Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
Fehmi Tazegül
Fehmi Tazegül

GERÇEĞİMİZ.

Yorum

GERÇEĞİMİZ.

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

124

Okunma

GERÇEĞİMİZ.

GERÇEĞİMİZ.

ÜLKE GERÇEĞİMİZ
Ülke gerçeğimiz: ‘Depremle yaşamasını öğrenmeliyiz’ ve depremle yaşamasını bir an önce öğrenmeliyiz.
Ve ekonomik darboğazdan çıkabilmek için dayanışmalıyız.
Kader psikolojisini yenebilmeyi nasıl öğrenelim peki?
Depremle yaşamayı öğrenirken çalmayan müteahhitleri nereden bulalım?
Yapılarımızla, eğitimle, düzenlemelerimizle nasıl ve kime güvenelim?
Evet öğrenelim depremle yaşamayı da yüksek rant sağlayan yatırımcıların ahlaklısını nasıl bulalım?
İnsanı sömürmeyen, aptal yerine koymayan insan olanları nereden bulalım?

Depremle yaşamasını, öğrenelim de yıkım olmadan, acı kayıpları yaşamadan öğrenelim...
Deprem demek çaresizlik demek.
Bu nedenle çaresizliği öğrenmeden, kaybetmeyi tatmadan, acıların içinde kavrulmadan öğrenelim...

Önümüz bayram. Birkaç gün sonra bir çok evde coşku yaşanacak olsa da sıkıntılı zamanlar. Önceleri bayramlarda coşkunun tarifi imkansızdı. Şimdi yaşayamaz olduk.
Bu yıl yüreğimizi yakan görüntüler ile karşı karşıya kalmamız sevincimizi aldı götürdü. Sevinçlerimizin yerini daha başka şeyler almaya başladı.
Depremzedelerin her şeyi gitmiş nasıl bayram kutlayacaklar?
Yürek burkan acılar yaşanıyor nasıl kutlayacaklar, el öpecekleri kalmamış kime gidecekler?
Bunlar yüreğimizden gelen tepkiler...
Acı gerçekler...
yenigün gazetesi izmir deprem2

Bu acı gerçekler içinde eminim ki bu bayram da ellerinden tutacak yüce gönüllü halkımız depremzedelerin. Yardımlaşma duygumuz çok gelişmiş bizim. Bu nedenle bu bayram yaralı milletimiz için yardımlaşmadan geri durmayalım.
Acıları ile baş başa bırakmayalım onları. Psikolojik şok ile darmadağın olanların yarasını sarmaktan geri durmayalım.
Onları unutmayalım.

Yönelimi bozulan kişiler kavramsızlıklar içinde pasifleşmiş suskun döneme geçtiler.
Ve o döneme de alıştılar.
Ancak, yaralarımızı sardığımız bir dönem bitmedi ki...
Birlik içinde ‘bunun da üstesinden geliriz’ psikolojisi bitmedi ki...
Hatta deprem psikolojisi daha da derinleşmekte…

Tüm felaketler biter ama ruhsal felaketler bitmez.
O bölgenin yurtdaşlarının derin yıkıntıları bitmez.
Olayın şiddeti iç dünyalarında bitmez.
Millet olarak hala şoktayız çünkü. Bu nedenle sizin çoşkunuz bayram coşkusu olsa da oradakinin coşkusu asla bu bayram olamaz.
Her olay bireyin kişilik yapısında tahribat yaratıyorken bu denli büyük tahribat bir bayram geldi diye onarılamaz. Sadece yaraya bir parmak merhem sürülür.

Ruhsal çöküş yaşayan milletim bir bayram coçkusu ile mi hemen kendine gelecek?
Özellikle çocuklarımızda oluşan kaygıları- korkuları bir bayram şekeri ile mi çözeceğiz?
Korkuyu içeride yaşayan, altını ıslatan, parmak emen içe kapanan çocukların çaresi bir şeker mi olacak?
Hayır, onlara sağlam gelecek vermekle olacak psikolojiyi düzeltmek.
Ebeveynsiz kalanlara hayatın normale dönmesi diye bir anlatım daha yazılmadı.
Polyanacılık oynayalım. Olur. Ancak çaresi olmaz.
Çocuklarımıza vereceğimiz gelecek dürüstlükten yoksunsa olmaz.

İşte tüm bunlar içinde biz depremle yaşamasını öğrenmeliyiz…
‘Ben neden yaşıyorum’ diyenleri kucaklayarak depremle yaşamasını öğrenmeliyiz.
Her kişiden bir ses çıkıyor, sarsılan yeni kentler büyük korkular yaşıyor iken ne yapabiliriz?
Kendimize yardımlaşmayı bir görev değil, bir ruh olarak seçmiş bir millet olarak bu gerçekle yüzleştiğimizde yaşananların sorumlularını unutturmadan, unutmadan bir adım atabiliriz.
İlahi bir ceza ile yaklaşılmadan tedbirsizlikler zincirinin sorumluları unutulmamalı.
Acılarımızı paylaşacağız ve paylaştıkça acılarımız azalacak, yaralarımız sarılacak.

Ah Bayram!
Yüreğimiz sızlıyor...Bu yıl bize gelmedin sen... Bu yıl bize gelmedin...
Lütfen acımızın sebeplerini aklımıza kazıyalım!
Unutmayalım!
Yüreğimizin sızısını ve güzel anlarımızı, sevdiklerimizi, özlemlerimizi, duygularımızı, aşklarımızı unutmayalım!

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
GerÇeğimiz. Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz GerÇeğimiz. yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
GERÇEĞİMİZ. yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL