0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
114
Okunma

İnsanlardan hep korkardım. Çünkü onların sevgisinin bedelini hep ödemek zorundaydım. Korkumdan saklanırdım; bu, lafın gelişi söylenmiş bir korku değildi. Öyle çok saklandım ki, kendimi bile zor buldum. Bulduğumda altı yaşında ürkmüş bir kız çocuğuydum hâlâ. Aynı yerde, orada duruyordu; düştüğü yerden hiç kalkmamıştı. Onu oradan çıkarmak hayatımda verdiğim en büyük mücadeleydi. Değişip dönüşebilmek için çok acı çektim. Bu acıları ben seçtim. Biçilmiş bir kaftan gibi üzerime yakıştı her biri. Terzileri de çok sevdi beni o hâlde görmeyi. Gördükleri şey ben olmadım hiçbir zaman. Kıyafetleriydi yansıyan gözbebeklerinden.
Ben nicedir kendimi aradım. Çok istedim terk etmeyi “muş gibi” hallerimi. İncinmemeyi yalnız kalmak diye anladım. Sonra öğrendim; kendimi ancak başkalarında görebilirdim. Var olduğumu ancak onlar bana söyleyebilirdi. Modern dünyanın sattığı “kendini sev” hilesine hiç inanmamıştım zaten. Yeni temiz insanlar aradım. Temiz sandığım insanlar aslında kendi yaralarımla aynıydı. O kadar çok çirkinlik görmüş olmama rağmen, sahtekârlığın samimiyette böyle gizlenebilmesine çok şaşırdım. Gözlerimin büyüklüğü belki de bu gördüklerimdendir. Veya bu şaşırmalarımdan.
Sorsan onlara, kız çocuklarını seviyorlar. Kendi evlatlarına gösterdikleri inceliği bir zamanlar küçük bir kız olan kadınlara göstermiyorlar. Sahtekârlıkları da onların en nadide kıyafeti. Ama ben yine de yakıştıramıyorum bunu insanlara. Saflığım nasıl malzeme oldu onlara. Kim bilir kaç kez gülmüşlerdir. Ve onlar gülerken benim içimde gün batmıştır, en güzel renkleriyle. Hiç acımamışlar. İnsanları değil, kendimi affetmem gerekiyor.
5.0
100% (1)