0
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
91
Okunma
Kasım, takvimin usulca içeri süzülen serin nefesidir. Sokakların üzerine hafifçe çöken bu hüzün, kimseyi ürkütmez; aksine insanın içini biraz da dinlendiren, sessiz bir kabulleniş taşır. Şehrin sesleri bile yumuşar bu ayda. Gürültüler, sanki görünmez bir örtüyle sarılır da fısıltıya dönüşür. Yapraklar, dallardan topluca ayrılıp yere doğru dönerken, her biri kendi küçük vedasını yazar havaya. Her düşen yaprak, insanın kalbinde bir rafı daha boşaltır sanki.
Kasım, içe doğru çekilmenin mevsimidir. Dışarıdaki soğuk, insanı kendi sıcaklığıyla baş başa bırakır. Bazı akşamlar, camlara vuran rüzgarın uğultusu, eski bir hikayenin kapısını aralar. Kimseye anlatmadığın bir anın, bir cümlenin, bir kırgınlığın gölgesi hafifçe belirmeye başlar. Bu ay, unuttuğunu sandığın duygulara geri dönüş bileti gibidir. Derinlerde bir yerde saklanan sızıların adını tekrar duyarsın. Yine de bu geri dönüş, yakan değil, fark ettiren bir dönüş olur.
Kasım’da kalpler biraz daha ağır, adımlar biraz daha yavaş olur. İnsan, acele etmeyi bırakır. Sanki kendi içindeki düğümlere dokunmak için daha fazla zaman tanır kendine. Bir köşede çayını yudumlarken, yaşanan her şeyin içinden geçip bugününe gelen bir yolculuğun sesini dinlersin. Anıları yok sayamazsın; ama artık seni belirlemelerine izin vermemeyi de öğrenirsin.
Gökyüzü bu ayda başka bir karaktere bürünür. Ne tamamen karanlık ne de aydınlık. Arada bir yerde, kendi dengesiyle durur. Bazen insan da öyledir: Ne tam iyidir ne tamamen kırık. Kasım, işte o aralık hâllerini anlamaya izin verir. Kendini yargılamadan durabileceğin bir ay sunar sana. Neşeni saklaman gerekmez, hüznünü de abartman. Her duygu olduğu gibi durabilir.
Kasım’ın bir başka sessiz güzelliği, insanı güçlü hissettirme şeklidir. Soğuk yüzüne vurur ama üşümezsin; rüzgar saçlarını savurur ama savrulmazsın. Bir yanın, yılın bitişine yaklaşmanın olgunluğuyla dolar. “Dayandım, buradayım” hissi koyu bir çayın sıcaklığı gibi yayılır içine. Sessizce. Nazikçe.
Ve geceleri… Kasım geceleri, insana içsel bir meydan okuma sunar. Gökyüzü, siyaha çalan bir lacivertle seni dinler. Tek bir yıldız bile görünse, sanki evren “hala bir ışık var” diye fısıldar. O fısıltı insanın kendi içindeki kırık yerlere çarpar, sonra oradan yankılanır.
Kasım, bitişe yaklaşan ama bitmeyen bir ay gibi durur. Biraz hüzün, biraz kapanış, biraz başlangıç. Bir tadı vardır: ne ekşi ne tatlı, ikisinin arasında bir yerde. Bir duygunun ortasında yürüyormuşsun gibi hissettirir.
Ve bütün bunların içinde, insana kendi sesini daha net duyma fırsatı verir. Çünkü kasım, yalnızca bir ay değildir; insanın içindeki sessiz odaların lambasını yakar. Orada sakladığın ne varsa, dürüstçe önüne serer. Kendinden kaçamayacağın ama kendine iyi gelebileceğin bir zamandır.
Kasım, içi üşütmeyen ama düşünceleri derinleştiren bir ay. İçinde hem yarım kalanların hem de tamamlanacakların izi bulunur. Ayın tüm ağırlığıyla ve tüm zarafetiyle insanı kendine çağırır. Ve sen de o çağrıya kulak verirsin.
Kim bilir Belki’de Bu Son Kasım…