivayetin de de:
Ebû Hüreyre’den r.a. gelen hadiste ifade edildiği gibi:
Resûlüllah (s.a.v) :
«Şâirin söylediği en doğru söz Lebîd’in şu sözüdür: Dikkat et ki, Allah’tan başka her şey bâtıldır. Umeyye b. Ebi’s-Saft ise az daha Müslüman oluyordu.» buyurdular.
Cahiliye devri ediplerinden, Necran bölgesinde, Iyad kabilesinde biri daha vardı ki, Kus İbni Saide’dir. Belagatı ve etkileyici konuşmasıyla dikkatleri üzerine çekmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) Onu Okaz panayırında, henüz peygamber olmadan önce dinlemişti.Günümüze kadar ulaşan hutbesinin bazı satırları şöyledir:
‘Ey ahali geliniz ibret alınız, yaşayan ölür. Ölen fani olur, Allah’ın bir elçisi vardır ki, gelmesi pek yakın oldu...Ne mutlu o kimseye ki O’na uyar...Ey cemaat nerde süslü saraylar, Ad ve Semut kavmi. Onlar size nispeten daha zengin kuvvet bakımından daha ileri durumda değillermiydi? Dünya değirmeni onları toz etti... Allah birdir, benzeri ve ortağı yoktur, tapılacak ancak O’dur. Anladım ki, herkese olan bana da olacak…’
Peygamberimiz (s.a.v.) ‘ Allah Kus’a mağfiret buyursun. O tek başına müstakil bir ümmet olarak haşrolacaktır’. Diğer bir rivayette:
‘Ümit ederim ki, Cenab-ı Hak, O’nu kıyamet günü tek başına bir ümmet olarak diriltecek ve bana yollayacaktır.’
Medine de ki Yahudiler Bab-u Avali ve Kuba çevresinde yaşıyorlardı. Onlara
mensup Kâ’b bin Eşref ismiyle anılan bir şair vardı, Söylediği şiirlerle Efendimizi ve fedakâr arkadaşlarını kötülüyor. Müstehcen şiirler yazıyor,Peygamberimizi müşkül duruma sokmak için,karışık ve dolaşık sorular soruyordu. İslâm düşmanlığını körüklüyordu.
Şairimiz der ki:
Kâb’ Medine’den sorumlu, hem şair hemde kâdı,
Müminlerin annelerine utanmadan şiirle saldırdı,
Kıyamet saatine dek lânetlenecek,yerlere batsın adı,
İlâhi tokatla hışmını bulanları temizliyen Medine.
Bedir’deki zafer sevinci Medine’de duyulunca, Önce inanmadı kimseninde inanmasını istemiyordu. Gerçek olduğunu anlayınca, Hiç erinmeden 436 Km yolu göze alarak soluğu Mekke de aldı.Onu ulu bir misafir gibi ağırladılar, etrafında cem olan Mekke müşriklerine, yakıcı şiirler söyledi. Hem ağlıyor; hem dinleyenleri ağlatıyordu. Böğründe çörekleşmiş öyle bir kin vardı ki bu adamın, Müslümanlar aleyhine müşrikleri kışkırtıyor ve diyordu ki:
-‘Bize artık hayat değil ölüm yakışır.’ Okuduğu şiirleriyle Mekkeli kadınları öylesine büyüledi ki, Mekkeli kadınlar saçlarını tıraş ettiler, sonunda olan oldu, bir ağlama yasağı koydular bu yasağı kimse delemiyordu. Hinde dediler ki, niçin ağlamıyorsun? Muhammed ve yandaşları sevinirler,hazrec kadınları bizimle alay mı etsinler? . Mekke’nin ileri gelenleri Bedir’de ölünce perma perişan oldular.büyük hezimete uğradılar. Onlara karşı Peygamberimizin takındığı tavır ve siyaset, oldukça düşündürücü ve ibretlidir, Çok sabırla hareket etmiştir.
Bedir esirleri arasında Ubûl Îzze lakabıyla tanınan, Âmr İbni Abdillah İbni Umeyr, isimli şâir vardı. Resûlullah’a (s.a.v.) Yetim kalacak çocukları için çok yalvardı, bağışlanmasını talep etti. Ancak bir şartla onun talebi kabul gördü. Bir daha Müslümanlar aleyhine şiir söylememek kaydıyla salıverildi.Tekrar İslam’a şiirleriyle çamur atmaya başladı bu kişi, verdiği sözü hiçe saydı. Uhud Muharebesinde esirler arasındaydı,suçu aynı idi, yaptığı başvuru kabul görmedi.
Peygamberimiz s.a.v. ‘Müslüman bir yılana kendini iki defa sokturmaz ‘. Buyurdu.
Allah’ın Resûlü zaman zaman müşrik şairlerle mücadele etmiş. Bir taraftan da Müslüman şairleri teşvik etmiş, onlara iltifatta da bulunmuş.
Salât ve selâm olsun, yol göstericimize, Peygamberimiz Medine ye hicret ettikleri tarihlerde,Yahudi kabileleri Arap kabileleri üzerine baskılarını devam ettiriyordu. Müslümanlar fakirdi, Allah’ın Resûlü, sağa sola harp edevatı için yaptığı müracaatlarında,Yahudiler sevgili peygamberimizle alay ediyorlardı, bundan dolayı haz duyuyor, teselli buluyorlardı.
Peygamberimiz s.a.v. Hassan’a Kureyza Yahudileri için hicvetmesini emretti.
Buyurdular ki:
- ‘Sen Allah ve Resûlü için onları hicvettikçe, Rûhul - Kudüs (Cebrail) seni takviye etmektedir, yardımcındır.’
Evet, ‘ Mümin bedeni ve malı ile olduğu kadar diliyle de, caba göstermeye mükellefti’.
İbnu Abbâs r.a.’dan yapılan bir rivayet şöyledir:
’Resülullah (s.a.v.) ’a bir bedevî geldi. (Dikkat çekici bir üslubla) konuşmaya başladı. Efendimiz: ’Şurası muhakkak ki beyanda sihir vardır, şurası da muhakkak ki şiirde de hikmetler vardır’ buyurdu.’ Ebü Dâvud, Edeb,Tirmizi, Edeb.
İki cihan güneşi efendimiz (s.a.v.) , müminlerin morallerinin yükselmesi için, şiirler yazan ve söyleyen şairleri övmüş, onlara duâ buyurmuştur.Yanında hiç ayırtmadığı şâirler sultanı olan, dava arkadaşlarından üç şâiri görüyoruz. Hassan İbnu Sabit (r.a.) , Abdullah İbnu Revâha (r.a.) , Ka’b İbnu Mâlik (r.a.) .
Sahih hadis kaynaklarında yer alan şu hadisi şerif de:
Hz. Aişe der ki: “Resulullah, Medine’ye gelince, Kureyş müşrikleri, Resulullah’ı hicve (kötülemeye) başladılar.
Ensarı da, O’nunla birlikte hicvettiler.
Gönüller sultanı efendimiz buyurdular ki:
‘Ey Hassan Resûllah adına onlara cevap ver ‘der…
-‘ Kureyşe karşı hicviyelerinizi fırlatın, zira sizin şiirleriniz onlar üzerine ok yarasından daha ağır yaralar açmakta.’ Derdi.
Peygamber efendimiz, onun İslâm düşmanlarına karşı yazdığı şiirlerle cihad ettiğini ve düşmanlara karşı yazdığı şiirlerin her bir kelimesine verilen sevabın, başkalarının gazada kazandığı sevaptan daha çok olduğunu beyan etmişlerdir.
Şiir hem iyiye hem de kötüye kullanabilecek bir silahtı. -Resûlullah şiire müsaade etmiş, savaştaki kılıçla eş tutmuştur.
Allah’ın Resûlü buyuruyorlar ki:
‘Ey Hassan, müşriklerin, kâfirlerin yüz karalarını ortaya koy! Cebrail seninledir. Eshâbım silâhla harb ettikleri gibi sen de dil ile harb et! ‘
Hassan İbni Sabit, peygamberimizin hususi şâirlerinden biridir. Bu Şâir peygamberi iltifata mahzar olmuş, bir sahabedir.
İltifat küçük bir ikram değildir. İlâhi mesajı getiren Cebrail melek kanalıyla, hissesine düşeni almıştır.
Hassan İbni Sabit, Belagatlı ve etkileyici konuşmasıyla dikkatleri üstüne çekerdi.Onu dinleyenler, yorgunluk ve açlıklarını unuturlardı.sesi daha canlı ve gürdü.
Hassan bin Sabit şiirleri ile Resulullahı, İslâmiyeti ve eshab-ı kiramı över, metheder ve İslâm kahramanlarını cihada teşvik edici beyitler söylerdi.
Hassan b. Sabit, Ensar şairlerinin en büyüğü idi. Kureyş müşriklerini nesep ve ahlak yönünden bütün ayıp ve kusurlarını ortaya döker, kötülükle geçmiş günlerini dile getirirdi
Hassan ibni Sabit (r.a.) Bazı beyitleri …
“Kalplerinde buğz ve husumet taşıyan insanların içi, altında ateş yanarak kaynayan tencereler gibi devamlı kaynar. Buğz ve düşmanlık sebebiyle içlerinden ateş saçılır.”
“Zenginlik bana hayayı unutturmaz. Dünyanın musibetleri huzurumu bozmaz. İnsanın namusu ve şerefi hiçbir leke ve yaraya tahammül edemez. Nasıl bir şişe kırıldıktan sonra tamir olmaz ise, insanın namus ve şerefi de öyledir.’
Abdullah b. Revaha, müşriklerin itikad ve ibadetlerini yerer, kafir ve müşrik olmanın kötülüğünü ve gülünçlüğünü belirtirdi.
Ka’b b. Malik: “Ya Resulullah! Şiir hakkında ne buyurursunuz? ” diye sormuştu.
Peygamberimiz: “Mü’min, kılıcıyla da diliyle de cihat eder! ” buyurdular. İbni Abdul Ber İstiab.
Ka’b b. Malik, kahramanlık destanları mahiyetinde şiirler söyler, “Siz bize ne yapmaya kalkışırsanız, biz de size öyle yapar, hakkınızdan geliriz” diyerek müşrikleri tehdit ederdi.
Fahr-i Kâinat (s.a.v.) efendimiz, Arap şâir ve hatipleri geldiğinde hatiplere karşı Sâbit İbni Kays (r.a) ’ı şairlere karşı da, Hassan İbni Sâbit (r.a) i görevlendirirdi.
Hicretin dokuzuncu senesinde Beni Temim kabîlesinden bir heyet, esirlerini almak için Medine’ye gelmişti. Yanlarında en meşhur hatiplerini ve şairlerini de getirmişlerdi.Her iki tarafın konuşmaları tamamlanır tamamlanmaz.
Temim heyeti, hatip ve şairleri, Müslüman hatip ve şairlerine hayretler içinde baka kaldılar. İleri gelenlerinden Akra bin Hâbis kendini tutamayıp, şöyle dedi:
Allaha yemin ederim ki, bu zâta, ’Muhammed aleyhisselâma’ her zaman O’na bizim bilemediğimiz bir yardım gelmektedir. O, muhakkak muvaffak olacaktır. Herşeyde, herkese üstün gelecektir. Onun hatibi ve şâiri, bizim hatibimizden ve şâirimizden üstündür. Sesleri de seslerimizden daha canlı ve gürdür.
Akra bin Hâbis bu sözleri söyledikten sonra Peygamberimizin yanına yaklaştı ve Kelime-i şehâdeti söyleyerek Müslüman oldu. O Müslüman olunca bu heyete bulunanların hepsi Müslüman oldu.
Bunun üzerine Peygamberimiz hepsine birer hediye verdi. Onlardan alınmış olan bütün esırleri de serbest bıraktı.
Enes r.a. anlatıyor: ’Resûlullah s.a.v. Hendek’e gitti. Gördü ki Muhacir ve Ensar soğuk bir sabah vakti hendek kazıyorlar. Onları vuran yorgunluk ve açlıklarını görünce (şiirimsi bir ifade) terennüm ettiler:
’Ey Allahım! gerçek hayat ahiret hayatıdır, Ensar ve muhaciri mağfiret buyur! ’ Çalışanlar da O’na şöyle mukabele ettiler: ’Biz Muhammed’e bey’at edenleriz Hayatta kaldıkça cihad gayemiz.’ Buhari, Megazi, Fedailu’l-Ashab, Müslim, Cihad Tirmizi, Menakıb
Câbir İbnu Semure r.a. anlatıyor:
’Ben, Resülullah (s.a.v.) ’la yüz defadan fazla birlikte oturdum. Ashâbı ona şiirler okuyor, cahiliye devriyle ilgili hadiseleri zikrediyorlardı. Resülullah (s.a.v) da sâkitâne onları dinlerdi. Bazen (anlatılanlara) onlarla birlikte tebessüm buyurduğu olurdu.’.
Şiir konusu, disiplin ve mücadeleyi gerektirir, dört başı mamur ehliyetli ve liyakatli şâirler şiirleriyle övülmüş, taltif edilmişler. Diğer taraftan da bâtıl ve hevâ adına olan şiirler hüsnü kabul görmemiş reddedilmiş. Bu konuda farklı görüşleri olanlarda vardır…
Emredilen kadarıyla şiire kıymet veren, bu sanata yönelen, teveccüh gösterenlerin hiçbir endişeleri olmasın.
Hadis kaynaklarında yer alan rivayetler iyi tetkik edildiğinde, görülür ki, Peygamber efendimizin şiir karşısında ki tavrı, hiçbir zaman sert değildir. Birkaç istisna hariç..
Allah’ın Resûlü, talim meclisleri yorucu ve usandırıcı olmaması için, zaman zaman ibretli kıssalar anlatılmasına, yer verdiği gibi, şiir okunmasına da yer vermiştir. Kalbi zaman zaman dinlendirmek nebevi emirlerdendir. Huzur verici, berrak,doğru kaynağı esas alan şairlerin şiirlerinde, sebebini karıyamadığımız, doğruluklar ve güzellikler vardır. Allah gönüllerimizi kendisine yaklaştırsın.
.. …………
Kaynaklar:
Sahihi Buhari, S. Müslim,Sün.Ebu Davut, Sün. Tirmizi,Siyer İbni Hişam, ElVefaul Vefa,Semhudi, İbrahim Canan Kütüb-i sitte, M. Asım Köksal İslam Tarihi, İbni Abdul Ber İstiab, c.1, s.344, c.3, s.1324, Zehebi Alamünnübela, c.2, s.375376) , mavera,Hassan bin Sabit.
Bruxelles 2005
Ali Kılıç Kakiz