0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
78
Okunma
"İnsan,kelimelerden çoğalmıştır"demişti Babam.Günlerdir düşünüyorum,kelime kelime nasıl çoğalmış olabilirim diye.Çoğalmak bir yana eksildiğimden o kadar eminimki,yine de düşünü yorum.Aklımın bir köşesinden,bende anlamını kaybetmiş tüm kelimeler ezikliğiyle bakıyorlar yüzüme."Hiç bir şey değişmiyor"diyorum gözlerinin içine bakarak ve ekliyorum."Hepiniz bir boşluk doldurucususunuz...
Biliyorum aslında sesimin duyulmadığını,
koskocaman bağırsamda biliyorum hiç bir zaman duyulmayacağını.İnsan kendi sesinin yankısından nefret eder mi?Sizi duyanların duymazlıktan geldiğini biliyorsanız şayet edersiniz.Benim dilimde görülmemiş bir yalnızlık var biliyor musunuz?Bana göre yalnızlık adı, belki de kendine göre cehennem.
Bu yalnızlığı annem yarattı,ben büyüttüm.
Yalnızlıkta kendi cehennemini yarattı,o cehennem de beni büyüttü.Hep utanç duydum bu yalnızlıktan. Kimseler utancımdan rahatsız olmasın istedim ,kaçtım, köşe bucak saklandım utancımla.Kendime ne kadar kötülük yapabilirimin peşine takıldım.Kötülük öyle zor bulunan bir şey değil biliyor musunuz? İsteyince her yerde bulabiliyorsunuz.İnsan önce kendi üzerinde deniyor bulduğu kötülüğü,sonra başkalarında...Sigarayla başlayan kendime ne kadar kötülük yapabilirim düşüncesi alkol ve çakmak gazıyla misyonunu tamamlamıştı.
Ama kötülük insanın içine bir kez girdi mi çıkmak bir yana, sürekli misafir getiriyor ya nında.Kötülüğün ayak sesleri karınca adımı gibidir.Hiç duymazsınız ne zaman gelip yerleştiğini içinize.Sokakların Efkanı olarak yine bir kötülüğü kendime misafir etmiştim.
Bu defa kovsamda gitmeyecekti...
Yoksul evlerin pavyonu derler Kuştepe için.Bakmayın siz çocuk cıvıltılarıyla dolu olduğuna sokaklarının..Arka yüzünde varlığından utanan insanlar "kendine kanayan bir yarayız bizler"der dururlar.İnsanın kendini, kendine kanayan bir yara olarak görmesi ne kadar acıdır değil mi?Alev sokak Kuştepe’nin en hareketli sokağıdır.Kalbi diğer sokaklardan farklı atar,baş’ı her zaman duman kokar.Eyüple yolumuz Alev sokakta kesişmişti. Gültepe’den evimizden çıkıp Kuştepeye nasıl geldiğimi hiç hatırlamıyordum.
Tabiri caizse uçmuştum yine,bir tüp dolusu çakmak gazını içime çekmiştim.Düşe kalka geldiğim Alev sokakta yoksulluktan kırılan o gecekondunun duvar dibine yıkılışımı ve bir sürü çocuğun başıma üşüşmesini,sonrasında o çocukların keskin bir ses karşısında çil yavrusu gibi dağılışını hayal meyal hatırlıyordum.Başıma bir şişe soğuk suyu boşaltarak kilitlenen ellerimi açmaya çalışıyordu birileri.Bunların hepsinin farkındaydım.Uzun uğraşlar sonucu kendime gelmiştim.
"Ne içtin oğlum sen,bonzai mi ,ha,ne içtin de bakayım "
"Yok be baba,bonzai değil,olsa ben bilirim,başka bir şey kullanmış bu,baksana uyuşmuş her yeri,kilitlenmiş"
Hatırlamıştım bu keskin sesi.Başıma üşüşen çocukları dağıtan sesti bu...
"Kesin bonzai içmiş bu ,kesin"
Bonzai denen illet sokakların en çok konuşu
lan konusuydu bu aralar.Duymuştum,hatta
müdavimi olduğum o metruk binada bonzai içtiğini bildiğim bir kaç kişi bile vardı.
Uyuşmuş dilimden çıkan "çakmak gazı" sözü başımda devam eden bonzai mıydı değil miydi tartışmasını sonlandırmıştı.Kırklı yaşlardaki kirli sakallı ve bir o kadar da ezgin olan adam yanımızdan ayrılmış o keskin sesin sahibiyle başbaşa kalmıştık.
"Adım Eyüp.Mahallede bana Fırtına Eyüp derler.Senin adın ne?Buraların çocuğu değilsin,olsan tanırdım illaki"
"Efkan ben,Gültepe’den."
"Bu kadar mı?"
Evet bu kadardım,hepi topu iki kelimeden ibarettim.Babamın dediği gibi öyle kelimeler
le çoğalan biri değildim.Aksine ağzımdan çıkan her kelimeyle daha çok azalıyordum.
Kendimi başkalarına anlatmak işkence gibi geliyordu bana,kısa ve net kelimeler beni anlatmaya yetiyordu zaten.Uzun cümlelerin arasında yok olacağımı düşünüyordum.
Kendimi anlatmaktan bile acizdim.
"Bu kadar"
"Neden fırtına diyorlar sana?"
"Dinginliği sevmediğimden"
Kuştepe de dingin adam bulmak zaten olasılık dışı bir düşünceydi.Küçücük çocukların bile kocaman adam lara diklendiği,kızların,kadınların bir erkek gibi küfrettiği,gençlerin rajon kesmeyi kendilerine
verilmiş bir hak olarak gördükleri bir yerde,Eyüp gibi onlarcasının olduğunu tahmin etmek hiç zor değildi.Ama Eyüp’ün başka bir havası vardı mahallede.Alev sokaktaki gençlerin reisi gibiydi.
"Sana bir şey söyleceğim,ister yap ister yapma.Sana kalmış bir şey bu.İyiliğin için söylüyorum ha,çakmak gazı çekmeyi bırak.Bir gün bir köşebaşında üzerine gazete kağıtlarını örterler,hiç kimsenin umrunda olmazsın,bakıp bakıp geçerler yanından,
sadece tek kelimeyle vicdan yaparlar, "yazık" derler. Çakmak gazını bırak Efkan" ...
Eyüp’ün kurmuş olduğu bu uzun cümlenin içine tüm varlığımı ve yokluğumu yerleştiirerek
empati yapmaya çalışmıştım.Bunu bile başara mamıştım.O cümlenin içerisinden kendime bakmak isteyip bakamamıştım.Hiç bir şekilde kendimi ifade edemiyordum artık.
Hava kararmıştı,yine geleceğim diyerek mahalleden çıkmıştım.Eyüp’ün aklıma yazdığı o cümle içimdeki boşluğu doldurabile cek miydi?Oysa Annemin yarattığı o yalnızlığın cehennemi içimdeki en büyük boşluktu,hangi kelime,hangi söz,hangi cümle bu boşluğu doldurabilirdi ki...
5.0
100% (1)