1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
164
Okunma
Gelin ilk uygarlık nasıl gelişti bir bakalım.Kemerlerinizi bağlayın ve sözde uygarlığa yolculuğa çıkalım. İ.Ö 5000 yıllarında Güney Mezopotamya’ da Sümer denilen bir ova vardı. Burada bitkiyi evcilleştirmiş, tarımla uğraşan köylüler yaşıyordu.Daha sonra hayvanı evcilleşiren barbar göçbe çobanlar bu bölgeye geldi ve köylülleri egemenliği altına aldılar.Bu çobanlar ovanın adını alacak ve Sümerliler olacaktı. Köylülerden haraç biçiminde toplumsal bir artı almaya
başlayacaktı. Daha fazla artı alabilmek için Irmakların sularını denetlemek işlerinde köylülleri kitleler halinde çalıştırmıştır. İşler büyüdükçe, bu büyük çaplı işlemleri örgütlüyüp yönetme misyonu taşıyan birileri olacaktı; askeri sınıfın kendisiydi bu.Ayrıca Büyük sulama işlerini örgütleyip yöneten sınıf ise din adamları olacaktı.Bu din adamları ritüelleri sembolleyen sihircilerdi. Yani sihircilikten din adamlığına bir dönüşüm olacaktı. Böylece çalıştıranlar ve çalışanlara dayalı " toplumsal
farklılaşma olacaktı. Sistemin daha işler bir yapıya sağlam olması için; egemen güç lehine "söylemler"
geliştirilmeliydi. Bunlardan biri;Bataklıktan
kurtarılan toprakların Tanrının olduğu
söylemiydi.. Dolayısıyla buralardan
sağlanan ürün Tanrının evinde yani
tapınakta toplanıyordu.
Böylece din adamları toplumsal artının denetimini ve yönetimini tekeline geçirmişlerdi.Askerler ise halkın yaşamını düzenleme girişimi ile yönetim aygıtını yani devleti kurmuşlardır. Toplumsal artının toplandığı tapınağın bulunduğu köyke nüfusları artarak kentlere dönüştüler.Kentler ile çevresindeki köylüler birbirlerinin ürünlerine ve hizmetlerine bağımlı oldular. Bu bütünleşmenin gerektirdiği ilişkileri, görevleri, işleyişi yöneten bir" kent devleti" oluşacaktı. Artık başka topluluklar bu temelden referansla kendiler birşeyler katacaktı. Örnegin Sümer ve Akad ülkelerini tek bir yönetim altında birleştirerek bölgesel devletten imparatorluğa geçen Babiller sahneye çıkacaktı. Özel mülkiyeti oldukça geliştirerek Hammurabi döneminde etkili bir merkezi yönetim oluşturacaktı. Daha sonra Babil’ i Asur, Hitit, Pers, Makedonya, Roma, Bizans, Osmanlı imparatorluklaru izleyecektir.
Bize bu" sözde uygarlığı yapısını" kanlı, kitlesel savaş ve saldıralar ile
meşrulaştırdılar ve bize bu kısa tarihi" olan tarih" gibi gösterdiler. Kısa tarih diyorum çünkü 2.5 milyon yıl önce Homo Habilis’ in alet üretildiği varsayılıyor.
Kitlesel savaşlar azalınca; meşrulaşmanın taktiği ekonomi, ideoloji alanında yoğunlaştı. Özellikle tek kutuplu dünyanın
sembolü olan Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla; farklı düşünen ne var ise zamanla absorbe edildi. Neo-liberal ekonomik politikalar, Tek merkezli kültür ve ideoloji yaratma, medya ve sosyal medya alanındaki dayatı gibi ..Fakat buarada daha stratejik, daha sindirimsel bir saldırıya evrimleşmiştir.Buna Gaslighting ile örnek vermek istiyorum. Gaslighting, bir psikolojik manipülasyon ve taciz yöntemidir. Bireyi kendi hafıza, algı ve akıl sağlığını sorgulayıp irdelemeye iten bir çeşit kötü yönlendirmedir. Terimin adı, Gas Light (Gaz Lambası) adlı 1938 yapımı bir oyundan gelmektedir. Oyundaki erkek karakter eşini deli olduğuna ikna etmeye çalışır ve gaz lambasını zamanla hergün zamanla kısarak, eşinin gerçeklik algısını manipüle etmeye çalışır. İşte bu şekilde hem maddi üretim koşullarında hem manevi alanda saldırnın boyutu savaşlara göre daha şiddetli olmasına rağmen hissiyatımızın tepkisi
azalıyor. Tektipleşyor, benzer gülüşleri ve benzer gözyaşlarını taşıyoruz. Özgür olduğumuz konusunda hem fikir olarak aslında tutsaklığımıza imza atıyoruz. Çünkü bunun adı Uygarlık..
5.0
100% (1)