- 1290 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
BİR ÇOCUĞUM OLSA ONU ÜNİVERSİTEYE GÖNDERMEM
Hayat ne güzel birşey. Yeryüzünde insanın gezerek, görerek, yiyip içerek, yaparak ve yaşayarak keyif alacağı ne çok şey var.
Kendisi için çok leziz bir yemek yapıp yiyebilir insan ya da onun için başkasının yaptığı yemeği afiyetle yiyebilir.
Ya da resim yapar; içinden geldiği, yeteneğinin el verdiği gibi. Ya da resim yapan başka birinin sergisini gezerek keyif alabilir, zevklerini, düşüncelerini, beğenilerini tokuşturabilir.
Ama böylesi zevklerden, mutluluklardan en sıyrık yaşayan biz miyiz acaba yoksa bana mı öyle geliyor? bilmiyorum.
Hayatımızı haftalık, aylık, yıllık alışveriş malzemeleri gibi yaşıyoruz. Bir hafta yetecek yemeklik malzemeyi dolaba kaldırıp günlere göre çıkarıyor ve pişiriyoruz. Bugün kabak, yarın ıspanak, öteki gün patlıcan...
Önce büyüyelim, sonra okuyalım, sonra evlenelim, sonra emekli olalım, sonra sonra da ölmeden yetişebilirsek gezelim, tozalım, keyif çatalım. Çok geç, çok geç.(hani şimdi eğitimde varya 7 çok geç diye!) Evet gerçekten çok geç.
Hayat sıra beklemez, ölüm bekler mi?
Mutluluk da beklemez. En mutsuz insanlardanız bana kalırsa. Somurtuk yaşıyoruz, selamsız sabahsız, kendimizi az geliştiriyoruz, kapalı kutu gibi yaşıyoruz ama başkalarını hep merak ediyoruz, çok eleştiriyoruz. birbirimizin hareket alanlarını daraltıyoruz, eleştirilerden çok etkileniyoruz.
Üniversiteye gitmeden yıllarca hazırlık hazırlık yapıyoruz. (o da ayrı bir konu) İyi bir bölüm, iyi bir üniversite.
Liseyi de öylece ne okuyup, öğrendiğimizi, nasıl şekillendiğimizi görmeden bitiriyoruz. Oysa liseden çıkış bana göre artık hayatın içinde akabilecek nehir kolları gibi bağımsız, kaynağını bilen, su olduğunun farkında olarak akmak gibi.
Liseden sonra ister bir işe girip çalışırsınız, ister okulu devam ettirir üniversiteye gider mesleki eğitime yönelirsiniz.(Zira üniversite benim için meslek öğrenilen yerdir, öyle her şeyin öğrenildiği bireyin şekillendiği yer değil)Ya da hayatınızın başka bir yerinde, yılında gidersiniz üniversiteye(belki bu arada başka şeylerle ilgilenmek istersiniz.)
Ya da liseyi bitiren biri sadece bir anne olabilir. Ve çokta güzel çocuklar yetiştirip onları becerileri zevkleri olan, mutlu, hayattan keyif alan bireyler olarak yetiştirebilir. Neden olmasın, çünkü ona 5+6 yıl (benim zamanımda öyleydi) ; hayat bilgisi, sosyal bilgiler, fen bilgisi, matematik, türkçe, beden eğitimi, müzik, resim, edebiyat, coğrafya, tarih, felsefe, psikoloji, sosyoloji, mantık, fizik, kimya, biyoloji... öğretiliyor.Yani hayat öğretiliyor, neden iyi ingilizce bilen bir ev hanımı ya da yamaç paraşütü yapan ve geçen yazını İtalya da mesela geçiren bir tezgahtar olmasın?
Üniversiteye kadar kanatlar çıkmış, gaga sivrilmiş, tüyler belirmiştir, üniversite de kanatları çırpmayı ve uçmayı öğrenirsiniz bir serçe ya da bir güvercin ya da bir leylek gibi, işte hangi kuşsanız.
Ama biz ne yapıyoruz üniversiteye gelince; daha kuşmuyuz onu bilmiyoruz ve kuş olduğumuzu da, hangi kuş olduğumuzu da, nasıl uçacağımızı da hepsini orada öğrenmeye çalışıyoruz, olmuyor. Hatta çoğu zaman içgüdüsel de bir yaklaşımla kuş olduğumuzu farketmeden uçmayı öğreniyoruz.(Hayat okuyabilsek bize kuş olduğumuzu da uçmayıda içgüdüsel bir yaklaşımla öğretecek aslında üniversite olsada olmasada)
Sonra da mesleğe başlayıp neredeyse emeklilik yaşına doğru resim kursuna, müzik topluluğuna, katılıp ölmeden kendimiz ve mutluluğumuz için bir şeyler yapmaya yani "ben bir serçeyim, bir kırlangıcım, bir güvercinim " demeye başlıyoruz.
Neden bizim milletimiz için üniversite de okumak en önemli şey? hele de dört yıllık; çünku bu hep var üniversitede okuyorsan sorarlar kaç yıllık diye, yahu ne yapacaksın kaç yılık, sana ne?
Neden içimizde olması gereken öz güveni mesleki ünvanların etiketleri altında arıyoruz?
Hayatın, mutluluğun, varolmanın ne olduğunu sormayan, sorgulamayan insanlar bir bakıyor ki ben evet falanca bölümü bitirip filanca ünvana ulaşmışım ama mutlumuyum, zevklerim, ilgilerim, meraklarım var mı?
Ben bu gün bir çocuğum olsa onu üniversiteye göndermem, en azından dayatma yapmam, onu buna mecbur bırakmam. Kendine diploma gerektiren bir meslek seçmeyecekse.
Önce hayatı öğretirim ona , mutluluğu öğretirim ve kendi mutluluğunu arayıp bulabilmeyi. Belki fotografı çok sevecek ve fotoğrafçı olacak, belki de bir aşçı (benim gibi boğazına düşkün olursa!)
Onun mutlu, dürüst, haklarını ve sınırlarını bilen biri olmasını sağlamış olabilmek yeter bana. Bir dil bilen, bir kaç ülke gezip gören ve öncesinde kendi ülkesinin couğrafyasını bilen, özel ilgileri, merakları olan, bir müzik aletini çalan örneğin, bir insan olarak yetişmesi bana yeter, varsın bir mesleği olmasın!
Hem böyle bir çocuk yetiştirebilse insan o kendini göndermez mi gitmesi gereken yere?
Kendi değerlerimizi ve doğrularımızı bularak yaşayalım hayatta, sistemlerin ya da geleneklerin yaptırımlarıyla değil bana kalırsa. Ve hayat içinde "7 çok geç" leri yaşamadan: Mutlu olalım ve bu mutluluğumuzu başkalarıyla da paylaşalım, çok geç olmadan.
YORUMLAR
Onun mutlu, dürüst, haklarını ve sınırlarını bilen biri olmasını sağlamış olabilmek yeter bana. Bir dil bilen, bir kaç ülke gezip gören ve öncesinde kendi ülkesinin couğrafyasını bilen, özel ilgileri, merakları olan, bir müzik aletini çalan örneğin, bir insan olarak yetişmesi bana yeter, varsın bir mesleği olmasın!
Hem böyle bir çocuk yetiştirebilse insan o kendini göndermez mi gitmesi gereken yere?
haklısın sevgili hasretÖZLEM,
biraz geç okudum ama okudum yazını..
tebriklerimle...
Öncelikle hoş geldiniz...
Bizler genelikle başkaları için varız gibi bir dayatma söz konusu şimdi yaşadıklarımızdan. Nasıl mı? Hep birileri buna ne der, komşular ayıplamaz mı, adam okudu bak ne güzel yaşıyor, falanın oğlu tıpı bitirdi vb.
Hata kız istemeye gidilirken bile sosyal hayatı sorulmaz, sağlığına da bakılmaz, bilgi o kadar önemli değil ilk soru: Ne iş yapar gencimiz? veya diploması var mı? bomba gibi düşer kız istemeye gidenlerin önüne...
Birde baba mesleğine bir dayatma da var "Babası gibi olsunlu" isteklerde cabası.Bence hayat üniversitesi daha önemlidir şimdiki sistemli ve ezbere eğitimi veren üniversiteden...
Kutladım sizi yürekten ve çok güzel tespitlerdi hayata dair. Yorumum uzun olduysa afola
Saygılarımla