0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
101
Okunma
Ne zormuş sevdiğini haykıramamak…
İçinde fırtınalar koparken, gururun uğruna o kaosu bastırmaya çalışmak…
Yüreğin yerinden fırlayacakmış gibi çarpıp, tüm kelimelerin boğazında düğümlenmesi…
Doğru ya da yanlış, eksik ya da fazla…
Öyle ya da böyle… Kırıklarla dolu bir kalp bile, susuzluktan çatlamış bir çöl gibi sevmeye devam edermiş.
Kasım ayları vedalarla dolu olurmuş;
Oysa bu mevsimde senden bir veda almayı hiç düşünmemiştim.
Kızgınlığım da hayal kırıklığım da öfkem de…
Hepsinin altında sana duyduğum özlemi ve sevgiyi bastırdığımı fark ettim.
Unutmak istemişim belki, ama unutmanın kıyısına bile varamamışım.
Bir cümlen bile içime su serpiyormuş da, ben bunun farkına ancak şimdi varmışım…
Belki biliyordum; sadece farkındalığını yaşamıyordum.
İyi ya da kötü geçen bir ömür…
Yılların bıraktığı izlerle kalbime dokunan o sıcaklığı,
Soğuk bedenim hissettiğinde, sonbaharın o keskin havası vurdu yüzüme.
Sonbahar… Her şeyin şahidi; bitişlerin, başlangıçların tarihi.
Ve yine bir sonbahar… Bir anda bizi içine alan bir mevsim.
Büyülü bir ayın büyüsünde kaybolduk.
Bu büyü biter mi, sürer mi bilmem…
Ama ruhuma işlenmiş o izin, bir daha aynı anlara rastlamayacağımı söylüyor bana.
Eksiklik, koku, özlem, sıcaklık, gülüş, öfke, kırgınlık…
Bizi biz yapan her şey.
Kimi zaman üzüntü ağır bassa da, özlemle özlediğim bir anısın sen.
Hiç bitmesini istemediğim, ama aynı zamanda seni yeniden arzuladığım bir özlem…
Kalbimdeki yerin de, ruhumdaki izin de silinmez.
Belki senin yaraların bir gün kapanır…
Ben yine de senin katilin olmak istemem.
Sonbaharın olayım;
Senin bende olduğun gibi.