Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Hakan HAVUZ
Hakan HAVUZ

ABİMİN SESSİZLİĞİ

Yorum

ABİMİN SESSİZLİĞİ

( 2 kişi )

3

Yorum

11

Beğeni

5,0

Puan

208

Okunma

Okuduğunuz yazı 8.11.2025 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.

ABİMİN SESSİZLİĞİ

Abimin Sessizliği

Henüz yedi yaşındaydım, hayatın o aydınlık akışından habersiz bir gecekondu evinde yaşıyordum. Gelin size, bu evde hüzün yağmurlarıyla yıkadığım hikâyemi anlatayım. Benim adım Hakan. Abimin sekizinci yaş gününün olduğu bir cumartesi akşamıydı. Evde kızılca bir kıyamet kopuyordu sanki. O gün bizim için bir mahşer gecesinden farksızdı.

Abim çilli suratlı, yeşil gözlü, çok da yakışıklı bir çocuktu. Onun hayatımın en önemli parçası olduğunu bilmek bana güç veriyordu. Annemle babam hemen hemen her akşam kavga ederlerdi. O gece başlayan kavganın dört insanın hayatını karartacağını bilmiyorduk. Babam meyhaneden yine alkollü bir şekilde eve gelmişti. Biz abimle sporcu kartlarımızı sayıyorduk. Yine her akşamki gibi bağırtılar başladı sandık, ama öyle olmadı. Gittikçe artan bir gürültü hâkimdi eve. Komşuların bu sesi duyması imkânsızdı. Gözlerim abime takılı kaldı öylece. Sonra bir anda sesler kesildi.

Neler olup bittiğini anlamak için abimle odadan çıktık; salona doğru ilerlerken bacaklarımız titriyordu. Sobanın üzerindeki kestaneler yerlere saçılmış, borular düşmüş, ortalık adeta bir savaş alanı gibiydi. Gözlerim ilk defa o an yüreğime bir ömür unutamayacağım bir acı sahne koymuştu.
Annem kanlar içinde yerde yatıyordu. Dudaklarının titrediğini görüyordum; henüz ruhunu teslim etmemişti. Abim bağırarak koştu, yerde kanlar içinde yatan anneme sarıldı. “Ne olur kalk anne!” feryatları insanı diri diri toprağa koyuyordu sanki. Babama sanki kal gelmişti, öylece donmuş, gözlerini bir noktaya sabitlemişti. Ben ise dilimi bıçak kesmişçesine susmuştum. Konuşamıyor, sadece soğuk bir acıyla olup biteni izliyordum.

Tam o sırada babam başını kaldırdı, sabitlendiği yerden gözlerime kilitledi gözlerini. O bakıyordu, ben bakıyordum. Sonra belinden çıkardığı silahı gözünü gözümden kaçırmadan kafasına dayadı. Titrek sesiyle yalnızca şunu diyebildi: “Beni affedin.” Ve tetiği çekti. Oracıkta hayatını kaybetti, annem ise çoktan abimin kucağında ruhunu teslim etmişti. Silah sesi, çığlıklara karıştı. Abim korkudan bana doğru koştu, ben ona sarıldım. Gecenin karanlığı, mahşerin ta kendisiydi. İçim sarsılıyordu; bir çocuk kalbi o kadar acıyı taşıyamazdı. Salonun girişinde yığılıp kaldık abimle.

Birkaç dakika sürmeden yan komşumuz Kemal amca kapıyı kırarak içeri girdi. Vahim manzarayla karşılaşınca o da ağlamaya başladı, eli ayağına dolaşırcasına telefonuna sarıldı. Polis ve sağlık ekiplerini aradı. Bizi de evden çıkarıp hemen bitişiğinde bulunan kendi evine götürdü. Yaklaşık on-on beş dakika sonra, annem ve babamın cenazesini almaya bir ambulans ve polis ekipleri geldi. Ertesi gün defin işlemlerinin ardından, bizi Sosyal Hizmetler’e teslim ettiler. Oradan bir yetimhaneye yerleştirildik. Ben bütün süreçte abimin elini bir an olsun bırakmadım. O benim süper kahramanımdı. Ben abimi o günden sonra ne ağlarken gördüm nede gülerken.

Yetimhane güzel bir yerdi; birçok arkadaşım olmuştu ve zor da olsa alışmıştım. Ama abim için durum aynı değildi; gittikçe susuyordu. Sanki her geçen gün biraz daha kayboluyordu. Ve ben, o karanlık geceden altı ay sonra, abimi yavaş yavaş kaybediyordum. Ocak ayıydı, her taraf kar altındaydı, dışarıda zemheri bir ayaz vardı. Abime bakmak için altıncı koğuşun kapısının önüne gitmiştim. Banyo günüydü bugün, abimlerin sırasıydı. Banyonun önüne geçtim, beklemeye başladım. İçeriden, o mahşer gecesini andıran feryatlar geliyordu. Evet, bu ses abimindi. “Yanıyorum! Dökme, ne olur!” diye çığlıklar atıyordu. Bakıcı kadın, sıcak suyla abimi yakıyordu.

Engel olamıyordum. Sesleri kulaklarımı deliyordu. Ağlamaya başladım, koşarak kullanılmayan odalardan birine girdim. Orada uzun bir süre ağladım. Sonra dayanamadım, abime bakmak için tekrar çıktım. Onu, yetimhanenin giriş kapısının yanındaki pencerenin kenarında oturmuş buldum. Dışarıyı seyrediyordu. Gittim, başımı omzuna koydum. Tepki bile vermedi. Öylece uzun uzun izledik dışarıyı.

Bir süre sonra abim yerinden kalktı. Gözleri ağlamaktan şişmişti. Sonra herkes dağıldı, koğuşlarına döndü. Biz o gün yemekhaneye gitmedik. Aç uyuduk. Biliyordum, abim yemek yemeyecekti. Ve daha bunun gibi yüzlerce gün…

Nihayet ben on altı, abim ise on sekiz yaşına kadar gelmiştik. Abimin yarın sabah yetimhaneden ayrılma günüydü. Suskunluğunu yüreğine hançer gibi saplamıştı benim canım abim. Ben abimi o mahşer gecesinden sonra ne gülerken gördüm, nede ağlarken.

Bugün abimin son günü olduğu için sabah erken kalkmıştım, kahvaltı saatine daha zaman vardı. Üzerimi giyip abimin koğuşunun önüne gittim. Onu uğurlayacaktım. Bu yetimhanenin bulunduğu mahallede bir sucu dükkanı vardı, abim gününün büyük bir kısmını orada geçirir, evlere su dağıtımı yapardı. Dükkan sâhibi kâmil amca abimi çok seven güleç yüzlü ellili yaşlarda bir adamdı. Çıktıktan sonra orada hem çalışacak hemde o dükkanda yaşayacaktı abim.
Koğuşun önüne gelmiştim, o sırada kapının önünde bağrışmalar, koşuşturmalar vardı. Bir kavga çıktığını sandım. Odaya girdiğimde ise vücudum buz kesti. Yüreğim, o mahşer gecesine yeniden uyanmıştı sanki. İçindeki sessizliği boynuna geçirdiği bir iple dindirmişti abim. Öylece cansız bedenine bakakaldım. Çığlıklarım içime içime işliyordu sanki. Ellerimi ayaklarımı hissedemiyordum. Feryadım ise duyulamayacak kadar çetindi. Annemle babamı aynı gün vahim bir olayla kaybetmenin trajedisini ne ben unutabilmiştim nede abim, ama abim beni o geceye tekrar götürmüştü. Cebinden çocukken ona hediye ettiğim sporcu kartları çıkmıştı, bunları sâdık öğretmen daha sonra odasına çağırarak bana vermişti.

Abimin cenazesini defnettikten sonra , yetimhane hayatı bana zaman kavramını yitirdiğim bir mezarlık gibiydi. Günler sessiz sessiz ilerliyordu. tüm dünya karanlığa gömülmüştü. O günden sonra beni ne ağlarken gördüler nede gülerken. Çünkü abimin sessizliği yüreğime miras kalmıştı.
Ve ben, o gün anladımki…
Bazı insanlar yaşamayı değil, susarak gitmeyi seçer.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (2)

5.0

100% (2)

Abimin sessizliği Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Abimin sessizliği yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ABİMİN SESSİZLİĞİ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
İbrahim Kurt
İbrahim Kurt, @ibrahimkurt
9.11.2025 18:06:47
5 puan verdi
günün çalışmasını kutluyorum
deniz-ce
deniz-ce, @deniz-ce
9.11.2025 17:48:57
İnsan ne diyeceğini bilemiyor.
Sabrınız ve sizi hayata bağlayanlarınız bol olsun dilerim.

Meyzem
Meyzem, @meyzem
9.11.2025 00:36:57
Nefesim kesildi okurken
Yorum yapamayacağım
Bu gerçekmi yoksa hikayemi.?
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL