Bir kimsenin beni yüzüme karşı methetmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni tenkit etmeye de hakkı olması lazımdır. bısmark
TİLHABEŞLİ FİLOZOF
TİLHABEŞLİ FİLOZOF

Din İstismarı ve Toplumsal Ahlaki Çöküş

Yorum

Din İstismarı ve Toplumsal Ahlaki Çöküş

( 1 kişi )

2

Yorum

3

Beğeni

5,0

Puan

261

Okunma

Din İstismarı ve Toplumsal Ahlaki Çöküş

Din İstismarı ve Toplumsal Ahlaki Çöküş

Toplumların çöküşünde en belirleyici etken, ahlakın ve adaletin yitirilmesidir. Tarih boyunca hangi toplum din, iman, ahlak ve adalet ilkelerini çıkarlarına kurban etmişse, orada önce güven kaybolmuş, ardından çürüme başlamış, sonunda da devletler ve medeniyetler yerle bir olmuştur. Bugün bizim yaşadığımız coğrafyada da en acı tecrübe budur: Din, yani en kutsal olan, en saf olan, insanı erdemli kılmak için var olan öğreti, kirli çıkarların perdesi hâline getirilmiştir. Prof. Dr. Hasan Onat’ın ifadesiyle, “Kötülük, ahlaksızlık, adaletsizlik ve her türlü yanlışı din kullanılarak örtüyorsanız, dini önce ahlaksızların tasallutundan kurtarmak gerekir.”

Bu ifade aslında içinde bulunduğumuz tablonun özetidir. Din artık bir ahlak pusulası değil, birçok kişi için çıkar aracı, güç sopası ve en acısı, yapılan kötülüklerin üzerini örtmek için kullanılan kalın bir perde olmuştur.

Görünürde Dindarlık, Gerçekte Çıkar Düzeni
Bugün sokakta, kürsüde, ekranda, hatta devlette “dindar” kimliğiyle görünen pek çok kişinin hayatına bakıldığında, ahlaki değerlerle en ufak bir ilgisi olmadığı görülüyor. İnsanların dini duygularını sömürerek kendine menfaat sağlayan bu kesim, en büyük zararı dine değil, dindarlığa veriyor. Çünkü insanlar artık şunu sorguluyor:

“Din buysa, bu din bana ne kazandırır?”

“Dindarlık buysa, neden ahlak dışı davranışlar dindarlığın gölgesinde meşru sayılıyor?”

Sonuçta dindarlık, ahlaklı olmaktan, dürüstlükten, hak yememekten, adaletli olmaktan koparılıyor. Bunun yerine “görünüşte dindar olma” ve “din üzerinden çıkar devşirme” öne çıkıyor. İşte toplumsal çürümenin asıl sebebi budur.

Din İstismarının Klasik Yöntemleri
Dini çıkarına alet edenler, genelde şu yöntemleri kullanır:

Dindar Görünerek Güven Sağlamak: İnsanlar “dindar” kimseye kolayca inanır, ona teslim olur. Bu yüzden sahte dindarlar sakal bırakır, tesbih çeker, dua eder, namazdan bahseder ama hayatında adalet ve ahlak kırıntısı bulunmaz.

Kutsalı Kalkan Yapmak: Eleştirildiklerinde hemen “dine saldırıyorsunuz” diyerek kendilerini dokunulmaz kılarlar. Oysa eleştirilen din değil, o dini kendi kirli işlerine alet eden kişidir.

Helal–Haram Dengesiyle Oynamak: Kendilerine fayda sağlayan haramları türlü bahanelerle “helal” kılar, halkın faydasına olan helalleri ise “haram” ilan ederek baskı aracı yaparlar.

Din Üzerinden Servet Edinmek: Cemaat, tarikat, dernek, vakıf kılıfıyla halktan topladıkları paraları kendi zenginliklerine dönüştürürler. Lüks arabalar, saray yavrusu villalar, marka kıyafetler, en pahalı saatler… Ama halka sürekli “sabır, kanaat, tevekkül” telkin ederler.

Güncel Yasaklar ve İroniler
Bugün toplumumuzda çeşitli yasaklar dini gerekçelerle savunuluyor. Ama bu yasakların çoğu, dinin özünden değil, dinin istismarından kaynaklanıyor. Birkaç örnek:

1. İçki Yasağı ile Adalet Yasağı
İçki içmek haram diye sürekli vurgulanıyor. Ancak aynı hassasiyet, kul hakkı yemek, rüşvet almak, ihaleleri yandaşlara peşkeş çekmek, adalet dağıtması gereken mahkemeleri bir grubun sopası hâline getirmek için gösterilmiyor. Din adına içki yasağına sarılanlar, adalet yasağını görmezden geliyor. Oysa Kur’an’da defalarca “adalet” emredilirken içki yasağı yalnızca bir defa kesinleşiyor.

2. Başörtüsü ve Tesettür Üzerinden Dindarlık
Kadının başörtüsü üzerinden sürekli bir din tartışması yürütülüyor. Ama aynı dindarlık iddiasında olanlar kadınlara şiddet uyguluyor, çocuk istismarını örtüyor, zinayı normalleştiriyor. Kadının örtüsü tartışılıyor ama erkeğin ahlakı sorgulanmıyor.

3. Faiz Meselesi
Faiz kesin olarak haramdır. Ancak günümüzde bankacılık sistemini faiz üzerine inşa edenler, kendi lehlerine geldiğinde farklı isimler uydurarak “kâr payı”, “hizmet bedeli” diyerek faizden nemalanıyorlar. Fakirin faizle para almasını “haram” görenler,(tabi ki öyle) devleti borç batağına sürükleyen faizi meşrulaştırıyor.

4. Yeme–İçme Yasakları ile İsraf Gerçeği
Domuz eti yemek haram diye sürekli anlatılır. Fakat aynı sofralarda tonlarca yemek çöpe atılır, israf edilir. Kur’an’da israf edenler “şeytanın kardeşleri” olarak tanımlanırken, bu ayet görmezden gelinir. Domuz eti yemeyen ama komşusu açken tenceresini kilitleyen insan gerçekten dindar olabilir mi?

Din Uyuşturucuya Dönüştüğünde
Dinin asıl amacı insanı ahlaklı kılmak, kötülüklerden uzaklaştırmak ve adaleti tesis etmektir. Ama din, sürekli tekrarlanan ritüeller, anlamı sorgulanmayan ibadetler ve sadece görünüşteki kurallara indirgenirse, toplum için bir uyuşturucuya dönüşür.

İnsanlar, “namaz kılıyorum, oruç tutuyorum” diyerek kendini kurtulmuş zanneder.

Ama aynı zamanda komşusunu dolandırır, işçisinin hakkını gasp eder, iftira atar, kul hakkı yer.

Din, vicdanı uyandırmak yerine vicdanı susturan bir hap hâline gelir.

Böyle bir durumda din, sahte dindarların elinde sadece bir “avuntu” olur. Halk, yaşadığı yoksulluğu, adaletsizliği, haksızlığı sorgulamak yerine “imtihan” diye kabullenmeye alıştırılır. Oysa adaletsizliği sorgulamak imanın bir gereğidir.

Ahlaki Çöküşün Sonuçları
Güvenin Yitirilmesi: İnsanlar kimseye güvenemez hâle gelir. Hoca, şeyh, siyasetçi, tüccar, memur… Hepsi din kisvesi altında çıkar peşindeyse, toplumda güven kalmaz.

Gençliğin Dinden Uzaklaşması: Gençler, dini hep bu istismarcılar üzerinden gördüğü için dine küser. Aslında küstükleri din değil, dinin kirli temsilcileridir.

İkiyüzlülüğün Normalleşmesi: Herkes dindar görünür ama kimse dürüst değildir. Namaz kılan hırsız, oruç tutan zalim, hacı unvanlı sahtekâr sıradanlaşır.

Toplumsal Çürüme: Ahlakın olmadığı yerde devlet çöker, kurumlar çöker, insan ilişkileri çöker. Ortada sadece çıkar savaşlarının döndüğü bir bataklık kalır.

Dini Ahlaksızların Tasallutundan Kurtarmak
Bugün yapılması gereken ilk şey, dini ahlaksızların elinden kurtarmaktır. Bu nasıl olur?

Din ile Ahlakı Yeniden Buluşturmak: Dindarlık sadece, namaz, oruç gibi ritüellerle değil; dürüstlük, adalet, merhamet, kul hakkı yememekle ölçülmeli.

Hesap Verebilirlik: Dini söylemlerle öne çıkan her kişi, aynı zamanda ahlaki ve toplumsal davranışlarıyla hesap vermek zorunda olmalı.

Eleştiriyi Meşru Kılmak: Dini istismar edenleri eleştirmek, dine saldırı değildir. Aksine, dinin temiz kalması için bir zorunluluktur.

Eğitim: Genç nesillere dinin özü, ahlak boyutu öğretilmeli. Sadece şekilci, kalıplaşmış bilgiler değil, vicdanı diri tutan, sorgulamayı öğreten bir dini eğitim verilmeli.

Dinin Kalkan Olamadığı Toplum
Dini, kendi çıkarlarının kalkanı hâline getirenler aslında en büyük zararı dine veriyorlar. Din, ne zulmün sopası, ne de yoksulun sabır hapı olmalı. Din, insanın içindeki vicdanı uyandırmalı, kötülüğe karşı direncini artırmalı. Eğer bugün kötülük, ahlaksızlık, adaletsizlik din adına örtülüyor ve meşrulaştırılıyorsa, o din değil, o dine musallat olmuş ahlaksızlardır.

Gerçek dindarlık; dürüst olmak, hakkı savunmak, kul hakkından titizlikle sakınmak, adaleti gözetmek ve en önemlisi de dini asla çıkar için kullanmamaktır.

Toplum olarak yeniden ayağa kalkmanın yolu, dini ahlaksızların elinden kurtarıp vicdanımızın, aklımızın ve adaletin rehberliğinde yaşamaktır.

Erol Kekeç/24.09.2025/Sancaktepe/İST

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Din istismarı ve toplumsal ahlaki Çöküş Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Din istismarı ve toplumsal ahlaki Çöküş yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Din İstismarı ve Toplumsal Ahlaki Çöküş yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
M.Y.
M.Y., @m-y
25.9.2025 18:32:22
Siz zaten meramınızı ve size göre çözümünü söylemişsiniz. Ben yazıda geçen Hasan Onat'tan bahsedeyim. Fakültede aynı yurttaydık, hemen her akşam gelir benim tek kişilik odada yaptığım çayı içer dini tasavvufi sohbetler ederdik. Korona virüsün ilk kurbanlarından biri oldu. Rahmetle anmama vesile oldunuz.
Saygılar.
Etkili Yorum
Hüzünlü peri
Hüzünlü peri, @huzunluperi
25.9.2025 13:37:10
5 puan verdi


Değerli üstat,
Merhaba Erol Bey..

Yazınız, günümüz toplumunun en derin yarasına tutulmuş bir ayna niteliğinde… Din gibi en saf, en yüce değerin; menfaat, iktidar ve çıkar uğruna nasıl hoyratça kullanıldığını bu denli berrak ve cesurca dile getirmiş olmanız takdire şayan.

Ne acıdır ki, insanları erdemli kılmak için gönderilen ilahi öğreti, kimi ellerde zulmün sopası, kimi dillerde ikiyüzlülüğün kalkanı hâline getiriliyor. Bu yüzden de inananların en saf duyguları istismar ediliyor, gençler soğuyor, vicdanlar köreliyor.

Oysa gerçek dindarlık; sakalın uzunluğunda, başörtüsünün katında, gösterişli söylemlerde değil; adalette, merhamette, kul hakkından sakınmada ve yüreğin samimiyetinde gizlidir.

“Din ahlaktan koparsa geriye sadece şekil kalır” gerçeğini bir kez daha güçlü cümlelerle hatırlattığınız için teşekkür ederim. Yazınız bana şunu düşündürdü: Din aslında insanın elinde bir nurdur; ama niyet kirliyse o nur, karanlığı aydınlatmaz, aksine kör edici bir ateşe dönüşür.

Toplumsal çürümenin panzehiri, dinin asli amacına yeniden dönmek, yani insanı insan kılmak, vicdanı diri tutmak, adaleti merkeze almaktır. Bu çağrıya kulak veren her insan, aslında yeni bir başlangıcın kapısını aralayacaktır.

Kaleminize sağlık. Hem düşünsel hem de vicdani olarak çok değerli bir katkı…

Saygı ve muhabbetle
Peri Feride
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL