3
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
370
Okunma


Yeraltındaki Halk
Yerzaylılar, yerin derinliklerinde, karanlığın kucağında yaşardı. Taşın kalbinden doğmuş bir halk olarak, gözleri ışığa hassastı.Gün ışığına baktıklarında gözleri yanar, acı içinde kalırlardı. Bu yüzden yüzey, onlara asırlardır yasaktı. Yeraltındaki mağaralar, onların hem evi hem tapınağıydı. Soğuk taş duvarlar arasında, yankılar ve gölgelerle dolu bir yaşam sürerlerdi, ancak bilgeleri taşların sırlarını okur, köklerin şarkısını duyardı. Tuzpetet köküyle beslenir, Kumkar suyunun dinginliğiyle ruhlarını arındırırlardı.
Ancak bir Yerzaylı farklıydı. Ozanthar, onun gözleri ışığa karşı dirençliydi ne güneşin parıltısı ne de ayın solgun ışığı ona zarar verebilirdi. Bilgeler, Ozanthar’ın doğuşunu taşların kehaneti olarak gördü o, karanlığın zincirlerini kıracak, halkını ışığa kavuşturacak kişiydi. Yıllar sonra yeryüzüne çıkacak ilk kişi olarak Ozanthar seçildi.
Orvenya’nın Sırrı
Ozanthar’ın görevi, o zamanlar Orvenya adıyla anılan beyaz gülleri bulmaktı. Bu nadir güller, yaprakları gözlere sürüldüğünde ışığın yakıcılığını dindiriyor, Yerzaylıların karanlıktan kurtulup yüzeyde özgürce yaşama hayalini mümkün kılıyordu. Orvenya, yalnızca bir bitki değil, taşların sabrını ve suyun ferahlığını taşıyan bir umut sembolüydü.
Eskiden birkaç Yerzaylı, Orvenya’yı bulmuş ve yapraklarını gözlerine sürmüştü. Kısa süreliğine ışığı görebilmişler, yüzeyin renklerini ve gökyüzünün sonsuzluğunu hissetmişlerdi. Ancak dönüş yolunda vahşi hayvanların saldırısına uğramış, güllerin çoğunu kendilerini korurken düşürüp kaybetmişlerdi. Ellerinde yalnızca birkaç yaprak kalmıştı. Anlatılar, asıl sırrın Orvenya’nın köklerinde ve tohumlarında saklı olduğunu söylüyordu çünkü yalnızca kökler, ışığa kavuşmanın kalıcı yolunu sunabilirdi.
Yureza ile İlk Karşılaşma
Ozanthar, yeryüzünde günlerce dolaştı vadilerden geçti, ormanların gölgelerinde dinlendi. Bir sabah, gümüş bir akarsuyun kenarında Yureza ile karşılaştı. Yureza’nın gözleri, yüzeyin tüm renklerini yansıtan bir merakla parlıyordu. Ozanthar, onun dilini tam bilmediği için konuşamadı ama kalbinin dili evrenseldi. İşaretlerle anlaştılar, gülümsemelerle yakınlaştılar. Günler boyunca birlikte geyikleri sevdiler, kuşların kanat çırpışlarını izlediler, akarsuların şırıltısına kulak verdiler. Yureza, Ozanthar’a yüzeyin neşesini Ozanthar ise ona Yerzaylıların taşlardan öğrendiği sessiz bilgeliği öğretti.
Tesadüf ve Taç
Ozanthar, Orvenya’yı bulmak için arayışını sürdürdü. Günler geçti, umudu yavaşça solmaya başladı. Tam pes etmek üzereyken, Yureza bir sabah yeniden ortaya çıktı. Saçlarında, bembeyaz Orvenya güllerinden örülmüş bir taç parlıyordu. Ozanthar’ın kalbi duracak gibi oldu. Aradığı Orvenya, Yureza’nın ipek gibi saçlarında, bir mucize gibi duruyordu.
Yureza, bu gülleri toplamak için uçurum kenarındaki tehlikeli bir yolculuğa çıkmıştı. Ailesi, onu bu maceradan caydırmak için çok uğraşmıştı. Annesi, gözleri yaşlı, “O kayalıklarda vahşi hayvanlar kol gezer, kızım, geri dön!” demişti. Babası, sert bir sesle, “O uçurumlar ölüm kokar, ailene sırtını dönme!” diye uyarmıştı. Küçük kardeşi ise Yureza’nın ellerine sarılıp ağlamış, “Bizi bırakma!” diye yalvarmıştı. Ama Yureza’nın içinde, anlatamadığı bir cesaret yanıyordu. O, yalnızca gülleri değil, kendi yüreğinin vadisini de arıyordu. Vahşi hayvan izleriyle dolu taşlı patikalardan geçti, rüzgârın savurduğu uçurumlarda Orvenya’yı buldu. Gülleri topladıktan sonra, onları saçlarına bir taç gibi ördü, güzelliğine güzellik kattı.
Ozanthar, Yureza’nın saçlarındaki gülleri görünce heyecandan titredi. İşaretlerle, halkı için Orvenya’yı aradığını, bu güllerin karanlıkta yaşayanları özgür kılacağını anlattı. Ancak, Yureza’nın gözlerindeki kararlılık ve tacın güzelliği, Ozanthar’ı durdurdu. Gülleri hemen almak yerine, Yureza ile daha fazla vakit geçirmek istedi. Üç gün boyunca birlikte vadiyi dolaştılar. Yureza, ona ormanın en gizli patikalarını gösterdi; bir gece, yıldızların altında ateş yaktılar ve Ozanthar, taşlara çizdiği şekillerle yeraltındaki kristal mağaraları anlattı, Yerzaylıların “Ağaca kendi canın gibi bakmazsan kökün kurur” öğretisini paylaştı.
Üçüncü gün, bir kayanın altında dinlenirlerken, Yureza’nın ailesi aniden karşılarına çıktı. Annesi, öfke ve endişeyle
“Yureza, neden bizi terk ettin?” diye haykırdı. Babası, gözleri alev alev, Ozanthar’a dönüp, “Bu yabancı kim?” diye sordu. Küçük kardeşi, Yureza’ya sarılıp ağlamaya başladı. Yureza ve Ozanthar bu beklenmedik karşılaşmayla şaşkına döndü bir an için korkuyla birbirlerine baktılar. Ailenin öfkeli bakışları altında, Yureza aceleyle tacı saçlarından çıkardı ve kayanın üzerine bıraktı, sonra ailesiyle birlikte uzaklaştı. Ozanthar, kalbi burkularak, tacı almayı unuttu; Yureza’nın gidişiyle donakalmıştı.
Ertesi sabah, her ikisi de tacı unuttuklarını fark etti. Aynı anda, kalplerinde bir telaşla, kayanın olduğu yere koştular. Ama taç orada değildi. Paniğe kapıldılar; vadideki patikaları, çalıları, taşların arasını aradılar ama Orvenya’dan iz yoktu. Yorulmuş ve umutsuz, bir ağacın gölgesine oturup soluklandılar. Tam o sırada, dalların arasından garip bir kuş belirdi. Tuhaf, melodik bir ötüşle ağaçta zıpladı ve aniden bir yavru yumurtasını düşürdü. Yumurta, Yureza’nın kucağına yuvarlandı, ama kırılmadı. Ozanthar, yumurtayı nazikçe aldı ve yuvasına geri koymak için ağaca tırmandı. Tam o sırada, dalların arasında, Orvenya güllerinden örülü tacı gördü. Kuş, sanki onları buraya çekmişti. Yureza ve Ozanthar, sevinçle birbirlerine sarıldılar taç, ellerinde yeniden birleşmişti. Yureza, gülümseyerek tacı Ozanthar’a uzattı, “Bunu halkın için al,” dedi işaretlerle.O an, iki kalbin birleştiği, efsanelere yazılacak bir an oldu.
Hediyenin Bedeli
Ozanthar, Orvenya’yı halkına götürdü. Yapraklar gözlere sürüldüğünde, Yerzaylıların gözleri iyileşti; karanlık, yerini ışığa bıraktı. Bilgeler, bu mucizeyi taşların kehanetinin gerçekleşmesi olarak gördü.
Yureza’ya minnettardılar, onun fedakârlığı adını bir efsaneye dönüştürdü. Yureza’nın ailesi, kızlarının cesaretini öğrenince önce gurur, sonra derin bir hüzün hissetti. Annesi, “Kızım, bizi dinlemedi ama dünyayı değiştirdi,” dedi. Babası, sessizce başını eğdi.Ozanthar ve Yureza, sonraki günlerde el ele vadiyi dolaştı. Yureza, ona çiçeklerin dansını, rüzgârın şarkısını gösterdi; Ozanthar ise işaretlerle yeraltının gizemli güzelliklerini, mağaraların yankılarını ve Yerzaylıların “Suyu kardeşin gibi sev” öğretisini anlattı. Aralarında sözcüklerin ötesinde, sımsıcak bir bağ kuruldu.
Bir gün vadide dolaşırlarken, gökyüzü ansızın karardı. Rüzgâr, ağaçların dallarını hışımla savurdu. Bulutlar öfkeli bir ordu gibi yığıldı. Yureza ve Ozanthar, yağmurdan kaçıp kayalıkların altına sığındı. Şiddetli yağmur taşları döverken, Ozanthar yanında taşıdığı Tuzpepet kökünü çıkardı. Yerzaylılar için bu kök, güç ve dayanıklılık demekti. İşaretle, “İster misin?” diye sordu. Yureza, gülümseyerek başını salladı, onun güvenine teslim oldu.
Ozanthar kökü uzattı. Yureza kökü çiğnedi, ama birkaç nefes sonra bedeni titremeye başladı. Tuzpepet
Yerzaylılara güç verse de, yüzeyde yaşayanlar için zehirliydi. Ozanthar, bunu bilmiyordu; kalbi, Yureza’nın gözlerindeki ışığın sönüşünü izlerken paramparça oldu.
Yureza son nefesini verdiğinde, rüzgârlar ağıt gibi uğuldamaya, yağmurlar taşlara çarpmaya başladı. Ozanthar, Yureza’nın cansız bedenine sarılıp haykırdı; çığlıkları, gök gürültüsüne karıştı. Yağmur dindiğinde, gökyüzü bir yas tuttuyordu.
Yerzaylılar için Yureza, aşkın sessizce anlatıldığı bir isim oldu. Bilgeler, onun adını taşlara kazıdı; “Taş sabırdır” öğretisini hatırlatarak, Yureza’nın fedakârlığını sonsuza dek andılar. O günden sonra her rüzgâr estiğinde ve her yağmur yağdığında, ayrılan sevgililer birbirini hatırlar.
-Ozanthar’dan Yureza’ya Ağıt-
Yureza
Ben kalbini bıraktığın yerdeyim
Senin farkında bile olmadığın anlarda
Bir yere düşen bir his gibi
Yaklaşamayan ama
asla gidemeyen bir sevgi Yureza
Bazen hiçbir kelime bakışımı tamamlayamaz
Gözlerin yüzüme dönmese de
Çığlığım kayalara ismini fısıldar
Göğsümde bir sızı, hep orada
Bu bir hatırlama değil,
Unutmamak için bir yemin
Gülümseyişin hep aynı yerde duruyor
Ama ben o uçurumdaki güllere
Hiçbir zaman ulaşamıyorum, Yureza
Belki de budur, ulaşamadan sevmek.
Nurcan TALAY
Gülserçesi
18.09.2025
Yazarın Notu: Yureza, Ozanthar, Orvenya, Tuzpetet ve Kumkar isimleri benim hayal dünyamdan doğdu.
Sizce bu isimler Efsaneye yakışmış mı ?
Teşekkür Notu;
Yazdığım efsaneyi beğenileriyle değerli kılan sevgili okurlara ve emeğimi günün yazısı olarak öne çıkaran site yönetimine gönülden teşekkür ederim.
5.0
100% (3)