Gönlünün arzusuna göre iş yapma ki, sırtına pişmanlık yükü yüklenmeyesin. ferideddin attar
belkibirharfimben
belkibirharfimben

Aman yine arkamızı dolaşmasınlar

Yorum

Aman yine arkamızı dolaşmasınlar

0

Yorum

4

Beğeni

0,0

Puan

140

Okunma

Aman yine arkamızı dolaşmasınlar

Aman yine arkamızı dolaşmasınlar

Bir Yazar Nasıl Okunur’da John Freeman’ın söyleşi yaptığı yazarlardan birisi de Norman Mailer. Mailer, söyleşinin son kısımlarında, hayatı üzerine bir roman kaleme aldığı Hitler’e dair şunları söylüyor: "Almanya’nın I. Dünya Savaşı sonrası berbat koşulları gözönüne alındığında bir canavarın ülkeyi ele geçirmesi için bütün şartlar yaratılmıştı." Yani, ona göre, ilk dünya savaşındaki yenilginin Almanlara verdiği utanç, onları, ’kurtarıcı her sese koşulsuz kapılacak’ bir pozisyona getirdi. Benzer bir tesbiti tarihçi John Lukacs da Modern Çağın Sonu’nda yapar.

Ona göre de Hitler’in ’tek adam’ olması sürecinin taşları halkına aşıladığı ’özgüvenle’ örülmüştür. Almanlar kendilerini o kadar aşağılanmış hissetmektedirler ki, bu aşağılanmadan kurtulmak için, tutulacak her ışığa delice koşmak eğilimindedirler. Hitler’in hüneri bu psikolojiyi hitabetiyle yönetmesindedir. Sonraki olağanüstülüklerse halkın bu hitabete verdiği coşkulu karşılıktır. Kitapta Simone Weil’in 1942’de dillendirdiği şu ifadeler iktibas edilir:

"Hitler ekonomiyi küçümsüyorsa, nedeni, ekonomiden hiç anlamıyor olması değildir. Ekonominin bağımsız bir gerçek olmadığını ve sonuç olarak gerçek kuralları bulunmadığını bildiği içindir. (Bu Hitler’in sahip olduğu basit sağduyu anlayışlarından birisidir ve bu tür fikirler pek az anlaşıldığı için ilham edilmiş olarak nitelenebilir.) Hitler’in, bir tür insan meselesinin fiziğini idrak ettiğini, açıkça idrak ettiğini inkâr etmek güç görünüyor. O ’zorlamanın gücüne’ dair şaşmaz bir inanca sahip. Hitler’in olağanüstü gücü, olağanüstü yükselişi, olağanüstü başarıları halkını olağanüstü derecede cezbetmesi büyük ölçüde onun aklın maddeden üstün olduğu kanaatinden kaynaklanıyor."

Evet. Hitler’in ’sıradışı yükselişi’ konunun uzmanlarına göre böyle bir içeriğe sahip. Fakat, bu hikâye bize, hemen hemen aynı dönemlerde yaşanan bir başkasını hatırlatmıyor mu? Soru şu: Neşe ne zaman tehlikeli olur? İşte, Bediüzzaman Hazretlerinin, Tabiat Risalesi’nin başına koyduğu ’İhtar’ bu konuda da gözümüzü açar cinsten:

"1338’de Ankara’ya gittim. İslam Ordusunun Yunan’a galebesinden neş’e alan ehl-i imanın kuvvetli efkârı içinde, gayet müthiş bir zındıka fikri, içine girmek ve bozmak ve zehirlendirmek için dessâsâne çalıştığını gördüm. ’Eyvah’ dedim. ’Bu ejderha imanın erkânına ilişecek!’ (...) Maatteessüf, o dinsizlik fikri hem inkişaf etti, hem kuvvet buldu."

Demek Hristiyan takvimine göre 1922 yılında, yani Cumhuriyet’in kurulduğu dönemde, mezkûr tehlike kendisini bizde de göstermiş. Balkan harpleri, 93 Harbi, I. Dünya Savaşı vs... Üstüste yaşanan mağlubiyetlerden izzet-i nefsi iyice kırılan müslümanlar büyük bir zafer elde etmişler. Elhamdülillah. Ancak... Zafer sarhoşluğu içinde kimlerin arkamızı dolaştığı anlaşılamamış. Tıpkı Uhud harbinde, galibiyet sevinciyle, okçular tepesi terkedilip düşmanın taarruzuna uğranıldığı gibi, Kurtuluş Harbi’nde de, yine galibiyetin sevinciyle, iman tepesinde dikkat kesilmesi gereken mü’minler bu önemli mesailerini unutmuşlar. Yahut bakacak dermanı bulamamışlar. Devletin direksiyonunun kimlerin eline geçtiğini anlayamamışlar. Bedeli Uhud’dan da ağır olmuş üstelik. Bin yıl İslam’ın bayraktarlığını yapmış bir mücahidler topluluğu, dedelerine, "Eliyazübillah!" dedirtecek deneate sürüklenmişler. ne medreselerini ne İslam harflerini ne de ezanlarını ellerinde tutabilmişler... Hüda tekrarını yaşatmasın. Âmin.

Dua ediyoruz ama dikkatli olmakta da fayda var. Çünkü ’neşe zamanlarının körleştirici etkisi’ her zaman câri. Nitekim 15 Temmuz’da kazandığımız zafer de bizi bir ölçüde sarhoşluğa düşürdü. Öyle ki, kemalizmle yüzyıllık hesaplaşmamızı yapmasını beklediğimiz hükümetimiz, bu hesaplaşmayı ’önemsememeye’ başladı. AK Parti’de artık eskisi kadar coşkulu bir ’kemalizm eleştirisi’ göremiyoruz. Başını biraz Atatürk’e doğru kaldıranı ise, 5816’dan önce, partinin kendisi buduyor. Misalleri bir değil yüzü geçti. O yüzden Ahmed kardeşiniz de kendisine sormadan edemiyor: Acaba yine birileri arkamızı mı dolaştı? Neşemizi dikkatsizliğimize fırsat mı bildi? Böyle birşey olduysa tekrar nasıl toparlanacağız? Aynı şeyleri yaşamadan evvel direksiyonu elimize nasıl alacağız? Sorularım var. Fakat cevaplara sahip değilim. Belki bileniniz vardır. Yine hidayetini Hak Teala’dan dilemekten başka çare bulamıyorum.

Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Aman yine arkamızı dolaşmasınlar Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Aman yine arkamızı dolaşmasınlar yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Aman yine arkamızı dolaşmasınlar yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL