1
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
257
Okunma

"Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine merhamet etmekte ve birbirlerine şefkat göstermekte bir beden gibidir. Bedenin bir organı hasta olduğunda, diğer organlar da uykusuzluk ve ateşle ona katılır" (Buhârî, Müslim)
Bu oyun tek kişilikti sahneye tek bir ışık vuruyordu o ışığın altında bir çocuk vardı yapayalnız. Elinde ne defter nede kalem yok, oyuncağı yok. Ellerine bakıyordu, bomboş ellerine. sonra seyirciye dönüyor, gözleri yaşlı şöyle diyordu bu gördükleriniz ve bu sahne aslında bizim gerçeğimiz. Filistin’de her gün yeni bir perde açılıyordu hatta birden fazla perdeler açılıp kapanıyordu, bir çok yerde çocuklar doğmadan yetim, doğar doğmaz şehit oluyordu. Yemen’de anneler, yiyecek ekmek bulamadıkları için açlığın sesini bastırmak adına suya biraz toprak katıp çocuklarına onu içiriyorken. Suriye’de ise çocuk sesleri yok artık, sokaklar yetim kaldı, okul bahçelerinde enkaz yankılanıyor.
Burada dekorlar sadece molozdan ibaretti, fonda top sesleri, sahnenin müziği genellikle ağlayan annelerden ibaret. Ve sonradan görme küçük bir ülke, o sahnenin arkasından istediği yere istediği gibi sürekli kurşun yağdırıyor. Bizimkiler mi evet seyirciler ne yazık ki koskoca bir İslam coğrafyası bakın salon dolu ama sessiz nedense garip kimisi başını öne eğmiş, kimisi yüzünü çeviriyor, kimisi ise alkışlar gibi açıklamalar yapıyor ve daha da acısı ise bazıları sahnenin arkasındaki zalimlerle aynı dili konuşuyor...
Bakın ben bu ışığın altında tek başına kalmış çocuğum ve avazım çıktığı kadar bağırarak sesimi yükseltiyorum beni duyasınız diye
soruyorum Anneme anne huzur nerede cevap yok, Neden sadece biz ağlıyoruz yine cevap yok, peki neden herkes bunları izlemekle yetiniyor neden susuyor dediğimde Annemin gözlerinden iki damla yaş düşerken yine susuyordu...
Ama o salondan tek bir ses dahi çıkmıyordu. Bakın bu oyunda alkış yok, hiç bir müdahale yok, umut bile yok. Sahne kanla gözyaşlarıyla ıslanıyor, dekorlar yıkılıyor, oyuncular birer birer düşüyor. Enkaz bile ağlıyor artık her taşın altında gömülü bir çığlık var ve sakın unutmayın bizim gözyaşlarımız toprağı bile ağırlaştırıyor.
Bu bir tiyatro değildi bu tamamen bizim hayatımız, biz, göz göre göre terk edilmiş çocuklarız, açlığa mahkum edilmiş anneler, enkazın altında kalan sesleriz.
Biz konuşurken o koskoaca seyircileri sadece susmayı seçiyorlardı.
Anne sen sakın unutma… Biz sahipsiz değiliz bizi bu insanlar terk etse de, Allah bizi terk etmez.
O zalimler perdenin kapanmadığını sanıyor, oysa bu sahnenin son sözünü onlar değil, Hak söyleyecek...
“Size ne oluyor ki Allah yolunda ve ’Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan şu şehirden çıkar, bize katından bir veli gönder, bize katından bir yardımcı yolla’ diyen erkekler, kadınlar ve çocuklar uğruna savaşmıyorsunuz?” (Nisa, 75)
*
Mehmet Demir
25825