0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
104
Okunma
İyi niyet, çoğu insanın sürekli tekrarladığı bir kavramdır; sanki bu üç harfli kelime, herkesin hayatını yönlendirme hakkı verirmiş gibi. Herkes öğüt veriyor, her tavsiye “senin iyiliğin için” adı altında geliyor; ama çoğu zaman bu öğütler, kişinin kendi aklını ve sezgilerini hiçe saymak anlamına geliyor. İnsanlar iyilik maskesi takıyor, ama altında sadece kendi egoları ve kontrol arzusunu saklıyorlar. Kimi zaman bu maske o kadar parlak ve tatlı görünüyor ki, onun ardında ne kadar manipülatif ve sınırlayıcı bir niyet olduğunu fark etmek neredeyse imkânsız hale geliyor. Bir başkasına “iyilik” yapmak, eğer onu anlamadan ve onun sınırlarına saygı göstermeden yapılırsa, artık iyilik değil, müdahaledir. Ve müdahale çoğu zaman küçültür, bastırır, sınırlar. Sözde iyi niyetle karşımıza çıkanlar, aslında kendi doğrularını dayatıyor; hem de bunu yaparken kibar ve tatlı bir dille, seni suçlu hissettirecek kadar ustaca. Bazı insanlar bunu öyle bir zarafetle yapar ki, kendini savunmaya kalktığında suçlu sen olursun, onlar değil. İşte bu incelik, iyi niyet maskesinin en tehlikeli yanı. İşte bu yüzden, iyi niyet çoğu zaman bir tuzaktır. Düşüncesizce verilen tavsiyeler, akılla düşünülmeden yapılan müdahaleler, başkalarını yönlendirme arzusu… Bunların hepsi, iyiliğin adı altında yapılan birer manipülasyondur. Ve biz, bu maskelerin ardındaki gerçek niyetleri görmek zorundayız. Maskeyi yırtıp ardındaki niyeti görebilmek, cesaret ve farkındalık gerektirir; çünkü çoğu zaman insanlar farkında olmadan, hatta kendilerini iyi niyetli zannederek, başkalarının sınırlarını ihlal ederler. Sadece kendimiz için düşünecek, kendi yolumuzu çizecek kadar cesur olmalıyız. Kendi aklımıza ve hislerimize güvenmek, başkalarının iyilik maskesi altında dayattığı sınırları aşmak, gerçek özgürlüğün ilk adımıdır. Çünkü gerçek iyilik, başkasını yönetmek değil, ona alan açmaktır. Maskeler düşer, yüzeyler silinir; işte o zaman iyiliğin özü, saf ve özgür hâliyle görünür :)