3
Yorum
19
Beğeni
0,0
Puan
426
Okunma

Sabah dört.
Şehir henüz gözlerini açmamış.
Sokak lambaları, uyku sersemi bir çocuk gibi titrek;
rüzgâr, çöp poşetlerini sabah ezanına taşırken,
bir kadın sessizce kalkıyor uykusundan.
Kalktığı yer bir yatak değil aslında,
dünden kalan yorgunluğun üstüne serdiği ikinci bir sabır.
Termosun kapağını açıyor.
İlk yudumda günün bütün zorluğu boğazına diziliyor,
ama yutuyor.
Çünkü biliyor:
O yutmazsa, kimse o kahveyi içemeyecek tertemiz masalarda.
Ayakkabıları yorgun, yürüyüşü vakur.
Adımları sessiz ama iz bırakır türden.
İşe gidenlerin arkasını toplamak,
güne başlarken kimsenin yüzüne çarpmayacak izleri silmek onun işi.
O yüzden gün doğmadan yola koyulur hep.
Görünmeden…
Fark edilmeden…
Ama vazgeçilmeden.
Koridorlarda yankılanan tek şey temizlik arabasının teker sesidir.
Ve bazen, masasına oturan birileri onun varlığını
sadece çöp kutusu doluysa fark eder.
Ya da masa üstünde kahve lekesi kaldıysa…
Oysa her sabah,
onlar gelmeden saatler önce o oradadır.
Elinde bez, içinde özen, yüzünde gurur.
Bir gün, bir yönetici kalemini yere düşürür.
Eğilirken fark eder onu.
Çöp kutusunu boşaltan o kadını.
Yere yakın ama ondan yüksekte bir asalettedir.
Kısa bir göz teması.
Uzun bir utanma.
Ve o gün, masasına bir not bırakır yönetici,
“Görünmeyen eller, bazen en ağır yükü taşır.
Temizliği yapanın değil, görmeyenin kiridir esas olan.”
Kimse seni alkışlamasa da,
senin sessiz emeğinle birileri nefes alıyor olabilir.
Görünmez olman, önemsiz olduğun anlamına gelmez.
Hayat, çoğu zaman en çok
görünmeyenlerin omuzlarında yükselir.
Ve sen sevgili okuyucu,
bir dahaki sefere elin çöp kutusuna giderken
veya temiz bir ofise girerken
bir dur.
Ve düşün:
O temizlik kokusu,
birinin alın teridir.
Gör, anla ve teşekkür et.
Çünkü teşekkür etmek,
en sade ama en büyük devrimdir bazen…
Peri Feride ÖZBİLGE..
14.07.2025
Kalbiyle temizleyenlere selam olsun…