1
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
161
Okunma
Çırılçıplak bir ağaç gibi hissediyorum kendi
mi,zihnimi yoran bir his bu.Kendimden uzaklaştığım için bağırıyorum içime.O kadar kalabalığım ki,duymuyorum.Kısık sesler,
yarım yamalak cümleler kulaklarını tırmalayıp geçiyor belleğimin."Ne oluyor lan"diye dilime
çöreklenen "agresifliğin" ardından, istemsizce gidiyorum.
Ellerim,kulaklarım,ayaklarım,hatta
beynim tıpış tıpış takip ediyor onu.Gözün gözü görmediği ortamlara karışıyorum ve
ilk defa dumanlar tanrısıyla tanışıyorum...
Sigarayla tanışmama vesile olan sınıf arkadaşım Ömer’di.Ömer şu an belki inanmayacaksınız ama Tıp Fakültesinde okuyor biliyor musunuz?Anne ve Babası sigara kullandığını öğrendiği gün, sigara paketini bana teslim edip bırakmıştı içmeyi.Ben maalesef bırakamadım,hiç bir destek göremedim kimseden,okul yönetimin
den bir kaç idareci ilgilenir gibi yapıp anne ve babamla küçük bir toplantı yapmışlardı.
Annemin zaten umrunda değildim.Babam kendi dünyasından bir gayretle çıkıp yine de az buçuk uğraşmıştı bırakmam için,elinden geldiği kadarını yapmıştı.Ama,benim içim huzursuzlukla kaplıyken tek yoldaşım olan sigarayı nasıl bırakabilirdim?Zamanla yanıma başka bir yoldaş daha alarak alkolle de haşır neşir olmuş,13 yaşımda hem sigara hem alkolün kucağında yatıp kalkmaya başlamış
tım.İçimdeki yalnızlığa,çevremdeki duyarsızlığa,aile içindeki vurdumduymazlığa
belki bir alternatif çözümdü kendime göre bu alışkanlık ötesine geçen bağımlılık...Çok acısını çekecektim, 15 yaşlarında başlaya
cağım uyuşturucu kullanımının ilk adımlarını o zamanlar göremediğim için şimdi o kadar çok kızıyorum ki kendime...
Ama olan olmuştu,artık iyi bir içiciydim...
Evde kıyametin koptuğu benzer günler, artık öylesine monoton bir hal almıştı ki bende,
normal gün gibi karşılıyordum o günleri,hatta ara sıra "bugün kavga yok mu" diye takılıyordum Babama.Saf babam ona bile gülüyordu.Saflıktan öte bir şeydi belki de davranışları.Evde psikolojisi sağlam hiç kimse yoktu sanırım.Sanmak bir yana, kesin,kesin yoktu...
Annem her okul dönüşü evimizin kapısını açar açmaz leş gibi kokuyorsun cümlesiyle karşılardı beni,hiç usanmadan,yılmadan...
Bu sözü söylemek için gösterdiği azim ve dirayeti keşke beni bu düştüğüm illetten kurtarmak için yapsaydı,en azından çabasını gösterseydi,karşılık bulurdu ya da bulmazdı,
ama en azından keşke gösterseydi...
Annemle ilgili kurduğum "keşke"li cümleler nedense hep iyi gelir bana biliyor musunuz?Çoğu zaman kendimi iyi hissettirsin diye kurardım bu cümleleri...İyi hisseder miydim peki?Öfkemi,kırgınlığımı gram azaltmasa da hissederdim.Hissederdim,çünkü annemin pişmanlığını hiç bir zaman söyleyemeyeceği o dudaklarını ben konuştururdum bu şekil
de...
Benim ağzımdan çıkan her cümle aslında annemin dudaklarından dökülürdü,işte böyle hafifletirdim içimde kangren olmuş yaraların acısını...Ortaokul zamanları,ben bu zamanları ömrümün en kırılgan zamanları diye adlan dırdım hep hikayemde.İçine kapanık, ve asosyal olmam ,mutsuzluktan geberen bir aileyle birleşince her gün bir parçamı öldürüp
tasarlayarak kendimi azalttım.O kadar az kaldım ki kendimde, en sevdiklerimin önünde kendi cinayet senaryomu bile bağıra bağıra okudum.Duysunlar istedim,kimseler,kimse
cikler duymadı...Neden?Neden?Neden?
Uzanacak bir el belki bu çürümüşlüğümü alıp atacaktı üzerimden,belki de dudaklarım ölmeyecekti,içimden geçenleri söylemek isteyipte söyleyemediğimde...
Ömrübillah unutamayacağım bir gün var anılarımda,hani sonradan kronikleşmiş,ne bileyim belkide depresif,adı her neyse işte(kendim adlandırınca böyle oluyor).
Kılık değiştirip değiştirip önüme çıkanlardan yıldığım bir gündü yine.Okulu asmıştım.
Monotonluk da bir yere kadardı,değişiklik olsun diye sigara ve alkolden sonra sentetik bir şeylerle süslemek istemiştim hayatımı.İki seçeneğim vardı.Birini seçecektim.Ya tiner ya da çakmak gazı...Tercihimi çakmak gazından yana kullanmıştım.İçime doldurduğum ilk gaz kokusuyla kendimden geçmiştim.Beynim uyuşmuş,hareket kabiliyetimi geçici de olsa kaybetmiştim.O
metruk binada kaç saat öylece kaldığımı hiç hatırlamıyorum.En son iki polis memuru kollarıma girip beni ekip otosuna taşımıştı sonrasında Çocuk Şube Müdürlüğüne getirmişlerdi .Yaklaşık bir saat sonra kendime geldiğimde artık vesikalı bir madde bağımlısı olarak polis arşivlerinde yerimi almıştım.Yaklaşık bir saat kendime gelmek için uğraştığım zaman var ya ,işte o zamanı hiç kimseye anlatmadım bu güne kadar,zaten anlatımlarım o günün şartlarında kendi adıma yok hükmündeydi.Kendini ifade edemeyen biri gördüklerine hangi dille anlam kazandıracaktı.Evet korkunç şeyler geçmişti o bir saatte aklımdan.Kaç kişiyi katletmiş,kaç uçurumdan atlamış,kaç kenti yakmıştım.
Hatırlayamadığım kadar çoktu.Ama unutama
dığım bir sahne vardı gözlerimin kısıklığında,
hayal meyal kendine "hatır" ismini yakıştır
mış...Elimde parlayan jilet ağlat hadi vücudunu diye telkinde bulunuyordu."Hadi ağlat,ne duruyorsun Efkan,hadi,hadi..." Uyuşmuş beynime hükmeden o sese kulak vererek vücuduma rastgele attığım o jilet darbeleri bir türlü ağlatamıyordu vücudumu.
Hiç kan akmıyordu açtığım oyuklardan.O kan akmadıkça ben tekrar daldırıyordum jileti,kollarıma,göğsüme,
boynuma...Kan aksaydı belki acıyacaktım vücuduma,ağlıyor bak diyecektim,durdura
caktım kendimi.Ama ağlamadı,o ağlamadık
ça ben de durmadım...Yıllar sonra alacağım terapide o gün kısık gözlerle izlediğim ve kendime yaptığım eziyetin adının halüsinasyon olduğunu öğrenecektim...
Okula gidiyorum diye çıktığım evimize vesikalı madde bağımlısı olarak dönmüştüm.Artık her şey çok daha zordu,herkes için...
Keşke...