İnsanın çocuğu ile övünmesi kendisiyle övünmesi demektir. somerset maugham
Çağdaş Durmaz
Çağdaş Durmaz

Peronda Son Bakış

Yorum

Peronda Son Bakış

( 7 kişi )

9

Yorum

25

Beğeni

5,0

Puan

475

Okunma

Okuduğunuz yazı 24.8.2025 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
Peronda Son Bakış

Peronda Son Bakış



Yağmur, İzmir Alsancak Garı’nın demir çatısına binlerce mızrak gibi iniyordu. Gece vakti, sarı peronun ışıkları ıslak raylarda kırık cam parıltıları gibi savruluyordu. Mehmet, siyah bir paltonun içinde, sırtına çöken kırk yedi yılın ağırlığıyla bir sütun gibi dikiliyordu. Elleri cebinde, ama parmakları görünmez bir şeyi sıkıyor gibi gergindi. Gözleri, rayların karanlık ufkunda kaybolmuştu. Zaman, onu neredeyse yarım asır öncesine, yine bir yağmurlu geceye, yüreğini sonsuza dek ıslak bir yara gibi taşıyan o veda anına götürmüştü...

Zeynep, karşısındaki bankta oturuyordu. Bej trençkotunun yakası kalkıktı, saçlarının bukleleri nemle kıvrılıp alnına yapışmıştı. Elleri, dizlerinde duran eski bir deri çantanın tokalarını avuçluyordu. Gözleri, Mehmet’in profilinde geziniyor, o keskin çeneli, artık kırışıklarla çerçevelenmiş yüzünde, delikanlılığının silüetini arıyordu. Yıllar, onu da öğütmüştü. Ama bakışlarındaki o derin, puslu hüzün, tıpkı gençliklerindeki gibi Mehmet’in içini burktu.

Mehmet: (Başını yavaşça çevirip ona baktı. Sesindeki titreklik, yağmurun şakırtısına karıştı.)
“...Hâlâ yağmurda beklemekten hoşlanıyorsun.”
Elleri ceplerinden çıktı, boşlukta anlamsız bir hareket yaptı. Bu cümle, on yedi yaşındayken, ilk kez elini tutmak için bahane aradığı günküyle aynıydı. Şimdi ise aralarında görünmez bir duvar vardı.

Zeynep: (Dudaklarında zoraki, ince bir çizgi belirdi. Çantasının tokasını çıt çıt oynattı.)
“Alışkanlık işte. Beklediğim şeyler değişse de... beklemek hep aynı.”
Gözleri, Mehmet’in sol yüzünde, şakaklarına doğru uzanan derin çizgiye takıldı. O çizgi, ayrılık gecesinin bıçak gibi soğuğunu taşıyordu sanki.

Mehmet: (Bir adım yaklaştı. Ayakkabılarının ucu, Zeynep’in ayakkabılarının ucuna değecek kadar yakındı. İçinde, onu çekip kucaklama dürtüsüyle sarsıldı. Elleri titreyerek ceketinin düğmelerini düzeltti.)
“...Gidiyor musun yine?”
Sesi boğuktu. Sormak istediği asıl soru, yüreğinin ta derininde yanıyordu: Neden gittin o zaman? Neden beni bu karanlıkta bıraktın ?

Zeynep: (Başını kaldırıp doğrudan gözlerine baktı. Gözbebekleri, peron ışığında ıslak taş gibi parlıyordu.)
“Gitmek mi? Mehmet, ben hep gittim. Sen durdun. Sen hep bu şehrin taşında, toprağında kaldın.”
Bir damla yağmur, yanağından süzülüp çene hattında kayboldu. Mehmet, bunun yağmur mu yoksa gözyaşı mı olduğunu anlamaya çalışırken içi sızladı.

Mehmet: (Sol elini uzattı. Havada asılı kaldı. Zeynep’in saçına dokunmak, o nemli bukleleri geriye atmak istiyordu. Parmakları havada büzüldü, yumruk oldu, geri çekildi.)
“...Kaldım. Çünkü her taşın altında senin kokun vardı. Her rüzgâr, senin kahkahalarını getiriyordu kulaklarıma. Kaçmak, ihanet olurdu sana.”
Sesi kısıldı, boğazında bir yumru vardı. Zeynep’in gittiği günden beri, bu şehir onun için bir mezardı. Her sokak başı, onu kaybettiği anın tekrarıydı.

Zeynep: (Aniden ayağa kalktı. Boyu hâlâ Mehmet’in omzuna ancak geliyordu. Göğsü hızlı hızlı inip kalkıyordu.)
“Benim kokum mu? O koku, senin hapsettiğin bir hayaletten ibaret artık! Ben de her gece senin sesinle uyandım Mehmet! Kapının çalındığını duyup, ‘Geldin mi?’ diye koştum girişe... Ama hep boş sokaklara baktım!”
Sesi yükseldi, son kelimeleri bir çığlık kırıklığıyla kesildi. Elleri titreyerek çantasını sımsıkı kavradı. Sanki tutunacak tek şey oydu.

Mehmet: (Gözlerini kapadı. Zeynep’in sesindeki acı, yılların pasını sıyırıp atıyordu. Ellerini açtı, avuçları yukarı dönük, çaresizce.)
“Peki ne yapmalıydım? Peşinden mi gitmeliydim?
Sen beni seçmedin oysa ben seni seçmiştim”
İçini kemiren asıl soruyu nihayet fısıldadı:
“...Beni neden terk ettin Zeynep?”

Zeynep: (Bir adım geriledi. Sırtını, trenin gelmesini bekleyen yolcuların olduğu duvara dayadı. Yüzü bembeyazdı.)
“Terk mi? Benim bir ailem vardı , kıyamadığım bir babam ve senin ailen okulu , askerliği var deyince... bana nefes aldırmadılar ki Mehmet!

Mehmet : ’’ Kaçalım dedim sana ama ’’

Zeynep : ( O anki korkaklığı, ömür boyu sürecek bir pişmanlığa dönüşmüştü )
’’Keşke yapabilseydim ’’
“...Sessizliğim, sana ihanet değildi. Sadece... Senden daha çok korktum. Sana bağlanmaktan korktum. kaybettikten sonra anladım ki, sana bağlanmaktan korkmak, seni kaybetmekten beter bir cehennemmiş , çünkü hala seni seviyorum” diyebildi.

O sırada Mehmet’in gözlerinden yaşlar süzülüyordu.
Zeynep: (Nefesi kesik kesikti. Mehmet’in gözyaşı, içindeki öfke duvarını eritiyor gibiydi. Elini kaldırdı, Mehmet’in yanağına dokunacak kadar yaklaştı. Ama son anda çekti, avucunu kendi yüreğine bastırdı.)
“. Ben de her gün seninle yaşadım. Başka bir adamın yanında... çocuğumu kucağıma aldığımda... hep senin eksikliğinle. Sen benim için bir hayal değildin. Yarım kalmış bir nefestin.”
Uzaktan tren düdüğünün sesi duyuldu, Peron titredi. Zeynep’in gözlerinde bir panik, bir veda kararı belirdi.

Mehmet: (Trenin yaklaşan ışıkları, Zeynep’in yüzünü aydınlattı. O yüz, artık yabancı ama bir o kadar da tanıdıktı. Son bir çırpınışla fısıldadı:)
“...Kal.”
Tek kelime. Otuz yıllık suskunluğun, pişmanlığın, özlemin özeti. Elleri, Zeynep’in kollarını tutmak için uzandı, ama havada kaldı.
Zeynep: (Çantasını sıkıca kavradı. Adımını trene doğru attı. Dönüp son bir kez baktı. Gözleri, Mehmet’in içindeki fırtınayı görüyordu.)
“...Kalamam. Çünkü sen , ben seni bıraktığım o geceden beri hep buradaydın. Ben ise... hep o günün karanlığında kaldım.”
Trene doğru yürüdü. Adımları ağır, bedeni yağmura ve hatıralara karşı direniyor gibiydi. Mehmet, onun sırtını izlerken, gençliğinde tren penceresinde kaybolan o silueti hatırladı. Hiçbir şey değişmemişti.

Mehmet: (Zeynep, tren kapısına adımını atarken, son bir seslendi. Sesinde artık isyan yok, sadece ezeli bir keder vardı)
“...Ben seni hep sevdim Zeynep. Bir avuç toprak gibi... sessiz, derinde, ama her damla yağmurda sana doğru çoğalarak.”
Tren kapıları kapandı. Zeynep, buğulanmış camın ardında silik bir gölgeydi sadece. Mehmet’in gözlerinde, camdaki buğuya değen parmak izi hayali canlandı.

Zeynep: (Tren hareket ederken, camın buğusuna bir ‘M’ harfi çizdi. Dudakları kıpırdadı, sesi duyulmadan)
“...Ben de.”
Camdaki harf, buğuyla birlikte kayboldu. Zeynep’in gözlerinden süzülen yaş, çenesine inip trenin karanlığında kayboldu. Mehmet’in son sözleri, içinde bir mızrak gibi saplanıp kalmıştı: "Bir avuç toprak gibi..."

Mehmet, ıssız peronda tek başına kaldı. Yağmur, paltonun omzunda karanlık lekelere dönüştü. Elini cebine attı. İçinden küçük, eski bir fotoğraf çıkardı: On yedi yaşlarında, gülümseyen Zeynep’le kol kola girmişlerdi. Parmakları, Zeynep’in fotoğraftaki yüzüne dokundu. O dokunuş, gerçek tenin sıcaklığına asla erişemeyecekti.

“Bir avuç toprak gibi...” diye mırıldandı rüzgâra.
Sesi, raylarda kaybolan trenin uğultusuna karıştı.
Peron ışıkları söndü.
Karanlık, iki ayrı hayatı, iki ayrı acıyı, birbirine asla kavuşamayacak iki yarım ayı yuttu.
Mehmet, fotoğrafı avucunda sıkarak,
Zeynep’in gittiği yöne doğru,
Hiç bitmeyecek bir yağmurun içinde yürüdü...
Yürüdü...
Yürüdü...
Yürüdükçe , kendi kaybolmuşluğunda kayboldu...

Çağdaş DURMAZ


Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (7)

5.0

100% (7)

Peronda son bakış Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Peronda son bakış yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Peronda Son Bakış yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Sabitlendi Etkili Yorum
Nurefşan.
Nurefşan., @nurefsan-
25.8.2025 09:18:26
Okurken insan, bir hikaye okumuyor da iki ömrün çözülememiş düğümüne tanıklık ediyor sanki. Cümleler öyle sahici diyaloglar öyle tanıdık ki bir noktadan sonra Zeynep de Mehmet de birer karakter olmaktan çıkıp ya bir dostun, ya insanın kendi gençliğinin birer yankısına dönüşüyor.
Zamanın içinde sıkışmış bir aşkın hikayesi bu. Ne tamamen yaşanabilmiş ne de tamamen unutulabilmiş. Yağmur, tren buğu eski bir fotoğraf gibi detaylar rastgele değil her biri anıların içine gömülmüş bir duygu metaforu.
Bu yazı edebi kaygılarla değil içten gelen bir hesaplaşmayla yazılmış gibi. Gösterişe kaçmayan ama etkileyici imgelerle dolu. Ne fazla ne eksik duygunun süzülüp söze dönüştüğü bir hal var. İçinde kırgınlık da var özlem de ama en çok da yüzleşilememiş bir sevginin tortusu.

Sanki bu metni birisi “yazmak” için değil “rahatlamak” için yazmış gibi duruyor. Belki de en bu yazı tam da bu yüzden bu kadar sarsıcı olmuş.
Güne yakışmış tebriklerimle
Dilek pınarı
Dilek pınarı , @dilekpinari
25.8.2025 22:48:22
5 puan verdi
Tebrik ediyorum Çağdaş
Sen gerçekten yazarsın, her yazın etkili duygulu sıkmadan okutuyor kendini.
Bu yazma konusunda bana da bir ders lazım ama...
Yazdığım şeyler var fakat seninki gibi tasviri duygusu imgesiyle profesyonel yazıları okuyunca benimkileri atasım geliyor.
Tekrar tebrikler selam ile.
Etkili Yorum
suyun sancısı
suyun sancısı, @suyun-sancisi
25.8.2025 21:32:59
ooo Yakışmış arkadaşım köşeye :))
şimdi ne yazsam bilemedim
zaman mekan isimler vs ve fakat ;
uzun yıllardır geçse de birbirine hala aşık ,bir takım nedenler yüzünden kavuşamamış ama yürekleri hala birbiri için atan iki insanın yaşadıklarının ve hala yaşıyor olduklarının kokusunu ve dahi izlerini yansıtıyor bu dizeler 😎

Çokça tebrik selam ve sevgimle Çağdaş
Ferda,ca
Ferda,ca, @ferda-ca
25.8.2025 21:02:07
5 puan verdi
Gün seckinizi tebrik ediyorum

Saygılarımla sair 🧿🙏
İbrahim Kurt
İbrahim Kurt, @ibrahimkurt
25.8.2025 20:56:06
5 puan verdi
Şiir dili ile yazılmış bir çalışma çok beğendim kutluyorum
ŞuLeCannn
ŞuLeCannn, @sulecannn
25.8.2025 19:41:33
Tebrik ediyorum Çağdaş bey. Çok güzeldi. 🌾✍️👏
Güneşin Kızı Zehra
Güneşin Kızı Zehra, @gunesinkizi1
25.8.2025 18:42:22
Güne düşen yazıyı yürekten tebrik ediyorum.

Güneşin kızı tarafından 25.8.2025 18:48:33 zamanında düzenlenmiştir.
ayşe1
ayşe1, @ayse1
25.8.2025 16:18:12
5 puan verdi
Yazınızı yürekten kutluyorum. içerik ve ifade çok zengin ve güçlü.
Yüreği tümüyle etkinliğine sıkıştırıyor; yaşanmışlığın yarım ve bin bir kırıklı duygusunu, kalıcı hafızaya armağan ediyor.
Saygılarımla.
Etkili Yorum
Müjgan Akyüz
Müjgan Akyüz, @mujganakyuz
24.8.2025 23:34:16
5 puan verdi
Çok etkileyiciydi, emeklerinize sağlık
kutlarım
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL