0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
140
Okunma

Oğlum emre için...
Şehir Koynunda Bir Sessizlik”
Şehir duvarları ardına saklar ya insan kendini…
Kalabalığın içinde bir başınalığa tutunur,
görünmez olur ama yine de bir yerlerde varlığını duyurur.
Ben de böyle bir anda yakalandım işte;
ellerimde küçücük bir can,
omuzlarımda kentin bütün yorgunluğu.
Bu sokak, bin adı geçmiş bir cadde değil belki
ama benim sessizliğimi en iyi bilen yerlerden biri.
Duvarlar anlatmaz, şehir anlamaz
ama yine de insan bu gri tonların içinde
kendi iç sesini bulur bir şekilde.
Sert bakmayı öğretir şehir,
kimseye güvenmemeyi,
kimseye yüzünü açık bırakmamayı…
Ama kalbinin yumuşadığı bir an mutlaka olur,
benimki de işte ellerimde duran bu masumluğa denk geldi.
Gözlerimi yere indirdiğimde
düşüncelerim yukarıdan geçip giden bulutlar gibi
derin ve ağırdı.
Hayat denen şey,
bazen bir adım ileri, üç adım içe yürüyormuş meğer.
Ve şehir,
bütün karmaşasına rağmen
insana şöyle fısıldarmış sessizce:
“Yorulsan da durma…
Kaybolsan da kendine dönersin sonunda.”
Ben de o gün
kentin ortasında durdum,
ama içimde yürümeye devam ettim.
Çünkü insan bazen
bir köpeğin sıcaklığıyla,
bir duvarın soğukluğuyla,
bir anlık bakışın gölgesiyle
kendini yeniden toplar.
İşte tam da öyle bir gündü;
şehrin ortasında,
yorgun ama dimdik,
suskun ama kendimden vazgeçmemiş…
S.k