Bir kimsenin beni yüzüme karşı methetmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni tenkit etmeye de hakkı olması lazımdır. bısmark
İlkay Coşkun
İlkay Coşkun

Küresel İklim Değişimi

Yorum

Küresel İklim Değişimi

( 1 kişi )

0

Yorum

2

Beğeni

5,0

Puan

136

Okunma

Küresel İklim Değişimi

Küresel İklim Değişimi

Küresel İklim Değişimi
-Tehditler ve Çözümler-

“Küresel İklim Değişimi –Tehditler ve Çözümler” Yazar Mahmut Kayhan’ın, Eylül 2025 tarihinde, KDY Yayınları etiketiyle okurlarıyla buluşturduğu araştırma-inceleme türündeki yeni kitabıdır. Eser, otuz ana başlık ve yetmişin üzerinde yazıyla, yüz doksan altı sayfa hacmindedir. Yazar, bu çalışmasıyla son yıllarda daha çok gündemde olan küresel iklim değişikliği sorunsalı hakkında yapılması gerekenlere dikkat çekmekte, farkındalık oluşturarak, öneri ve tespitlerde bulunmaktadır. Hayat için gerekli olan hava başta olmak üzere su ve toprak üzerinde daha çok durulmaktadır. Öyle ya hava olmadan en fazla birkaç dakika, su olmadan üç dört gün, toprağı temsil eden gıda olmadan da yedi veya biraz daha fazla gün yaşayabiliyoruz ancak. Anlatım olarak da edebi üsluptan daha çok yalın, anlaşılır ve gayeli bir dille yol alınmaktadır. İlgili konunun anlaşılabilmesi açısından etraflıca bir değini de bulunularak, adım adım sarih bir anlatım tercih edilmiştir.

Küresel iklim değişimi konu başlıklarına bir göz atacak olursak; “İklimdeki bozulma, sıcaklık artışı, buzulların erimesi, okyanus akıntıları, tropikal kasırgalar, El Nino, La Nino, barajların yerel iklim üzerindeki etkisi, ani su baskınları, iklimin sosyo-ekonomik etkisi, meteorolojik konfor, meteorolojik uyarılar, kentsel ısı adası” gibi en azından bir kısmını sıralayabilirim. Bunların yanında, iklim güvenliği konusu, enerji taleplerinin karşılanması, halk sağlığı, ulaşım sorunları, ağro (tarım) meteorolojisi, albedo, güneş radyasyonu, iklim ve sigortacılık gibi birçok konuyu da bunlara dâhil edebiliriz.

Her ne kadar küresel iklim değişikliği konusunda sıcaklık artışları daha ön planda gibi gözükse de havanın kimyasal yapısının bozulması ile yaşanan olumsuzluklar ve doğal afetler de öncelikli sırada rol oynamaktadır. Fosil atıklar ve başka etkenler nedeniyle artan karbondioksit oranının zararlı etkilerinin yanında metan gazı artışı da dikkat çekmektedir. Öyle ki metan gazı karbondioksitin yirmi katı kadar daha güçlü havayı ısıtma potansiyeline sahiptir. Mesela bir kilogram metan gazı salınması 84 kg. karbondioksitin emisyonu ile eşdeğerdir. (S. 27) Mesela karbondioksitin atmosferde 150-300 yıl boyunca kalabilmesine karşılık metan gazı atmosferde 10-15 yıl civarında kalabilmektedir. Bu da metan gazı artışıyla mücadele de bir öncelik sırası vermektedir diyebiliriz. Başka bir ifadeyle iklim değişikliğiyle mücadele noktasında, metan gazı miktarının düşürülmesi daha hızlı ve daha öncelikli katkısını sunacaktır.

Dünya iklim deseninde önemli bir rol üstlenen tropikal kasırgalar, El Nino, La Nino, Muson yağmurları gibi küresel etkisi çok büyük olan etmenleri sıralayabiliriz. Hatta Güney Amerika Kıtası’nın beşte ikisini kaplayan karbon yutağı olan yağmur ormanlarını da bunlara dâhil edebiliriz. Bütün ormanlar ve yer şekilleri kendilerine özgü flora ve fauna özellikleri cihetiyle iklime her zaman etki ettikleri muhakkak. Dünya üzeri atmosferde hareketli sistemler olarak, Sibirya Yüksek Basınç Merkezi, Azor Yüksek Basınç Merkezi, İzlanda Alçak Basınç Merkezi ve Basra Alçak Basınç merkezleri de hava tahmini, yağış ve diğer parametreler noktasında bizlere fikirler vermektedir. El Nino; Pasifik Okyanusunun tropik doğu bölgelerinde görülen yüksek dereceli okyanus yüzey sıcaklığıdır. La Nino’da, yine Pasifik Okyanusu’nun Orta Amerika tarafında görülen soğuk okyanus sıcaklığıdır. Bunlarla beraber, okyanuslardaki sıcak su akıntıları (Gulf-Stream), Labrador (Soğuk su akıntısı – Atlas Okyanusu) ve bunların tersi Güney yarımküredeki okyanus akıntılarına da ayrı ayrı değinilerde bulunulmaktadır. Gulf-Stream; Ekvator bölgesindeki sıcak su kütlesinin Atlas Okyanusunun kuzeydoğu kesimlerine yani İngiltere açıklarına ulaşması ve bu durumun iklime etkisi irdelenmektedir. Labrador ise tersi istikamette yani Grönland bölgesinden güneye doğru soğuk su akıntısına karşılık gelmektedir. Bütün bu akıntılar küresel iklimi belirleyici ayaklarından olduğunu söylesek yanlış olmayacaktır.

Bunların devamında rüzgâr ve yağış konusuna geniş bir yer ayrılmış. Rüzgârın olumlu etkisinden ziyade yıkıcı yönü daha çok ele alınmaktadır. Son yıllarda dünyada meydana gelen tüm afetlerin yaklaşık üçte ikisinin meteorolojik kökenli olduğunu düşünürsek olayın ehemmiyetini daha iyi kavramış oluyoruz. Küresel iklim değişikliği noktasında tropikal kasırgaların etkisi büyüktür elbette. Beaufort ölçeğine göre 119 km’den fazla ve dönerek esen rüzgâra kasırga dendiğini biliyoruz. Etkili olan bu rüzgârın helezonik hareketinin kuzey yarım kürede saat ibresinin tersi istikametindeyken, güney yarım kürede ise saat ibreti istikametinde yol almaktadır. Bu etkili rüzgârların ülkemize etkileri yanında bizi direkt etkileyen lodos, ağ yel, kıble, poyraz, karayel gibi diğer birçok rüzgâr çeşidini de bunlara dâhil edebiliriz.

İklim değişikliğinde, sıcaklık artışıyla beraber yağışın azalması ve yağış dağılımındaki farklılaşmalar dengeleri alt üst etmektedir. Doğanın sevinç gözyaşları olan yağmur, kar, dolu, çiy, kırağı gibi hidro-meteorlar üzerinden mevcut durum analizleri yapılmaktadır. Bu noktada ani su baskınları, şehir selleri, drenaj taşkınları, ani kar erimesi gibi ek konular da afet düzeyinde ele alınmaktadır. Aşırı yağış tahminlerinde aşırı yağışa bağlı olarak ani gelişen debili ve kontrolsüz su akışlarının neden olduğu can ve mal kayıplarının minimize edilmesi amaçlanmaktadır. Yağmurun yağması güzel ama seli daha da çok uyandırmamak için alınacak tedbirlerle yağışın yıkıcılığını azaltmak gerekiyor. Toprak altında saklanan kimyasalların ortaya çıkmasına sebep olan sellerin bu yıkıcılığını da hep göz ardı ediyoruz maalesef. Bununla birlikte kuraklıkla mücadele noktasında yağmur suyu hasadının yapılması, buharlaşmayı azaltıcı kimi tedbirler, kimi sucul bitkilerin yetiştirilmesinden vaz geçilmesi gibi konularda da çarpıcı örnekler verilmektedir. Mesela suyun, yüzde sekseninin buharlaşma ile kaybedildiği öğle saatlerde sulama yapılmaması gerektiğinin notu düşülmektedir. “Yer altı su rezervleri sürekli izlenmeli ve belirli izinler dâhilinde sınırlı bir miktarın kullanımına izin verilmelidir. Kullanılacak kısmın oranı yıllık yağış rejimine bağlı olarak kendini telafi edebilecek oranların üzerinde olmamalıdır.” (s. 148)

Yüzde 71’i suyla kaplı gezegenimizde sadece yüzde üç tatlı su bulunmaktadır. Bu tatlı suyun da yüzde 70-80’ini gıda üretiminde ve tarımda kullanıyoruz. Bununda sadece yüzde birinin ulaşılabilir su olduğunu ve su fakiri bir ülke olduğumuzu da düşünürsek kullandığımız suyun kıymeti daha önem kazanmaktadır. Teorik başka bir bilgiyi de paylaşmak istiyorum; meteorolojik kuraklık tanımı olarak, yağmursuz geçen 14 ve fazlası gün süre sonunda başladığı kabul edilmektedir. Buharlaşma noktasında da suyun sıcaklığını artırmayacak şekilde göl gibi su yüzeylerine güneş panelleri döşeyerek azda olsa buharlaşma engellenebilir. Bu işin sağlık ciheti de her zaman vardır elbet. “Örneğin nemli havanın, romatizma hastalıklarında soğuk havanın kalp rahatsızlıklarında ve kuru havanın astım rahatsızlıklarında olumsuz anlamda etkili olduğunu söyleyebiliriz” (s. 149)

Kitapta, Afrikalı sporcuların maraton koşularında neden daha çok başarılı oldukları da hava basıncı üzerinden açıklanmaktadır. Afrika gibi havanın sıcak ve basıncın düşük olduğu yerlerde hava yoğunluğu daha düşük olduğu için burada yaşayan insanlar oksijen ihtiyaçlarını daha kolay karşılamaktadırlar. Bir diğer ifade ile bu özellik dolayısıyla daha az enerjiye ihtiyaç duyulmaktadır. Bir bölge de basınç yüksek ve hava sıcaklığı düşükse havanın yoğunluğu da yüksektir. Basınç düşük ve hava sıcaklığı yüksek ise havanın yoğunluğu düşük olur. Bunlarla birlikte, su buharı içinde buna benzer bir durum vardır. Aynı sıcaklık ve basınç altında havada ne kadar su buharı varsa hava o kadar az yoğundur. Atmosfer basıncı yükseklikle birlikte azalmaktadır. Aynı zamanda yerçekimi nedeniyle yere yakın seviyelerde gaz yoğunluğu da artmaktadır. Yani havanın içindeki su buharı arttıkça havanın yoğunluğu azalacaktır. Su buharının yoğunluğu havadan daha az olduğu için su buharı atmosferin üst seviyelerine doğru hareket edecek. Ve böylece yoğunlaşmayla bulut ve hidrolojik döngü oluşacaktır.

Gerek meteoroloji eğitimi almış gerekse de hayatını bu meslekten idame ettiren birisi olarak mesleğimle alakalı bilimsel çalışmalar, -astronomiyi de buna dâhil edersek- hep dikkatimi celp etmiştir. Kitapta yer alan ve bilimsel bir altlığı da olan bazı tespitleri buraya taşımak istiyorum izninizle. “En az otuz yıl ve üstü zaman diliminde bir bölgede görülen ortalama meteorolojik koşullara bölgesel iklim diyoruz”, “Karbondioksitin (O2), miktarının artması sıcaklığı artırıcı, azalması ise sıcaklığı düşürücü bir etki yapmaktadır” Ozon gazının oluşumu şu şekilde özetlenmiştir. “Oksijen gazı (O2), güneşten gelen mor ötesi zararlı (ultraviyole) ışınlarının etkisiyle Ozon (O3)’e dönüşmektedir. Ozon gazının diğer gazlardan ayıran en önemli özelliği ise jelimsi yapısıyla, dünyamıza zararları ışınların ulaşmasını engellemektedir. Paleo Klimatolojinin ne olduğuna bir bakalım. “Kayaç değişimleri, çökeltiler, sondaj karotları, buzul katmanlarından alınan örnekler ve ağaç halkalarındaki değişiklikler incelenerek bazı sonuçlara ulaşmayı içermektedir. Mesela kar ve buzul içerisinde binlerce yıl hapsolmuş havanın dahi incelemeye alınması paleo klimatolojinin ilgi alanlarındandır. Son olarak çok duyduğumuz Kyoto Protokolünün kısa bir tarihine bakalım. Kyoto Protokolü 1997 yılında kabul edilmiş ve 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. Biz de ülke olarak 26 Ağustos 2009 tarihinde protokolü imzalayarak taraf olmuşuz.

Son tahlilde, iklim değişikliği ile mücadele de hızlı yol kat edilmesine, etkilerinin azaltılmasına yönelik çalışmalar ve alınması gereken tedbirleri içeren güzel bir kitap okudum. 2008’den bu yana iklim değişikliğinin 22 milyon üzeri iklim mültecisi üretmiş olduğunu düşünürsek durumun vahametini ve boyutlarını daha iyi kavramış olacağız. Konu dâhilinde bilimsel anlatımın yanında gerekli olan uyarılar, alınması gereken tedbirler, çevre şuuru-bilinci, pastoral-hümanizm incelik ve yurtsama yer almaktadır. Özellikle yaşadığımız çağda zaman denen hoyrat aceleciyle beraber çokça çeldirici bizleri daha fazla tüketmeye yönlendiriyor maalesef. Bu kadar hızlı ve kötü gidişatın devamında, gelecek nesiller inşallah cehennem yüzyılını yaşamazlar umarım. Bu kadar olumsuz gidişatın karşısında, set olmuş karşı duruşlarda yok değil elbette ama daha muhkem bir duruş sergilememiz gerekiyor. Küresel iklim değişimi ve çevre sorunları konusunda geleceğe yönelik çok çeşitli senaryolar olsa da insanlığın en kötü senaryoları düşünüp tedbirler almaktan başka da bir çıkış yol yok. Bütün yaşanan sıkıntılar, zorluklar bize gösteriyor ki acının önündeki her yara gibi örseleniyor dünyamız maalesef. Yeter ki dünya, insanları ve bütün canlıları kanadından vurulmuş kuşlar gibi bırakmasın. Velhasıl, iklim değişikliği ve çevre konusunda duyarlı hatta dertli olmalıyız. Yoksa gönlü denizde olmayanın derdi de sahil de olmayacaktır. Âşık Veysel’in, “Anlatamam derdimi dertsiz insana” dediği gibi derdimizi anlatabileceğimiz birçok devlet ve çokça insan bulmalıyız. Biz yine anlatımımızı, anlamlı güzel bir sözle nihayetlendirelim. “Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı. Biz onu çocuklarımızdan ödünç aldık”

İlkay Coşkun
Güneysu Dergisi
Sayı 137, Güz 2025

Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Küresel iklim değişimi Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Küresel iklim değişimi yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Küresel İklim Değişimi yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL