1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
205
Okunma
Sevgilerimi gömdüğüm bir mezardı hayat ve ne bilirdim tesadüfsüz bir anda bir İsrafil çıkacağını geceden...
...
Seyir defterimin sayfalarına bulaşmış tozları ayıklarken, mesafe alamamış bir hikayenin (g)izine takıldı gözlerim. Genzimin yanması harflere karışmış tuzdan olsa gerek. Yoksa ben hep güldüm seninle.
Bilmediğim bir şeydi yeniden doğabilmek…Sıcaktı ve yeşeren yapraklardan habersiz, içimde solan çiçeklerin rengini arıyordu aklım. Maviydi her yan ama ben yine de gri çiçekler takıyordum mısır püskülü saçlarıma.
Susamıştım… Dilimin damağımın kuruduğundan habersiz üstelik.
Yaralarım vardı. Pazar tezgahında sergiye çıkarmıştı birileri ve mahrem yerlerime dolanan örtüye sarılıp, kelime kelime seyir akıtır olmuştum gözü dönmüş bakışlara.
İstila edilmişti ülkem ve yatağına sığmayan sularınla, bulutlardan bir haberciyken adın, aslında göğe baktığımdan görememiştim; rengimi adımlarımdan değiştirmeye başladığını. Sonra yağmur geldi kente ve ne vakit ıslanmaya başladım; ayak izinin rengini gördüm işte o zaman…
Arsızdım. Prangasız bir dildi çekiştiren ruhumu oradan oraya. Sen sükuta kavuşturdun haylazlığımı. Deliliğimse Sen’imin özünden.
Gelirse dönemem demiştim. Kaldım.
Öyle ıslandım ki… Çöküşüm dizlerine, hep suyun ağırlığından.
...
Geceydi…
Suya baktım. Aynada kendi suretine bakar gibi… Ve başı önde boynu bükük, göz yaşının tuzundan susuz kalmış dudaklarla, yüzümü yerden kaldıramadan duaya durmak neymiş; gittiğin gün anladım.
Sokak ağzıyla döküldüm kelimelerimden. Sanki kaldırım taşlarını döşediler bir bir üzerime. Asfaltın sıcaklığında erimiş hüzünlerin ortasından, recmime taş atan kuşların gagasında, bin özlemle parçalandı bakışlarım.
Ahir ömrüme kınalanmış kayalar oturdu; Bilal misali inlemelerle… Adın yasaktı ya bana, sesim ulaşmadı hiçbir kurtarıcıya. Avaz avaz düştüm. Sen? Ne vardın ne de yok…
Öyle ki, yar diye seraba değen usum uslanmadı ilk vakit. Yokluk terbiyesi ekşitti içimi. Nane molla havaların entarisini giyen günle, esintisiz gecelerin nemi aktı yaş diye ömrüme.
Uslandım.
Yaşın kadar yaşlandım kıyılarında. Saçlarıma ak düşmeden, dizlerim titremeden, yolun yarısını görmeden…İki kişilik kalabalığımızı sahiplenen olmadı. Kimsesizliğimiz bundan. Hayat bizi düşürmeden düşümüzden; ateşin yakan serinliğinden atarsam bir adım öteye, gelmiş geçmiş tüm sevdaların lanetinde boğulayım. Yeminimdir adın...
Eski Bir İstanbul Zamanı…
5.0
100% (1)