0
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
153
Okunma
Bugün yine gökyüzüne baktım. O sonsuz maviliğin içinde kaybolmak istedim. Sanki gökyüzü bana kollarını açmıştı ama ben, yere çakılı kalmış bir gölge gibi, yalnızca yukarıya bakmakla yetindim.
İçimde, kelimelere sığmayacak kadar derin bir boşluk var. Her yıldızla göz göze geliyorum, her biri bana fısıldıyor gibi: Buradayız, ama sen ulaşamayacaksın.
Oysa ben, her ışığa tutunmak, her kanadı yakalamak istiyorum.
Kendimi bir ârafta buluyorum sık sık. Ne tamamen karanlığa aitim ne de aydınlığa. İçim bir adım ileri, bir adım geri. Bazen bir dua gibi yüreğimden kopan sözler göğe yükseliyor, bazen de sesim boğazımda düğümlenip suskunluğa gömülüyor.
Bu suskunluk beni tüketiyor; çünkü içimde anlatılmamış, dile dökülmemiş binlerce cümle var.
Korkarım…
evet, en çok bundan korkuyorum.
Yüreğimin boşluğa düşmesinden, oradan bir daha dönememekten. Her gün kendi kalbimin içinde biraz daha kayboluyorum. Sanki benliğim, ellerimden kayan ince bir kum gibi sessizce dağılıyor. Ne kadar sıkı tutsam da, aralardan akıp gidiyor.
Ama yine de biliyorum…
Bu ârafın ortasında bile bir ihtimal var.
Bir dua, bir bakış, bir yıldız ışığı kadar ince bir ihtimal…
Belki de en büyük mucizeler, en dar köşelerde gizleniyor. Ve belki, gökyüzünün sahibi tam da tükenmişlik anımda bana nefes üfleyecek.
Bugün yine yüreğimden dökülen tek cümle şuydu:
"Ey gökyüzünün sahibi, dara düştüm."
Ve belki de bütün hikâyem, bu tek cümlenin içinde saklı.
Vesselâm...
Esma Canyurt